Tölögön Kasımbekov İnsan ve Eser. Samet Azap

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Tölögön Kasımbekov İnsan ve Eser - Samet Azap страница 17

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Tölögön Kasımbekov İnsan ve Eser - Samet Azap

Скачать книгу

görülür. Toplumsal iletişimsizlik ve yabancılaşma karşısında kendi olma duygusundan uzaklaştırılmak istenen birey, evine sığınır; çünkü ev “insanın direnişidir.”108 Öyküde, yetim kalan Kökö’nün mekânsal anlamda yaşadığı darlık ve sıkıntı ev değişikliğiyle bir direnişe dönüşür. Sığındığı Rayımcan’ın evi bu direnişin somut görüngüsüdür. Hayatın çoğunlukla acı yönünü deneyimleyen Kökö, düşleminde tasarladığı sıcak yuvaya ve aile sevgisine, yeni evinde kavuşur. Ev, bu noktada bireyin kendi edimini gerçekleştirdiği ruhsal bir barınaktır.

      2.2.2.2. Sevgi

      Hayatın sıradanlığından sıkılan ruhun niteliksel bir kavrayışla kendi içine yönelten sevgi edimi öyküde değişimin aydınlık yüzü olarak yer alır. “Yetim” öyküsünde sevgi, başkişiyi gerek geçmişin dehlizlerine götüren bir özlem unsuru gerekse onun hayatını biçimlendiren bir dönüşüm nesnesi olarak sağaltıcı yapısıyla görülür. Annesini ve babasını kaybeden başkişi Kökö, öykü zamanından öyküleme zamanına giderek geçmişini, hiç görmediği babasını ve annesini anımsar; “Rayımcan amca çok iyi birisiymiş. Peki, benim babam. Babam çok iyi biridir. Canım babam, anneciğim… Canım annem…” (H.Y.: 22). Anne ve babasını kaybeden Kökö için sevgi, geçmişe duyulan özlem şeklinde tezahür eder. Hiç görmediği babasıyla düşleminde bütünleşen Kökö, küçük yaşta kaybettiği annesinin eksikliğini teyzesinden gördüğü eziyet sonucunda daha derinden duyumsar. Mitik bir çağrı olan sevgi, Kökö’nün bilinçaltını harekete geçiren bir yönelimdir. Sonsuzluğa uğurladığı anne ve babasının yokluğunda yaşadığı kötü olaylar, Kökö’nün geçmişe daha bir özlemle bakmasına yol açar. Anne ve baba sevgisinin yitimi, bireysel olarak hayata tutunamamasında başat unsurdur. Bu perspektifte öyküde sevgi eksikliğinin yarattığı travma daha çok kendini hissettirir.

      Sevgi, bireyi tinsel anlamda daha üst noktaya taşıyan yeniden doğuş imgesi olarak öyküde başkişinin kabuğunu kırmasına ve farkındalığına da zemin hazırlar. Başkişi Kökö, sevgi/sizlik sonucu kişilik eksikliği yaşar ve ahlaki erdemlerinden yoksun olarak yaşamını sürdürmeye mahkûm edilir. Ancak Rayımcan ve ailesinin sevgisi onu sağaltan, dönüştüren bir değer olarak öyküde hissedilir. Rayımcan, Kökö’yü evlerine getirir, üstünü temizler ve karnını doyurur. Yıllarca sevgiden mahrum kalan yetim ise, bu ilgi karşısında gözyaşlarını tutamaz; “zavallının kalbini acımasız bir el sıkıştırıyordu sanki. Gözleri doldu. Ne yapsın zavallı kirli elleriyle gözyaşlarını sildi. Ağlama yavrum! Ne ağlıyorsun. Sen koskoca adamsın artık yakışır mı sana! diye Rayımcan çocuğun göz yaşlarını peçeteyle sildi, çenesinden tutarak başını kendisine çekti” (H.Y.: 21). Yaşadığı dram dolu hayatın ağırlığı karşısında ezilen, varlık alanı yok sayılan Kökö, Rayımcan ve ailesinin sevgisiyle hayata döner. Sevgi, kişinin yaşamın dışarıdan gelen her türlü saldırısı karşısında sığınağı olur. Kökö de yaşadığı hayatın dış tehditlerine karşı Rayımcan ve ailesinin sıcak yuvasına sığınarak korunur.

      Yetim kalmanın ağır yükü yanında Şeki ve Çoro’nun acımasızlığı ve eziyetleri karşısında kişilik bozukluğu yaşayan Kökö, ailenin kucak açmasıyla bambaşka biri olmaya ilk adımı atar. Erich Fromm“Sevgi ilk önce vermektir, almak değil.”109 der. Rayımcan ve ailesi yetim bir çocuğa kucak açarak yani “sevgilerini vererek” sevgi edimiyle çocuğun tinsel doğuşunun gerçekleştirmesine zemin hazırlarlar. Yıllardır yaşadığı kötücül olaylar ve kayıplar onun hayattan soğumasına yol açarken bulduğu aile sıcaklığı karşısında hayata yeniden tutunur. Sevginin biçimlendirici ve dönüştürücü gücüyle değerler dünyasında kendine yer açan Kökö, ontolojik olarak evrende kendine yer bulur.

