Kırgın. Tölögön Kasımbekov

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kırgın - Tölögön Kasımbekov страница 4

Жанр:
Серия:
Издательство:
Kırgın - Tölögön Kasımbekov

Скачать книгу

style="font-size:15px;">      –Dikkatli ol, o aşırı talepte bulunan adam, yalan söyleme diye kükreyerek uyardı. Issız yerin kurdu olmak artık olmuyor haberleşmek, birlik oluşturmak lazım galiba bu devirde.

      Sonunda:

      –Duydun mu? diye sordu Baytik.

      Duydum duydum Baatır deyiverdi Baza göz kapağı titreyerek.

      “Şimdi git” dediğini bildirircesine kafa salladı:

      –Çabuk git ve çabuk gel! dedi Baytik.

      Birkaç gün sonra yiğitlik taslayan Baza, Töö Aşuu’dan geçti. Ondan sonra Suusamır’ın düzlüğünden de geçerek atını o kadar hızlandırdı ki Ala Bel’e ulaştı. Uzakta büyük bir köy göründüğünde yan taraftaki koyunların yanından gevşeyerek oturan çocuk kalkıp:

      –Ee sen nereye gidiyorsun? diye sordu

      –Sana ne? diye cevapladı Baza.

      Onu Baytik gönderiyorsa, bir de gideceği hanların hanı Irıskulbek ise tabi ki istek de onda olur. Bu çoban kim ki? Sinirlenmek istedi Baza.

      –Sen nereden geliyorsun, hangi millettensin? diye sordu çocuk.

      –Ananı… deyiverdi Baza, dedenin ruhu gibi sürünmeden çık yolumdan!

      –Ey! Kim sürünüyormuş? diye darılarak taş aramaya başladı.

      Bırakalım, madem Baytik’ten geliyoruz, böyle kimselerle aynı seviyede olmayalım dediler yiğitler.

      Sarı yayla, arkası karlı sıradağ, düzlüğe dikilen on iki kanatlı büyük boz üy üzerine altın kaplanmış gibi. Bu manzaraya bakarak o, kahramandan gelen elçi olduğundan at ile cilvelenerek ilerledi.

      Ama hayır, onu yiğitler kılıçla karşıladılar:

      –Eee nereye? dedi bunlar da.

      –Han’a dedi kaba bir şekilde Baza.

      “Han öğle zamanı kuş uykusunda” dediler.

      –Uyandırsak olmaz mı?

      Yiğitlerden birisinin gözü çıkacak oldu:

      –Ne, senin için mi uyandıracağız?

      – Baza gülerek sen köle, bana böyle bakma dedi. Aslında sinirleniyordu, biz Baytik Han’dan geliyoruz, biz elçiyiz duydun mu?

      Diğeri:

      –İstersen Allah’ın kendisinden gel! dedi.

      Elçinin biraz ışığı söndü, güldü biraz:

      –Sizler ıssız dağda yaşaya yaşaya domuz olmuşsunuz ya! dedi.

      O küfredene kadar zerdeva tebetey giyen birisi geldi ve o da nereden geldin diye sormaya başladı. Bu durumda Baza gerçekten sinirlendi:

      –Ne? Girmeye izin vermedi diye gidecek miyiz? diye korkutuyormuş gibi söylendi.

      Zerdeva tebeteyli:

      –Gidecek yolu unutmadın değil mi? diye dalga geçti. Han bugün meşgul, ta Oluliya-Ata’dan sizlerden daha büyük sizlerden daha kahraman Rus efendiler gelmişti, dağ koçu avlayıp geziyorlar. Buna ne dersin?

      –Aaa, dedi Baza. Kendi kardeşini ağırlayamayan yabancının eşiğinde yer alır demek bu demek. Vah vah, bundan da utanmıyorlar.

      –Biz dedi biz gezmiyoruz, “sessize dokunmayınca cevap vermez” denir. Kahraman Baytik’in deli ormana verdiği görevini söylemeye geldik.

