Tölögön Kasımbekov İnsan ve Eser. Samet Azap

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Tölögön Kasımbekov İnsan ve Eser - Samet Azap страница 14

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Tölögön Kasımbekov İnsan ve Eser - Samet Azap

Скачать книгу

paralel seyir izler.

      Bireyselleşme, kişinin edimsel bir farkındalık süreci sonucu gerçekleşen bir dönüşümdür. “Bir bakıma var olmak”85 olarak adlandırılan bu sürece mekânın önemli katkısı vardır. Yetim Kökö, doğanın dışında bu huzuru, dolayımlayıcısı öğretmen Rayımkul’un evinde bulur. Bu noktada “mekân biçimlendirme aracıdır.”86 Mekân değişimi psikolojik değişimde de önemli bir etkendir; “tertemiz oda, duvara Türkmen nakışları işlenen kilimler asılmış. Penceredeki vazoda bir adet gül duruyor. Saragul teyze evin bir köşesinde oturuyor. Ortada bereketli bembeyaz örtülü yemek masası. Öğle yemeği zamanı olduğu için evdeki herkes burada” (H.Y.: 20). Mekânı bu şekilde tasvir eden Kökö, odanın temizliği ve düzeni dışında aileden gördüğü sıcaklık ile kendini huzurlu hisseder. Ev halkının güler yüzlü hali karşısında şaşıran Kökö, kendi evinde bulamadığı ruhsal dinginliği yabancı bir evde bulur.

      Geniş/açık mekânlar, anıların şimdiliğini harekete geçiren, özneyi, aşkın olana götüren özelliğiyle bireyin ontolojik olarak varoluşunu hızlandırırlar. Bachelard’ın dediği gibi “anılar hareketsizdir, mekânsallaştırıldıkları ölçüde sağlamlaşırlar.”87Bu mekânsallaştırma öykünün başkişisi, Kökö’nün bilinç dışının dışa vurumunda kendini gösterir; “Kökö evdeki eşyalara yavaşça baktı. Sonra morali yükseldi de konuşmaya başladı; Şey o zaman annem vardı, pilav, mantı, çüçbara (yemek türü) yapıyordu, çok çok lezzetliydi.” (H.Y.: 20) Mekân değişikliğiyle anıları tazelenen yetim Kökö, bilinçlilik haliyle öykü zamanından geriye gider. Rayımcan ve ailesinin tutumuyla farkındalık yaşayan Kökö, annesinin yemeklerini anımsar. Düşleminde tasarladığı sıcak aile özlemini bir nebze olsun giderir.

      Kökö, mekânın insan psikolojisi üzerindeki olumlayıcı etkisiyle, tinsel olarak kendi oluşunu gerçekleştirmeye ilk adımı atar. Kendini büyüten Şeki’nin eziyetleri karşısında bu ailenin sıcaklığıyla mekân değiştirerek aileyle yaşamayı seçer. Bu adım onun hayatını anlamlandıracağı aydınlık günlerin habercisidir. “Yetim” öyküsünde geniş/açık mekân, başkişi Kökö’nün tinsel doğumunu gerçekleştirdiği alanlarla sınırlıdır. Doğanın onu kucaklayan görüngüsü ve Rayımcan ile ailesinin onu bağrına bastığı “ev” öyküde geniş/açık mekânlar olarak değerlendirilebilir.

      2.2.1.4. Öyküde Kişiler Dünyası

      2.2.1.4.1. Çocuklar

      Çocuk, masumiyetin timsali olarak öyküde ülkü değerler arsında kendine yer bulur. Farkındalık olgusuyla bilinçlilik haline dönüşen yaşamı onun deneyimleriyle şekillenir. İyi-kötü kavramsal davranışlar arasındaki gel-gitleri; aile, arkadaşlar, sosyal çevre gibi etkenler onun psikolojisinin şekillenmesinde önemli kavşaklardır. Yaradılış itibariyle “her insanın varoluşunda eksiklik duygusu vardır”88 ve bu eksiklik duygusu çocuklukla başlar ergenlik döneminde kopmalar, sapmalar baş gösterir, ardından yetişkinlik döneminde tamamlanmayı bekler.

