Şakarim. Yerlan Sıdıkov

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Şakarim - Yerlan Sıdıkov страница 11

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Şakarim - Yerlan Sıdıkov

Скачать книгу

onu geleceğin büyük ozanı olarak takdim ediyorlardı. Misafir olan Şakarim için özel olarak düzenlenmiş parti sayısı çoktu ve bu durum çekingen delikanlıyı oldukça rahatsız ediyordu. Onun şerefine koyun kesildi, akrabaları misafire övgü dolu sözler söyleyerek iyi dileklerini dile getirdiler. O kendisine gösterilen saygı ve hürmetin dedesi Kunanbay, amcası Abay ve rahmetli babası Kudayberdi’ye duyulan büyük saygıdan kaynaklandığını düşünerek kendisini sakinleştirmeye çalışıyordu.

      Bir ziyafet esnasında müzisyenlerden biri keman çaldı. Kemanın sesi Şakarim’e kopuzun iliklere işleyen mistik sesinden çok daha fazla tesir etti. O kemanın ince melodisinden derinden etkilendi. Ertesi gün kendisi keman çalmayı denedi fakat bunun için özel bir dersin alınması gerektiğini anladı. Keman çalabildiği ortaya çıkan kuzeni Kerimkan ona söz konusu aleti çalmayı öğretmeye başladı, fakat bu iş zaman alacaktı.

      1870’lerin ortası Şakarim’in yetenekli insanlarla tanışma zamanı olarak tarihe geçti. Avcı Aleksey’den başka yaklaşık iki ay misafir kalarak kendilerinden müzik ve şarkı söyleme dersi aldığı anne tarafından akrabaları da kabiliyetli çıktı. Keman sesini ilk defa burada duyan Şakarim bu aletin çalınmasıyla ilgili ilk incelikleri de burada öğrendi.

      Bu ziyaretin kendisinde bıraktığı izlenimleri ailesine durmadan anlatıyordu. Yetenekli akrabalarının kendi elleriyle yaparak hediye olarak gönderdikleri takıları ve geleneksel dombıradan başlayarak ağız armonikasıyla eski dönemlere ait nefesli çalgılara kadar çeşitli müzik aletlerini dağıtıyordu. Onların içinde topraktan yapılan ve “saz sırnay” denilen özel bir kaval, flüt anlamına gelip düdük adıyla da bilinen sıbızgı da vardı. Şakarim, şaman-baksıların en sevdiği enstrümanı “şankopuz”u büyük bir hayranlıkla anlatıyordu. Görünüşte o uzunlamasına gelen ve gittikçe daralan basit, ufak metalik bir çemberdir. Çembere ince madeni bir çubuk tutturulmuştur. Şankopuz dudaklara yerleştirilir ve ağız boşluğu bir nevi rezonatör görevi görmeye başlar. Parmakların çubuğa dokunmasıyla da bozkırın uçsuz bucaksız enginliğinde insanın tüm bedenini sıkça saran efkârı tam olarak anlatabilen çok değişik ince bir ses meydana gelir.

      Kazaklarda o dönemde bu tür hediyelerin verilmesi hoş karşılanmıyordu. Genel olarak koyun ve at hediye ediliyordu, bazen bunlar sürüsüyle veriliyordu, fakat Tölebike’nin akrabaları hayatı bir bayram olarak algılama alışkanlığından vazgeçmeyerek kendi sevinçlerini etraftakilerle söz ve müzik sanatı, el işçiliği aracılığıyla paylaşmaya çalışıyordu. Kunanbay için özel olarak onlar hançer kını olan kakmalarla süslü deri bir kemer hazırlamışlardı. Şakarim hediyeyi Aksakalın obasına bizzat kendisi getirdi. Kunanbay o sırada torununa Semipalatinsk’e gitmesi gerektiğini söyledi. Akrabalar tarafından çok eskiden belirlenmiş olan plana göre delikanlının alış veriş için şehre gidip gelmek böylece, yavaş yavaş mali işlerin içine dâhil olması gerekiyordu. On yedi yaşına gelmiş olmasına rağmen Şakarim Semipalatinsk’i hiç görmemişti, bu yüzden yolculuk için büyük bir heyecanla hazırlanmaya başladı.

      Göçebe halkların hayatlarında sahip olduklarıyla yetindikleri bilinen bir şeydir, fakat zaman onların yaşamında daima gerekli gördüğü değişiklikleri yapmıştır. XIX. asırda şehir medeniyetinin nimetleri bozkır sakinleri için artık bir bilmece veya sır olmaktan çıkmıştı. Ticaret, değiş tokuş, idari ilişkiler göçebeliğin izole edilmiş şeklini yavaş yavaş değiştiriyordu. Kazakların yaşamına şehirden getirilmiş ürünler girmeye başladı. Zamanla hayvanları şehre götürerek satıp kazanılan paraya un, çay, şeker, bal, tuz ve bozkır koşullarında aşırı ihtiyaç duyulan kumaş, kışlık ve yazlık kıyafetler, mobilya, madeni eşyalar, takılar, iğne ve ipliklerle başka da ufak tefek şeyleri satın almanın bunları köyde hazırlamaktan daha kârlı olduğu anlaşılmıştı. Bu yüzden bozkır insanları alış veriş yapmak üzere şehre gitmek için yazın at arabalarını, kışın da kızaklarını hazırlardı.