      –Ey,” kapı kardeş” dedi dalga geçerek, sen bizim girmemize engel olabilecek misin?

      – “Görev”!

      –Efendim? diyerek baktı Baza. Kötü insan mal sahibi olunca yanına komşu kondurmaz gibi neden hepiniz ürküyorsunuz? Evine Rus geldi diye Allah’ı bile tanımayacaksınız, kardeşten bile mi geçeceksiniz?

      Diğeri ise yürü dedi, kendisi önde yürüdü, “elçileri kenarda duran kara alacığın yanına getirdi, “şimdi bekleyin” dedi ve gitti. Meğer cezalandırmış elçileri. Onları orada tek bırakıp, gözlerini yollarda bıraktı. Üç gün sonra zerdeve tebeyini giyip dalga geçerek gülüp “ee, elçiler biraz siniriniz sakinleşti mi” diye şaka yapar gibi “hadi gidelim” dedi.

      Sakinleşmek yerine daha da sinirlenen Baza hiç bakmadan, konuşmadan, sinirlenerek hana geldi.

      Han törde kızıl desenli ipek döşeğin üstündeki tam kapı tarafına kafası ile uzanan kurutulmuş kahverengi ayı postunda ayaklarını çaprazlayarak oturmuş. Artık ihtiyar yaşına gelmiş, saçları gümüş gibi ağarmış olan han insana kötü bir şey yapmayı bırak, onu aklından bile geçiremez.

      Elçi zorla selam verdi, han da kafasını salladı. Tabi ki han olduğu için herkes ile konuşmuyor. “Gel otur” bile demedi. “Ee” dedi o sesi pek duyulmadı. Bu “söyleyeceğini söyle” demesiydi. Kendisi ölmek üzere, bir de Han! diye bir düşünce geçti Baza’nın aklından.

      Baytik’in dediklerini söyledi, ama teklif gibi değil, emir tarzında iletti dimdik durarak. Irıskulbek bir kez bile kıpırdamadan dinledi. Nefes alamıyordu Baza.

      –A bu doğru, dedi han, “beraber olmak” çok iyi, gerçekten bu zor zamanda beraber olmak kadar iyi şey var mıdır?

      Yavaş yavaş nefes alarak biraz öksürdü ve bembeyaz mendil ile dudaklarını sildi. Halkı Sarı Özön’ün sahibiyse, kabilemiz düşman olsa da halkın başında Baytik kendisi duruyorsa nasıl selamını almayız ki.

      Daha biraz nazlandıktan sonra düşüncelerini biraz daha seçerek:

      –İşte dedi, ihtiyar han, selamımız bu, iletirsin.

      Dışarıda kapı kardeş yine çıktı Baza’nın karşısına.

      –Ee?

      Bu ise iyi niyetle geldiysen “anlaştınız mı” kötü niyetle geldiysen “geldin de ne oldu?” diye sorusuydu. Baza, kızarak ona bakmak bile istemedi ve cevap vermeden geçip gitti.

      –Hadi, gel dedi kapı kardeş dişlerini göstererek gülüp, misafirimiz ol dedi.

      Baza ona dikkatlice bakıp:

      –Ee misafirperver! Aynı milletten gelen elçiyi elçi gibi kabul edip konuşamadıktan sonra ben seninle oturur muyum? Senin gibileri…

      Yiğidinin tuttuğu ata hemen bindi ve ata kamçı vurdu gitti, ardından da beş yiğidi.

      Evine gelip düşünerek kahramanının yanına gelemedi “hastalandım” diyerek hemen yattı. Bu durum herkese duyuldu.

      “Ne?” diye şaşırdı Baytik. Sinirlenerek hemen getirttirdi.

      Buruşarak yüzüne bakmadan Baza eğildi Baytik’e.

      –Ee!

Скачать книгу