Kazak Folklorunun Tarihi. Avelbek Koniratbayev

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kazak Folklorunun Tarihi - Avelbek Koniratbayev страница 5

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Kazak Folklorunun Tarihi - Avelbek Koniratbayev

Скачать книгу

yaşamaya devam etmiş olduğu görüşünü savunmuşlardır. Örneğin, M. Müller ilk konuların ay, güneş, yıldız, bulut, yıldırım, gökyüzü hakkındaki mitlerden çıktığını söylemiş olsa, onun öğrencisi V. Mangardt araştrıdığı yer mitlerinde yer, su, orman, dağ, Alman tanrıları hakkındaki mitolojiyi sözlü edebiyatın bir teması olarak tanımlamıştır. Bu görüşü 19. yüzyılda Busleyev ile Afanasyev adlı Rus araştırmacıları kabul etmişlerdir. “Mitoloji Okulu” kendi zamanında yeryüzündeki hakların folklorunun araştırılmasını teşvik etmiştir. Fakat bütün folklor konularının mitolojiyi esas tutması tartışmalı bir görüş oldu. Rusya’da ilerleme ve gerileme düşünceleri tartışıldığında Rus Islav Milliyetçileri folklor sayesinde halkın eski yaşam tarzını romantikleştirirler. Bu sadece eski inanışları, gelenekleri yüksek derecede değerlendirmek değil, köleleştirilmiş köylüler dönemini idealleştirmenin bir örneğiydi. Bu yüzden de bazen bu akıma “eskilik romantizminde esaslanmış folkloristik” denilmektedir.

      Folklorda mitoloji unsurunun bulunması tartışılmaz. Bu noktayı açıklamak için F. Engels’in Yunan mitolojisi hususunda: “Zeus’un doğurduğu”, “Zeus’un yetiştirdiği” adlı kıyaslamalar hiçbir şeyi ıspat etmez, çünkü her soy kökünü ecdatlarının tanrılarına dayandırır, kavim içinde yaşayanlar ise köklerini tanınmış tanrılara, mesela Zeus’a dayandırır.” (Marx ve Engels: 1981: 304), diye yazar. Mitolojik düşünce eski Yunanlar için tabiat sırrını çözmek için bir kural olmuştur. Onların felsefesi üç yüzden fazla mit yarattıysa, bu “tanrıların” hepsi mükemmel, insana karşı hep dostça davranmamışlardır. Örneğin Zeus, insanlara ateş getiren Prometey’i dağa çiviliyerek öldürür. Yunan tanrıları birçok durumda insana bağlı durumdalar. Apollon, insanoğlu kızı Defne’ye âşık olur. Bir insanoğlu olarak kendisini “tanrılarla” eşleştiren antropolojik mitler de çoktur.

      Bize ulaşan Kazak folklor eserlerinde mitolojik unsurlar bahsedilecek kadar çok değildir. Onlar daha çok evvelki zamanlarda doğmuştur ve sihirli masallarda görülür. Kazak halkının millî felsefesinden doğan Cadı, Jeztırnak, Karakulak gibi olumsuz tipler bazen insan, bazen de hayvan şeklinde karşımıza çıkar. İnsan görünüşündeki Jelayak, Tavsoğar, Költavısar gibi mitolojik tipler emek sayesinde ortaya çıkmıştır. Bunlar insanın dostu ve yardımcısıdır. Fakat İslam diniyle beraber gelen cin, dev, peri gibi tipler bunlardan farklıdır. Böylece halk, gerçek hayatta olan insanların karakterleri, sosyal eşitsizlik ve dini kavramlarla alay etmektedir. Örneğin Aldar Köse hakkındaki hikâyeler, eski görüşlerle gülüşerek vedalaşmanın güzel örneğidir.

      Kazak folkloru, bunun gibi İslam dininin dogmaları ile mücadele ederek gelişmiştir. Bir zamanlar mollalar, “Kozı Körpeş Bayan Sulu” destanında puta tapmanın belirtileri bulunduğuna, Bayan’ın kendini öldürmeye çalışması şeriata aykırı olduğuna işaret ederek destanların söylenmesine karşı çıkmışlardır. Bu mesele hakkında Çokan şöyle demektedir: “Bizim dindarlarımız eski Rus dindarları gibi halkı kendi geleneklerinden uzaklaştırıyor. Kendimize ait rivayet, destan, yasa ve hâkim törelerini “kaba keçe yazıları” diye alay ederek bizim puta tapmakla ilgili inançlarımız, oyunlarımız ve düğün geleneklerimiz için şeytan işi olmaktan başka şey olmadığını söylüyorlar. Tatar mollalarıyla Orta Asyalı işanların yeni dini vaazcıları yüzünden bizim halkımızın Müslümanlık duyguları artıyor” (Velihanov, 1985: 197). Kazak folkloru uzun süre çift inanç kıskacında yaşamını sürdürmüştür.