      Şakarim için de sorumluluk isteyen bu işin üstesinden gelme zamanı gelmişti.

      Onun üzerine başka işleri de yüklediler. O tüccarlardan mal satın almanın yanı sıra bölge kalem müdürlüğüne uğrayıp Abay’la ilgili şikâyet dilekçelerini de almalıydı. Şakarim kiminle ne hakkında konuşacağı konusunda detaylı talimatlar aldı. Ayrıca elinde Tobıktı Uruğu büyüğünün saygı ifadelerinden sonra esas olarak 1872’nin sonundan 1874’e kadar yaklaşık bir buçuk yıl süren Mekke’ye yaptığı Hac ziyaretiyle ilgili raporun yer aldığı Kunanbay’ın askeri vali Poltoratskiy’e yazmış olduğu mektup da vardı.

      Kunanbay mektupta Küçük Cüz’ün temsilcileriyle birlikte Mekke’de Kazak Hacılarının kalabileceği bir misafirhane satın alarak orada kurban kesip evi de Kanatbay adlı kişiye emanet ettiğini bildiriyordu. Bunun yanı sıra askerî valiye Mekke’den henüz geçen yıl dönmesi dolayısıyla oğlu Abay’ın yönettiği bölgeyle ilgili işleri henüz tam olarak anlayamadığını fakat ilçe idaresine şikâyet dilekçelerini karşı partiye mensup kişilerin yazdığını, daha kendisi ağa-sultan görevini yürütürken aynı kişilerin başkalarının hayvanlarını çalmaktan ve otlaklarını ellerinden almaktan kaçınmadıklarını belirtiyordu. Kunanbay, genel validen sahte dilekçelere göre başlatılan incelemenin durdurulmasını istiyordu.

      Abay’ın kendisiyse şikâyetçileri Allah’a havale ederek sorumlu tutmak istememiş ve genel valiye mektubun yazılmasına karşı çıkmış, fakat Kunanbay, mektubu kalem müdürlüğüne götürmesi konusunda Şakarim’i sımsıkı tembihledi. Delikanlı 1875 yılının yaz mevsiminde Semipalatinsk’e doğru yola çıktı.

      Bu yolculukta gıcırtılı dört tekerlekli arabalar eşliğinde at üstünde bozkırda üç gün süren yolculuk çok güzeldi. İrtış Nehri üzerinden feribotla geçiş de, coşkun akıntısıyla bol sulu İrtış’ın kendisi de ve tabii ki, nehrin her iki kıyısında yer alan ahşap evleriyle Yedi Konak anlamına gelen Semipalatinsk şehri de, yani her şey fevkaladeydi.

      Şakarim, Yeni Semey’e, yani sol kıyıya girer girmez yolunu şaşırdı. O, fethedilemez kale şeklindeki bu evlerin neden gerektiğini, bu duvarların ardında kimlerin hayatlarının, korkularının, acılarının saklandığını anlamaya çalışarak yüksek duvarlara bakıyordu.

      Şakarim, Semipalatinsk’in tanınmış tüccarlarından Tinıbay Kaukenov adlı Aksakalın sol kıyıdaki iki katlı evine yerleşti. Tinıbay’ın Menlibay adlı oğlu Abay’ın ablasıyla, yani Kunanbay’ın Makiş adlı kızıyla evliydi. Tünıbay’ın kalabalık ailesi şehirde yaşıyordu ve onun tüm evlatlarıyla torunlarının kendilerine ait evleri vardı. Şakarim’e şehre varır varmaz doğrudan Tinıbay dünüre gitmesi yönünde sımsıkı tembihlenmişti. Onun evini herkes tarafından bilinen Tinıbay Camisinden yola çıkarak bulmak çok kolaydı. Kunanbay’ın kendisi de Semipalatinsk’e her geldiğinde dünüründe kalıyordu. Hacca giderken de o, Tinıbay’ın evinde kalmış, onun camisinde namaz kılmıştı. Daha sonra Şakarim de Hacca giderken namazını aynı camide kılacaktı. Tinıbay’ın kendisiyse Hac ziyaretini çok daha önce, Semipalatinsk diyarı Kazakları içinde ilklerin arasında gerçekleştirmişti.

      Nüfuzlu ve itibarlı tüccar servetini pek de uğraşmadığı ufak çaplı ticaretten toplamadı. Yaşamının en parlak döneminde o büyük çaplı işler yapmıştı; kuzeye, yani Kazak bozkırıyla sınır komşusu olan Rus şehirlerine ve güneye, yani Çin’e sayısı binlerce olan koyun, at, deve sürüsü götürüyordu. Rusya’dan manifatura, Çin’den de çay, şeker, baharat getiriyordu. Bu piyasada Tinıbay, Rus ve Tatar tüccarlarının

Скачать книгу