Şakarim. Yerlan Sıdıkov

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Şakarim - Yerlan Sıdıkov страница 15

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Şakarim - Yerlan Sıdıkov

Скачать книгу

konuşmaya başladığı Rus dilinin gramer yapısı Şakarim için artık bir bilmece olmaktan çıkmıştı. Üstelik yapıların arasındaki mesafelerle dağlık tepe yüksekliklerinin ölçülmesi konusunda yer ölçme memuruna yardım ederken Şakarim matematik bilgilerini de iyileştirmiş oldu. Kendisini Omsk şehrinde beklemekte olan eşiyle iki çocuğunu anlatmayı seven otuz beş yaşında ciddi ve ağırbaşlı Semen İlyiç, akşamları terk edilmiş barınaktaki fitilli lambanın ışığında yardımcısına geometrinin temel kurallarıyla cebir, gündüz ışığındaysa üçgenin açılarını ölçmeyi ve açı ölçme aletini kullanmayı öğretiyordu. Kısa bir süre sonra Şakarim mesafe ölçeri ve açı ölçme aleti yardımıyla dağlara kadar olan mesafeyi ve tepelerin yüksekliklerini kendi başına ölçerek verileri deftere geçirebilecek dereceye geldi.

      Dağlarda dolaşırken jeolojik araştırma konusunda da bilgisi olan Semen İlyiç kayalara dikkatle bakıyordu. Kayaların olağan dışı rengini fark edince de çekicinin yardımıyla numune koparıp yol arkadaşına ayaklarının altında ne kadar çok değerli maden yataklarının saklı olabileceğini anlatıyordu. Mühendis numuneleri çuvala koyduktan sonra derin bir iç çekerek en iyisinin altın bulmak olacağını, fakat burada büyük bir ihtimalle altının olmadığını söylüyordu.

      Birlikte çalışmak hoşlarına gidiyor ikisi de bozkırı seviyordu. Semen İlyiç yardımcısına gerçek doğa değerlerini anlatarak bozkıra olan hayranlığını sesli bir şekilde ifade ediyordu. Bununla birlikte gökteki çayır kuşunun ötüşüne, gizli göllerine doğru sürüyle uçan ördeklerin çıkardığı sese, geniş bozkır düzlüğünde yumuşak akşam ışığının yansıdığı lalelere hiç durmadan seviniyordu. Şakarim onun hayranlık dolu sözlerini, bozkırın bir yabancı için erişilemez olan sırrını biliyormuşçasına, gülümseyişini gizleyerek dinliyordu. Semen İlyiç ona sürekli tüfek taşımasına rağmen neden avlanmadığını sorunca da müzmin bir avcı olan Şakarim, Şıngıstav’ın kendisi yüzünden fakirleşmemesi için avlanmadığını söyledi.

      Obada vedalaşırken Semen İlyiç ona açı ölçme aletiyle yetindiklerinden dolayı hiç kullanmadıkları usturlapla Şakarim’in yeni şiirler yazması için plançeten yanı sıra dürbün de hediye etti. Duygulanan Şakarim ise misafire önceden hazırladığı üç yaşındaki atı armağan etmek istedi, fakat Semen İlyiç kesinlikle bu kadar pahalı bir hediye kabul edemeyeceğini söyledi. Geleneklerin böyle olduğu yönündeki açıklamalar da onu hediyeyi alması için ikna edemedi. Misafir, kendisine Abay Kunanbayev’in armağan ettiği atın da yeterli olduğunu, onu bile Semipalatinsk’e ulaşınca bir ulak aracılığıyla göndereceğini ifade etti.

      Şehirdeki memurların açgözlülüğü hakkında duymadığı kalmayan Şakarim’i misafirin tevazusu şaşırttı. O, misafiri yolcu ettikten sonra eşi Mauen’e Semen İlyiç’in bu davranışının ondan öğrendiği her şeyden daha çok ibret verici olduğunu söyledi. Aslında bu, fiziksel olarak dağların tepesinde bulunmaktan ziyade manevi bir yükseliş süreciydi.

      Şakarim, kendisini nahiye müdürlüğüne aday göstermeye karar veren akrabalarının planlarından haberdardı. Bir süredir onun kendisi de akrabalarının mutluluğu için hayırlı işler yapmayı hayal ediyordu. Görev hakkında genel bilgilere de sahipti. Nahiye müdürünün otlak ve çayırları paylaştırmak ve obaların göç yerlerini belirlemek zorunda olduğunu biliyordu. O, otlak sınırlarını ihlal etme ve başkalarının malına el koyma girişimleriyle tanınmış bazı aile reisleriyle oba Aksakallarının keyfi hareketlerinden endişe ediyordu. Nahiye müdürü anlaşmazlıkları çözebilmeli ve gerektiğinde durumu ilçe mahkemesine nakletmek için evrak düzenleyebilmeliydi.

