Yabancı. Dinis Bülekov

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Yabancı - Dinis Bülekov страница 4

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Yabancı - Dinis Bülekov

Скачать книгу

birbirine duydukları haset, her adımda karşılaşılan şeylerdir. Hatta bazen iki kardeş bile birbirine düşman olabiliyormuş. Dinis Bülekov’un romanı da işte böyle iki kardeşin anlaşmazlığı ve düşünce düşmanlığı hakkındadır.29cümleleriyle değerlendirir romanı. Bu değerlendirme, eserde zaman zaman sorgulanan komünizm ve Sovyet insanının romanda ele alınış biçimini açıklamaktadır.

      Robert Bayımov30, Yabancı’da, Başkurt edebiyatında 1970-1980 yılları arasında “proizvodstvo (üretim) romanları” olarak adlandırılan eserlerde işlenen ve oldukça yankı bulan bir konu yani, toprak sahipleri ve yabancılar arasındaki çatışmalar, üzerine kurulduğunu; romanın, kolhoz başkanı olan Gilman Nurihanov ile “Yabancı” (Yabancı) diye adlandırılan tarım uzmanı Heyrulla Yavbasarov arasındaki mücadele ve psikolojik farklılıkların anlatımına dayalı olduğunu vurgular. Bayımov, bu özelliklerinden dolayı da romanın kendine özgü bir eser olduğunu ifade eder. Eserde basit olaylardan, ilişkilerden derin anlatımlar ortaya çıktığını belirten Bayımov, Nurihanov’un sekreteri Nefise’nin arada sırada “Nu, pryam. (Hadi ya)” demesini örnek göstererek, farklı detayların Bülekov’un eserlerinde önemli olduğu söyler.

      Dinis Bülekov’un Yabancı romanını, “kendine özgü” bir eser olarak niteleyen Bayımov gibi Bulat Rafikov da yazarın hemen hemen her eserinin, tema, kuruluş karakter sistemi ve konu yeniliği bakımından diğer eserlerden farklılıklar gösterdiğini belirtir. Bunun da yazarın edebî şablonlardan kaçmasından kaynaklandığını söyler. Bülekov’un eserlerinden “Köyümün Ak Evleri (Awılımdıŋ Aq Ǚyźärǐ)” hikâyesini “Çan Çiçeği (Qıngıraw Säskä)” povestini delil olarak gösterir. Rafikov’un delillerinden biri de “Yabancı“ romanıdır. Yabancı romanı ile ilgili olarak “Yabancı, eserin adından da anlaşılan problemin çözümü ile itibarı hak eden, halkta yaşayan kuralların bozulduğunu ispatlayan ilk eserlerden birisi oldu. Umumiyetle Dinis Bülekov’un eserlerinde cemiyet önünde zamanın getirdiği pek çok sorunun cevabını takip etmesi, gün yüzündeki ilginç meseleleri korkmadan çözmeye çalışması vatandaşlık bilincindendir.”31 değerlendirmesini yapmıştır.

      Dinis Bülekov’un bu eserindeki kahramanların özelliklerinin ortaya konma şekli ve konunun anlatımı ile ilgili bazı eleştiriler de yapılmıştır. Gölfire Gereyeva, Rafikov’un yukarıdaki düşüncelerini onaylayacak değerlendirmeler yapsa da eserin bazı özelliklerini eleştirenlerden biridir. Gereyeva’nın eserde anlatılan konu, kahramanlarla ilgili değerlendirmeleri ve eleştirileri şöyledir:

      “Bu romanda, toplumu değiştirme ihtiyacını ortaya çıkaran içtimai ve sosyal konular anlatılmıştır. Hayattaki çatışmalar esasında gelişen olaylara bağlı olarak insanların ve doğanın kaderi aydınlatılıyor. Yazar, toplumun her bölümüne giren açıklık, demokratikleşme prensiplerinin ücra bir ilçeye, kolhoza ve insanların psikolojisine tesirini, ziraat ve yöneticilikte eskiyen usullerin zamana uygun bir şekilde değiştirilmesi gerektiğini anlatır. Eserde kahramanların anlatımı, tabiatı korumakla sıkı sıkıya bağlıdır. Romanda köyün sosyal ve ekonomik büyümesine yeni bir bakış, köye yöneticilik etmeyi değiştirme problemleri, karışık içtimai meseleler anlatılsa da en sonunda, olayların gelişimi Atbatkan’ı kurutma işlerini durdurmaya döndüğü için, mücadele meydanı da problemler de çoğalır. Asıl problemden dışarıya çıkılarak, ikinci plandaki düşüncelerin ve estetik ehemmiyeti pek önemli olmayan olayları anlatmaya geçişler de görülür. Nurihanov ve Yavbasarov arasındaki çatışma ve olayların sonuçları doğrudan anlatılmamaktadır. Romanda tek bir bölümde Nurihanov ile Yavbasarov’un konuşmaları yer almaktadır. Ayrıca, Yavbasarov’un fen doktoru, tarımla uğraşması, bilim adamı psikolojisi ortaya konmuyor. Bu çok önemli bir sorun olmasa da asıl kahramanlardan birisi olarak düşünüldüğü, onun bilim adamı olması da özellikle vurgulandığı için bunlara ayrıca değinmek gerekirdi. Yavbasarov’un Bibinur’u kurtarayım derken Baygildi’nin arabasının altında kalması da sosyal, ahlaki bir karmaşanın birbirini takip eden mantıklı bir çözülüşü olarak kabul edilmemektedir. Nurihanov’un eserin sonuna doğru, kötü, kurnaz, öç almak isteyen bir kişiye dönmesi de romanda güçlü olarak anlatılan bir karakteri yalanlıyor.” 32