      “Yetim” öyküsünün başkişisi on bir yaşındaki çocuk Kökö de böyle bir eksiklik duygusuyla hayata tutunmaya çalışır. Ancak bir çocuk için düzenli bir aile ortamında yetişmesi çok önemlidir. Kökö, anne ve babasını küçük yaşta kaybeden yetim bir çocuk olması dolayısıyla düzgün bir aile ortamında yetişemez. Bu da ona kötücül davranışlar kazandırır. Yanında yaşadığı teyzesi Şeki’nin onu ihmal etmesi sonucu çevresiyle uyum sorunu yaşar. Çünkü “çocuğun ihmal edilmesi, yetersiz organlara sahip bulunması da sosyal duygunun gelişmesini zorlaştırır.”89 Bu uyum sorunu da çocuğun saldırgan bir tavır içine girmesine yol açar. Çocuğun nevrotik bir kişilik edinme sürecine adım attığı bu anlarda çocuk, kendisiyle ve çevresiyle bir çatışma içine girer. Komşusunun tavuğunu çalması, en yakın ve tek arkadaşı ile kavga etmesi onun ruhsal çatışmalarının dışa vurumudur. Kökö’nün hırsızlık gibi alışkanlıklar kazanması ailesi öldükten sonra yanında kaldığı teyzesi Şeki ve dostu Çoro’nun kötücül davranışlarından kaynaklanır; “sümsük, iç içeceksen, içmeyeceksen çek git! Allah’ın belası haram! dedi Şeki annesi” (H.Y.: 8). İçinde yaşadığı çevrenin baskısına maruz kalan Kökö içsel bir yabancılaşma içine girer. Çocuğun “yaşamının gelişimi ancak koruyucu bir toplumun varlığıyla mümkün(dür)”90 Kökö’nün varlık alanını çiğneyen Şeki, Çoro gibi öteki güçler onun koruyucu bir aile isteğine olumsuz cevap verirler. Çoro ismi Kırgız Türkçesinde mecazı olarak “dönek: hislerinden sabit olmayan” anlamında kullanılır. İsminin anlamını taşıyan Çoro, Şeki’ye karşı hislerinde ciddi değildir. Gerek Kökö’den gerekse Şeki’den faydalanmaya çalışır. Kökö’ye devletin bağlayacağı yetim aylığından dolayı Şeki’nin de içki dükkânından yararlanmaya çalışan Çoro, adı gibi “dönek” yozlaşmış, çıkarcı bir karakterdir. Şeki yani gerçek adıyla şeker adıyla ters kurgulanan bir karakterdir. Çoro ile birlikte yetim çocuğa eziyet ederek kız kardeşinin emanetine ihanet eder.

      Başkişi Kökö’nün hırsızlık yapması ve arkadaşıyla kavga etmesi onun düzgün bir aile ortamında yetişmemesiyle ilgilidir. Kökö, arkadaşı Rasul’un babası Rayımcan’ın ve ailesinin sahip çıkmasıyla artık bambaşka bir kişi olur. Bilinçlilik hali, onun dolayımlayıcısı Rayımcan’ın ve ailenin sevgisiyle gerçekleşir. Sevgi bu noktada öyküdeki önemli dönüşüm unsurdur. Erich Fromm’un dediği gibi, “sevgi etkin bir biçimde başka bir insanın içine nüfuz etmektir.”91 Kökö de uğradığı hakaret, nefret, aşağılama gibi davranışlardan sevgi ile kurtulur; “Saragul teyze de kendi kendine fısıldıyordu: Ne dersiniz biz çok çocuk sahibi de değiliz. Babasız, yalnız, zavallı yetimi biz evlat edinirsek nasıl olur! Rasulla kardeş gibi büyür” (H.Y.: 21). İçinde bulunduğu kaos ortamından Rayımcan ve ailesinin sevgisiyle çıkan Kökö, ontolojik olarak tinsel doğumunu gerçekleştirmek adına aradığı sığınağı bulur.

      Öykünün bir diğer çocuk karakteri Rasul, “çok sakin bir çocuk(tur). Yüzü annesininki gibi bembeyaz, serserilikten hiç habersiz sade bir çocuk” (H.Y.: 12) olan Rasul, başkişinin dolayımlayıcısıdır. Kökö’nün tek arkadaşı olan Rasul, statik bir karakter olarak öykü kahramanı Kökö’nün farkındalık bilincinin oluşmasında etkin rol oynar. Kökö ile zıt kişilikte olması yaşadığı huzurlu rahat aile yapısı ile Kökö’nün imrendiği bir yerde bulunur. Kökö ile Rasul’un farklı kişilikte olmaları ve farklı şekilde yetiştirilmeleri aralarında çatışmaya yol açar; “dur sana gösteririm şimdi yumruklaşmayı! İkisi de bırakmak istemedi yumruklaşmaya başladı. Kökö daha uzun boylu olduğundan dolayı Rasul’u kafasına omzuna vurarak boynunu eğmeye çalışıyor, Rasul onun bacaklarını, böbreklerine tekme atıyordu” (H.Y.: 17). Aralarında yaşanan bu kavga iki çocuğu birbirinden uzaklaştırır. Kökö’nün olumsuz anlamda deneyimlediği hayatı karşısında Rasul’un düzgün, yolunda giden hayatı çatışmayı kaçınılmaz kılar.

      Hayatında kaotik olarak açmazda olan Kökö, Frankl’ın“kuşkusuz insanın anlam arayışı içsel denge yerine içsel gerilim yaratabilir”

Скачать книгу


<p>85</p>

Şenol Göka, İnsan ve Mekân, Pınar Yayınları, İstanbul, 2001, s. 8.

<p>86</p>

Fatih Tepebaşlı, Roman İncelemesine Giriş, Çizgi Kitabevi Yayınları, Konya, 2012, s. 76.

<p>87</p>

Bachelard, a.g.e, s. 39.

<p>88</p>

Engin Geçtan, İnsan Olmak, Remzi Kitabevi Yayınları, İstanbul, 1996, s. 74.

<p>89</p>

Alfred Adler, Sosyal Duygunun Gelişiminde Bireysel Psikoloji, Çev. Halis Özgü, Hayat Yayınları, İstanbul, 2002, s. 13.

<p>90</p>

Alfred Adler, İnsanı Tanıma Sanatı, Çev. Kamuran Şipal, Say Yayınları, İstanbul, 1992, s. 51

<p>91</p>

Erich Fromm, Sevme Sanatı, Çev. Özden Saaatçi-Karadana, İlya Yayınları, İzmir, 2007, s. 41.