Abay Yolu 1. Cilt. Muhtar Auezov

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Abay Yolu 1. Cilt - Muhtar Auezov страница 18

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Abay Yolu 1. Cilt - Muhtar Auezov

Скачать книгу

için, daha hâlâ, uçarcasına hızlı at sürüyordu.

      Bu sürüşün etkisiyle miydi yoksa kendi çocuk gönlünün sarsılmasıyla mıydı bilinmez, Abay ağlarken bir ara mide bulantısından çok rahatsız oldu, kustu ha kustu! Midesi dışarı çıkacakmış gibiydi. Ruhu da, vücudu da aynı anda azap içinde kıvranıyordu.

      Lâkin o zaman bile durmadı. At yelesini kucaklayarak, sadece düşmemeye özen göstererek hiç durmadan koşturdu.

      Abay, Jiyrenşe kendisine yetişemeden Kölkaynar’a yetti, annesinin evine geldi…

      Uljan dışarıda duruyordu. Oğlu eve yaklaştığında yüzüne baktı, içi ürperdi. Abay’ın rengi sap sarıydı, çok değişmişti. Bildiği Abay gibi değildi. Uljan “gözüm mü bulanık görüyor” diye düşünerek kirpiğini sık sık kırpıştırdı, tekrar baktı. Gelen Abay’dı! Fakat hepten yabancıladı. Oğlu atını bağlayıp yanına geldiğinde fark etti. Gözü de kıpkırmızı olmuş, pişmişti.

      – Oy, Abaycan! Yakışıklım, ne oldu? Birisi mi vurdu, diye sorarken, içinden “babası mı dövdü” diye düşünüyordu. Etrafta başka kimse yoktu. Abay ses çıkarmadan annesine sarıldı, koynuna sokuldu, kendisinin alev gibi yanan başını anasının döşüne bastırdı, yapışıp kaldı. Kendisini kimsesizlikten kurtaracak anası vardı! Onca ağlamanın ardından hıçkırık tutmuş gibiydi. Hıçkırıklarla sarsılan vücudu zonk zonk zonkluyordu. Fakat bu defa Abay’ın gözünde yaş yoktu. Ağlaya ağlaya hepsini tüketmişti. Artık ağlamayacağına, gözyaşını hiç kimseye göstermeyeceğine güvenerek sert bir şekilde yutkundu. Uljan tekrar sordu:

      – Doğrusunu söyle! Yakışıklım, ne oldu? Baban mı vurdu?

      – Yok, hiç kimse vurmadı, sonra anlatırım… Ana, döşek sersene, yatırsana beni, diyen Abay annesine sımsıkı sarılmış hâlde eve doğru yürüdü.

      Sabırlı Uljan bundan sonra hiçbir şey sormadı, üstelemedi. Evdeki ninesini de başka bir kimseyi de ürkütmedi. Abay’ın hâlini kimseye hissettirmedi. Oğlunu büyük ak evin sağ tarafına götürdü, ninesinin yer döşeğini serdi, soyundurup yatırdı, kendisinin kumaş kaplı büyük deri yorganıyla örttü, sağını solunu sıkıca kapattı.

      Abay’ın yattığını gören ninesi:

      – Ne oldu, yakışıklım? Mideni mi bozdun yoksa, deyip bir şeyler öğrenmek istedi. Uljan:

      – Midesi bozulmuş ya! Dokunmayalım. Yatıp uyusun, dedi ve mal bakıcısı kadınlardan biri olan Katşa’yı çağırdı. Usulca:

      – Tünlüğü22 kapat, kapıyı kıvırıp açık bırak! Abay’a güneş düşmesin, dedi.

      Ninesi, kendisine arkasını dönerek yatmış olan Abay’ın sırtına yaslanarak oturdu, kaşlarını çattı, ağzını şıpırdattı. Sessiz bir şekilde sadece dudaklarını kımıldatarak Kur’an okumaya başladı…

      Uljan, o sabah Abay’ı alıp götüren Jiyrenşe’nin nerede olduğunu bilmiyordu. Dışarıdaki itler sabahki gibi tekrar ürümeye başlayınca “tazısıyla gelen olabilir” diye düşünerek evden çıktı. Jiyrenşe konuk evinin yanına gelmiş, atını bağlıyordu. Uljan büyük evin kenarında durdu, Jiyrenşe’yi yanına çağırdı, doğrusunu sordu.