      YABANCI

      Birinci Bölüm

      Mevsile fırfırlı dikilen, parlak kumaştan elbisesini biraz kaldırarak yuvarlak, bembeyaz çıplak dizlerini güneş ışığında parlatmak için açtı ve pınarın etrafında kadife kilim gibi döşenerek yetişmiş olan kaz çayırlarına, dizlerinin üzerinde oturdu. Önce, alnının üstünde sarp bir duvar gibi yükselen taş kayaya dikkat etti. Bak sen ona, ne kadar çok çizgi, ne çok akan ter var! On sekizini yeni dolduran, bundan dolayı civardaki tüm dünya, ona sihirli bir temaşa gibi görünen Mevsile, büyük bir şaşkınlıkla, bu taraflarda söylendiği gibi, kayanın taş yüzünü, onun çizgilerini tek tek gözden geçirdi. “Baksana, ben ninemin şalına sarılıp geldiğimde de oradaki çizgileri vardı, hâlâ onlar sapasağlam, diye düşündü o. – E, ben çok uzun zamandır yaşıyorum… Okulu tamamlayalı da bir yıl oldu. Şimdi sekiz ay kolhoz33da inek sağıcı olarak çalışmaya da yetiştim. O taş kayanın çizgileri hiç değişmiyor… Burada bu kaya gibi ebediyen yaşasan. Yok, insanlar kendilerine verilenden fazlasını yaşayamaz, çok büyük bir teessüf…”

      “Kayayı, köy halkı Kiyevkaşı (Damat kaşı), diye adlandırıyor. Gerçekten de o dışarıdan baksan çizilmiş bir kaşa benzer. Çıplak taş duvarı sağ taraftaki ufka kadar uzanıyor. Eskilerin anlattığına göre düşmanlarına karşı savaşmaya giderken bir yiğit anlaştığı sözlüsüne şöyle söyler:

      – Ben savaşırken evde otur, bu dünyada kuzgunlar çok, senin koruyanın yok.

      – Sadece pınara suya gideceğim, canım, sensiz hiçbir yere gitmem, demiş sözlüsü de.

      – Öyle de ol… Kazaya, belaya uğramamandır isteğim. Ben uzakta olacağım.

      – Canım, pınar suyu içtiğin için benim yüzüm ak. Düşmanları yenip döndüğünde yüzümün akıyla karşılamak istiyorum.

      – Öyleyse ben razıyım. Bekle!… – demiş yiğit. Ancak yurdundan çıkıp giderken ikide bir dönüp bakıyormuş; sağ gözünün üstündeki kaşını düzeltip köyle pınar arasındaki yola atmış.

      “Düşman ordusuna karşı, atla hücum ederken, sağ gözümü sağ kaşım çöpten korumuştu. Askerin gözü varsa, canı da var. Haydi, göz nurum gibi gördüğüm sözlüm, sağ kaşım onu şimdi kazalardan belalardan korusun…”

      Böyle düşünür bahadır. Gerçekten de, onların çadırlarının toplandığı tepeden o pınara kadar devam eden dar yolda, boydan boya kıraç bir kaya hasıl olmuş. Patikadan yürüyen kişiyi, kaya yabancıların gözünden korurmuş.

      Sözlüsü, bahadırı her gün bu patikadan sağ salim gelerek pınarın yanında beklemiş. Sadece bahadır dönmemiş. Düşmanla savaşırken ona düşman süngü saplamış. Bahadır, sağ kaşı olmadığı için at üzerinde rüzgâr gibi koştururken gözüne sinek girdiğinden düşmanının süngüsünü fark etmemiş.

      Sözlüsü,

Скачать книгу


<p>29</p>

“Dinis Büläkovtıŋ Romandarında Zaman Problemaları”, (yayın yeri ve yılı yok),s. 14.

<p>30</p>

Bayımov, agm., s. 177.

<p>31</p>

Rafikov, agm., s. 7.

<p>32</p>

Gereyeva, agm., s. 190-192.

<p>33</p>

Rusça kollektivnoye hozyaystvo (müşterek ekonomi) tabirinin kısaltılmış şekli; zirai işlerin yapılması adına sosyalist esaslar çerçevesinde kurulan devlet çiftlikleri.