      Şakarim, arazinin paylaştırılması ve idari yazışma konusunda kendisinden emindi. Sadece itibarlı insanlara emir vermek ona mahcubiyet veriyordu. Bu yüzden görevi reddetmek istedi ama Abay’dan azar işitti.

      – Nahiye müdürü olmamam gerektiğini kendiniz de bana söylemiştiniz. Siz bu tür görevde bulunan kişinin partiler arasındaki anlaşmazlıklara karışmamasının, insan haklarını ihlal etmemesinin, kötülük yapmamasının imkânsız olduğunu söylemiştiniz. Böyle bir insanın zamanla vicdansızlaşacağını ve yeni bilgiler edinmek istemeyeceğini söylemiştiniz, diyerek Şakarim kendisini savunmaya çalıştı.

      – Evet, söyledim, çünkü senin gibi kendisini bilime adamış birinin iç çatışmaların dışında kalması gerektiğini düşünüyordum, fakat kenarda kalman zor görünüyor. Senden başka aday yok, dedi Abay.

      – Ama benim itibarım yok, sözleriyle görevi reddetmeyi bir daha denedi Şakarim.

      – İtibar hayırlı işlerle kazanılır. Saçma kararlar alırsan itibar kazanamazsın, fakat adaletli olursan saygınlık kendiliğinden gelecektir. Üstelik senin Rusça bilmek gibi bir avantajın da var.

      Abay, delikanlının Rusça konusundaki başarısını onu sakinleştirmek için abartmıştı. O, Şakarim’e nahiye müdürünün neler yapması gerektiğini bir daha anlattı.

      – Mücadele kolay olmayacak. Bizim aileden başka iki parti daha kendi adamlarının seçilmesini isteyecek. Toprak işlerini idare ederek zenginleşmeyi ümit ediyorlar. Öyle insanlar yönetime sokulmamalı! Sen doğrudan seçimlere katılmak zorunda da kalmazsın, çünkü senin nahiye müdürü olmak için henüz genç olduğunu söyleyecekler. Bu iki parti kapışsın bakalım birbiriyle. Aksakallar oylama esnasında ortak fikre gelemediklerinde ise biz, atama yoluyla nahiye müdürü olarak seni tayin etmelerini önereceğiz. Ben ilçe idaresiyle konuştum. Obamızda büyük işler çevirenlerin hiçbiri neyin ne olduğunun farkına bile varmaz.

      Şakarim, Abay’ın ilçe idaresinde sayıldığını ve seçimlerde zahmetsizce destek sağlayacağını biliyordu. Rus memurları okuma yazması az ve dürüstlükten uzak olan nahiye müdürleri arasında Abay’ı çoktan fark etmişlerdi. Gerçi Semipalatinsk memurlarının bir kısmı onun adalet ve halka doğru dürüst hizmet konusundaki konuşmalarından tedirgin oluyordu. Hümaniter görüşler Rusya’da da küçük burjuva arasında henüz yaygınlık kazanmamışken söz konusu fikirleri bir asilzade oğlu olsa bile dünyevi eğitim almamış ve Rusçayı daha yeni öğrenmiş olan bir bozkırlı izah ediyordu, fakat Abay’ın adil yönetim konusundaki düşüncelerinden hoşlanan memurlar da yok değildi. Rusya yönetimi bozkırda soygunsuz, yağ-masız ve isyansız bir düzen ve nizam görmek istediğinden ve Abay zahiren rejime bağlı bir insan olarak göründüğünden ilçe idaresi ondan ümitliydi. Onun Çarlık siyasetinin sadık yayıcısı olup olmayacağı henüz belirsizdi, fakat o, bozkır örf ve adetleriyle geleneksel hukuk uzmanıydı, göçebe halkın yanı sıra boyların itibarlı kişilerini çok iyi tanıyor, onların niyetlerini, entrikalarını, zeki hamlelerini kolaylıkla anlayabiliyordu. İşte bu yüzden ilçe memurları (onların tutumu, tabii ki askerî valinin bilgisi dâhilinde gerçekleşmekteydi), nahiye müdürleri seçimi de buna dâhil olmak üzere belirli etkinlikler konusunda Abay’ın fikrine göre hareket etmenin doğru olacağı kararına varmışlardı.

      Şakarim aynı zamanda Abay’ın tüm kış ve ilkbahar boyunca soylu akrabalarını Akşokı’daki evinde kabul etmek daha sonra da boyun soylu temsilcilerinin obalarına gitmek suretiyle onlarla Rus yönetimiyle karşılıklı ilişkiler hususundaki detayları ve gelecekte şehir tüccarlarıyla yapılacak ticaret konusunu görüştüğünü biliyordu.

      Bir Haziran günü Şakarim, dedesinin hayır duasını almak üzere Kunanabay’ın obasına gitti. Kazaklarda hiçbir ciddi işe “batasız” (hayır duasız) girişilmez. Kunanabay, zeki ve

Скачать книгу