      Jiyrenşe, sabah saatlerindeki tavşan kovalamadan başlayarak Jeksen obasında gördüklerini de yol boyunca neler olduğunu da bütünüyle anlattıktan sonra:

      – Abay nerede, diye sordu. Uljan, Abay’ın yattığını söyledi, Jiyrenşe’ye biraz soğuk davrandı.

      – Gözümün nuru, sen çocuk değilsin, yetişkinsin. Kendin gitsen neyse! Öyle kötü, rezalet bir yere Abay’ı niye götürdün, dedi. “Kötü” ve “rezalet” kelimelerini hakikaten bastırarak söylemişti. “Çocuk değil mi? Korkar diye düşünmedin mi” diye ekledi.

      Jiyrenşe ne diyeceğini bilemedi, utandı, sıkıldı:

      – Ayıp oldu. Ben de üzgünüm. Fakat Allah hakkı için, “ölüsünü görürüz” diye düşünmüş değildim!

      – Rahmetlim, bundan gayrı Abay’ı böyle yerlere götürme! Gençsin daha, büyüklerin bu türlü belalarından sen de uzak yaşa. Kendisiyle gitsin! Görüp, bilip ne yapacaksın, dedi…

      Jiyrenşe nice büyükler içinde sözünü böyle serinkanlı söyleyen, bu kadar etkili ve ağırlığıyla söyleyen birini daha önce görmemiş gibiydi.

      Uljan’ın böylesine soğuk konuşması, buna kızmasından da vurmasından da daha hafif gelmiş değildi.

      Sıkıntılandığı için bir müddet ayağıyla yer eşeleyen Jiyrenşe tekrar konukevine yöneldi. Uljan da kendi evine döndü. Jiyrenşe başka hiçbir şeye bakmadan ve tereddüt etmeden at bindi, tazısını yedeğine alarak gitti…

      Vakit, öğle zamanı geçip giderken ki vakit idi…

      Abay, akşamüstü yaylımdan gelen koyunlar arasında analarını bulmak için var güçleriyle meleşen kuzuların meleme sesleriyle uyandı. “Bugün koyunları geç mi sağıyorlar, ne oluyor, karanlık çökmüş” diye düşündü. Dünya arı kovanı gibi uğulduyordu sanki… Fakat bunları müphem ve bulanık bir düş içindeymiş gibi hissetti. Başı sersemlemişti. Vücudu pelte pelte olmuş, yanmış gibiydi. Ağzı kurumuş, dudakları kızarmıştı. Boş boş ağzını şapırdattı. Ninesi ile annesi yanında oturuyordu. Uljan, avuç içini bunun alnına koymuş, düşünceli düşünceli önüne bakıyordu. Abay:

      – Ana… Nine… Ne oldu, hasta mıyım, dedi ve yaşaran gözleriyle annelerine doğru kaykıldı. Uljan:

      – Evet, ateşin var. Ağrıyan yerin var mı, diye sordu. Kaykılarak annelerine doğru yakınlaşırken iki şakağı çok sancılanmış, sıkışıp ağrır gibi olmuştu. Bunu söyledi.

      Uljan az önce Abay uyurken annesine bir şeyler söylemişti.

      İkisi de:

      – Çok korkmuş ya! Midesi ondan bulanmış, diye değerlendirmede bulundular. Zere, Jiyrenşe’ye de büyüklere de çok kızdı, yere tükürür gibi yaptı…

      Abay gündüz vakti olan olayları annelerinin öğrendiğini anladı:

      – Babam… Babam, dedi ve babasını hatırlayarak iç çekti. Annelerine gizli bir sırrı açar gibi göğsüne vurarak “ne kadar acımasız, ne kadar katı idi” dedi. Babası hakkında içinde yaşayan müphem, karmakarışık, ağır duyguları bugüne kadar dışa vurmamıştı. Duygularını bir insan evladına ilk söyleyişiydi bu. Ninesi yarım işitti. Uljan bir şey demedi, Abay’a da cevap vermedi. Fakat Zere gözlerini ona dikip dizinden dürterek “ne dediğini söyle” der gibi işaret edince dudaklarını onun kulağına yaklaştırarak:

      – Babasını söylüyor. Gaddarmış, “niye acımadı” diyor, dedi.

      Ninesi

Скачать книгу


<p>22</p>

Tünlük: Kiyiz evin tepesinin tam orta yerinde bulunan şanırakı geceleyin veya yağış olduğunda kapatmak için kullanılan harici örtü.