      2.3. Bozkurt

      2.3.1. Öyküde Yapı

      2.3.1.1. Öyküde Bakış Açısı ve Anlatıcı

      2.3.1.1.1. Tanrısal Bakış Açısı ve Anlatıcı

      “Bozkurt”110 öyküsünde entrik kurgu tanrısal bakış açısı ile kurgulandırılır. Bu bakış açısında “her şeyi bilen ve gören bir mevkide”111 olan yazar, anlatının belirli yerlerinde müdahalede bulunur ve subjektif ifade olanaklarından yararlanır. Bu bakış açısında “tıpkı Tanrı’nın, yarattığı dünyanın her yerine, her şeyine hâkim olmasına karşılık dünyadaki hayatın içinde bizzat bulunmaması gibi ilahi anlatıcıda sonsuz gücüyle her şeyi bildiği ve nüfuz ettiği kurmaca dünyanın dışında kalır.”112 Yazar, dışarıdan bir kukla gösterisindeki gibi kahramanlarıyla oynar. Entrik kurguda yer almayan yazar, kahramanlarının hayal dünyasının oluşmasında ve iç çatışmalarının dışa yansıtılmasında etkin rol oynar.

      Tablo 4

      Yukarıdaki grafikte görüldüğü gibi, yazar-anlatıcı tanrısal bakış açısıyla bozkurt ile çoban adamın çatışmasını sıradizimsel bir şekilde kurgular. Çatışmanın yoğun olduğu bölümlerde bakış açısını yazar-anlatıcı çoban adamın tiranlaşan görüngüsü ile bozkurdun soyunu kurtarma çabaları üzerine yoğunlaştırır. Öyküde, her şeyi bilen ve gören hâkim bakış açısının sınırsız görme biçiminin tüm olanakları açıkça görülür; “dağ sırtının ilk yokuşunda dişi kurt durdu, kulaklarını dikip sessizliği dinlemeye başladı. Bozkurt ise bu arada öne geçip yere bütün vücuduyla eğildi, ses çıkarmadan, dikenli yüksek otların arasında sürünerek tepeye tırmandı. Karşı yamaçta büyük bir koyun sürüsü gördü” ( s. 95). Yazar, öykü kahramanı bozkurdun avlanma anını “eğildi”, “tırmandı”, “gördü” gibi belirli geçmiş zaman ekleriyle tanıklayarak öyküyü hâkim bakış açısıyla anlatır. Tanrısal bakış açısının sınırsız bilme ve anlatma yetisinden yararlanan yazar, öykünün hemen başında yaptığı bu çevresel tasvirle okuru öykünün içine çekmeye çalışır. Bu anlatım biçimi öykünün başından sonuna kadar hissedilir.

      Tanrısal bakış açısıyla öyküsünü kurgulayan yazar, öyküde sık sık iç monologdan da yaralanır. Bilinç akışı tekniği de denilen iç monologda yazar, karakterin zihninden geçen düşünceleri aktarır; “anlatıcının karakterin sözcüklerini kullanarak yaptığı açıklamaya Bowling akla yatkın olarak içsel analiz der. Ona göre bilinç akışı yazarın zihinden doğruca yapılan bir alıntı vermeye giriştiği anlatı yönteminin tamamıdır.113 Bu anlatım tekniğinde yazar kahramanlarının duygu ve düşüncelerini aktararak okuru bilgilendirir. Anlatıcının bu fonksiyonu onun sınırsız bakış açısının görüntüsüdür. Tanrısal bakış açısıyla kurgulanan roman hikâye gibi edebi türlerde anlatıcı “zaman ve mekân ile sınırlı değildir. Nerede aranırsa orada hazırdır. Kahramanların bütün geçmişini, her türlü hususiyetlerini zihinlerinden geçirdiklerini bilir, iç konuşmalarını duyar.”114 İç konuşmaların bu şekilde yansıtılması yazarın bakış açısının zenginliğini gösterir. Öykü kahramanlarının

Скачать книгу


<p>108</p>

Gaston Bachelard, Mekânın Poetikası, Çev. Alp Tümertekin, İthaki Yayınları, İstanbul, 2013, s. 75.

<p>109</p>

Erich Fromm, Sevme Sanatı, Çev. Özden Saaatçi-Karadana, İlya Yayınları, İzmir, 2007, s. 33.

<p>110</p>

Öykünün orjinal Kırgız Türkçesi adı; “Kökcal”dır. Dilimize Orhan Söylemez ve Halit Aşlar tarafından “Bozkurt” şeklinde çevrilmiştir. İnceleme bu çeviri üzerinden yapılmıştır. Sayfa numaraları bu baskıya aittir. (Orhan Söylemez-Halit Aşlar, Çağdaş Kırgız Hikâyeleri Antolojisi, Salkımsöğüt Yayınları, Erzurum, 2009)

<p>111</p>

Aktaş, a.g.e, s. 88.

<p>112</p>

Sazyek, a.g.e, s.185.

<p>113</p>

Seymour Chatman, Öykü ve Söylem Filmde ve Kurmacada Anlatı Yapısı, Çev. Özgür Yaren, De Ki Yayınları, Ankara, 2008, s. 175.

<p>114</p>

Aktaş, a.g.e, s. 90.