      Kazak halkının göçebe hayatı etkisiyle meydana gelen mitolojik tipler, halkın kendi anlayışına yakındır. Geleceği gören ayna, uçan halı, Jel Ayak adlı çöl yürüğü gibi tiplerde geleceği görme özelliği vardır. Bunların hepsi insanların hayal edebilme gücünden doğmuştur. Fakat folkloru bilimsel yönden araştırmak, eski kavramları ve eski törenleri ideal etmek değil, Kazak halkının tarihini incelemek, felsefesinin nasıl doğup geliştiğini ve bugünkü ilerleyişine, uygar hayata nasıl ulaştığını tarihî materyallerin yardımıyla öğrenebilmek demektir. Biz, Kazak folklorunun kendine has tarihini ve gerçeklik tabiatını araştırarak içindeki farklı alıntı ve dinî kavramlardan oluşan zıtlıklara eleştiri gözüyle bakarak folklordaki konuları bilimsel bir esasa oturtarak inceleriz.

      Avrupa’da kapitalizmin geliştiği 19. yüzyılın ortasında Asya ve Afrika ülkelerinin sömürmesi de sonuna yaklaştı. Onların dili, dinî, tarihî ile kültürünü araştırma işlerine başlandı. Bilimde gerçekçilik unsuru doğdu. Rusya’da göçebe Türk ve Moğol kavimlerinin eski dönem şiirlerini inceleyen Doğu bilimciler ayrı bir akım halinde gelişmeye başladılar. Bu devirde Hintli Pançatandra, Kalila ile Dimna gibi destanları inceleyen Alman folklorcu Benfey, folklor eserlerinde kullanılan kökü bir ata dilin herhangi mitolojik ortaklıktan kaynaklanmayıp tarihî ve kültürel ilişkiler sayesinde ortaya çıktığı görüşünü savunur. Âlime göre ilk destan konuları önce Hindistan’da doğmuşlar, daha sonra tüm Doğu’ya, yani Makedonyalı Aleksander, Helinistik devri, 19. yüzyıl Haçlı seferleri döneminde İspanya’daki Araplara, Yunanlılar vasıtasıyla İtalya’ya, Orta Asya ve Babil vasıtasıyla Balkanlara kadar ulaşmıştır. Bu görüşü Rusya’da ilk olarak Pıpin, 1868’de Stasov desteklerler. Stasov’a göre Rus kahramanlık destanlarındaki konular Doğu’dan benimsenmiştir. Bu görüşe Islav Milliyetçileri (Slavyanofil)10 sert bir şekilde karşı olmuşlardır. Kazakistan, Sibirya, Altay folkloru ile etnografyası araştırmacısı G.N. Potanin ise sadece Rus değil, bütün Batı Avrupa’nın destan konularının Türk ve Moğol destanlarından benimsendiğini ileri sürmüştür (Potanin’den akt. Konıratbayev 1991). Yani bu görüşe göre herhangi masal veya destan bir halk içinden çıkarak gittikçe başka halklar arasında da dağılır. Biz bu yönteme, “konuların göçü” teorisi deriz. Mitoloji teorisine nazaran bu görüş çok daha ikna edicidir. Bu yüzden teorinin destekçileri daha çoktur. Oysa İlyada, Odesa, Kalevala gibi dünyaca tanınmış destanların konusu sadece Hint veya Türk-Moğol destanların çerçevesinde doğduğu iddiasında gerçeklik payı çok azdır. 19. yüzyılın ikinci yarısında İngiliz ȃlimi E. Taylor’un “İlkel Kültür”11 adlı çalışması yayımlandığında bu görüşün teori bakımından zayıf kaldığı açık oldu. Taylor, destandaki konu benzerliklerin mitolojiyle açıklanması doğru olmadığını ifade eder. Çünkü herhangi bir konu halkın kendisinden çıkar, folklor konuları ile türlerindeki benzerlik o halkın gelenekleri ve çeşitli inançların aynı gelişme aşamasından geçtiğinin işaretidir. Bilimde buna antropologizm veya etnografizm deriz ve folklorun özüne en çok yaklaşan bir görüşün olduğunu söyleyebiliriz. Taylor’un bu çalışması etnografya biliminin gelişmesine vasıta olmuştur ve günümüze kadar ilmi değerini kaybetmemiştir.

      Taylor’dan önce “göç teorisine” karşı “Psikoanalitik Halkbilimi Okulu” olarak adlandırılan akımın ortya çıktığı gerçektir. Bu görüşü savunan Alman ȃlimi W. Vundt’a göre şiirler insanın rüyasında, belki de onu farklı bir halüsinasyonları gördüğü durumunda (dine inandığı zaman) doğarlar. Bu tam olarak bir dindarlık ve idealizmdir.

      19. ve 20. yüzyıl arasında Rus folkloristiğinde “Tarihi Halkbilimi Okulu” kavramı ortaya çıkar. Esas kurucusu V. F. Miller, Rus destanlarının tamamen tarihî olayları yansıttığını söylemiştir (Miller, t.y.: 1-3). Ona göre Rus destanının baş kahramanları knyazlerle çarlar olduysa, söyleyicileri saraydaki ordu askerleri (drujina) olmuştur. Üst tabakanın söylediği bu destanlar daha sonra köylüler arasında dağılarak estetik dilini ve düzenini kaybettiler. Alman folklorisitiğinde G. Hauman bu görüşü farklı yorumlar.

Скачать книгу


<p>10</p>

Islav Milliyetçileri (Slvyanofil)– feodalizmin destekçileri, Rus biliminin gelişirilmesi fikrine karşı olmuşlardır.

<p>11</p>

Bu çalışma ilk defa 1939’da yayımlandı ve daha sonra ikinci defa yayımlanmıştır. Bknz: Taylor E.B. İlkel Kültür. M., 1989.