Kalemin İzindekiler. Muhittin Gümüş

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kalemin İzindekiler - Muhittin Gümüş страница 3

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Kalemin İzindekiler - Muhittin Gümüş

Скачать книгу

için güzel bir örnekti bu görünüm. Yemekler gelmeden iştah kabartıcı bu sofradakilere dayanamayan Erkan’ı Semra durdurdu. Geleneksel Türk mutfağının en lezzetli yemekleri afiyetle yenirken pek güzeldi o gün Ankara. Eve dönüşte mahalledeki pastanede Maraş dondurmasını da afiyetle yedikten sonra Vecdi Bey:

      – Artık eve dönsek diyorum. Çok keyifli bir Ankara akşamı geçirdik. Biraz da balkonda gece esen yelden biraz nasiplenelim. Belki bizim Mihriban bacı da çay pişirmiş olabilir. O, çaysız zaman geçiremez. Yoksa Dallas’ı mı seyrediyor, Köle İzaura’yı mı? Zaten tek televizyon, tek kanal var, herkes aynı filmi, aynı haberi, aynı reklamı seyrediyor. Gün gelir bu da değişir ama onları görebilir miyiz, doğrusu bilmiyorum.

      – Babacığım, çok kanal olsun iyi ama evde tek televizyon olduktan sonra senin açtığın kanalı biz izlemek zorunda kalacağız. Öyle değil mi?

      – Hayır kızım! Neden önyargılısın ki? Hep beraber karar veririz hangi kanalı seyredeceğimize. Zaten Başbakan Özal, pek yakında TV2 kanalı olacak; biri haber, diğeri film ve dizi kanalı olacak dedi.

      – Sen haber izlemekten kendini alamayacağın için bize komşuda dizi seyretmek düşecek. Erkekler bir araya gelince ya siyaset ya da spor konuşurlar. Hele şu maç tartışmalarından bıkmıştım, her pazartesi sabahı bayrak merasiminden önce okul bahçesindeki maç yorumlarını unutamam. İnşallah kızlar böyle şeylere bulaşmazlar.

      – Belli mi olur kızım? Belki de futbolu da elimizden alırlar bu kadınlar. Avrupa’da var, bizde neden olmasın derler vallahi. Kılık kıyafette erkeklerin elinden gömlek, kravat, pantolon, ceket alındı, etek giyen genç kız kalmadı nerdeyse.

      – Eksik etek sözünden alındıkları için olmasın baba. Cinsiyet kıyafetle değil, daha çok ruhla ilgilidir. Tabii ki herkes cinsiyetine uygun kıyafet giymelidir. Keşke herkes kıyafetine önem verdiği kadar eğitime, okumaya, kültürel gelişmeye hepsinden önce bireysel gelişime önem verse daha iyi olmaz mı? Televizyonların, basının sosyal sorumlulukları olduğu gibi eğitim ve kültürde de etkisi çok yüksek olacaktır.

      – Maşallah kızım. Siyasetçiler bile böyle konuşamıyor. Sen henüz müstakbel üniversitelisin. Gecenin bu saatinde pek güzel fikirler sunuyorsun. Beğendim bu düşüncelerini.

      – Eee babacığım… Artık büyüyoruz değil mi? Ben rahmetli Billûr Annemin torunuyum ama biliyorsun ki, ben konuşmaktan çok dinlemeyi severim. Hepsinden daha çok da okumayı severim. Okuduğumu anlama kabiliyeti kazanmamda Billûr Annemin ve senin büyük katkın var. Özellikle sözlük kullanmayı, yeni kelimelerin anlamlarını öğrenmeyi, onları doğru bir biçimde cümle içinde kullanmayı alışkanlık hâline getirmeyi sizden öğrendim. Daha hayatın başındayım. Üniversiteyi kazanıp mezun olursam çok güzel hayallerim var. O hayallerimi gerçekleştirmeme ancak o zaman imkân bulurum.

      – Edebiyat öğretmenin Sevim Hanımın katkılarını da unutma kızım. Öğretmenler eğittikleri neslin en baş sorumlusudurlar. Çocukların, gençlerin hayatında, kaderinde, mesleklerinde, zevk ve beğenilerinde, kişilik kazanmalarında; kısacası her şeylerinde etkin kişilerdir. Birçok öğrenci en az bir öğretmeninden etkilenir, ona öykünür ve sonuçta onun gibi olmak ister.

      – Sevim Hocanın bana sarf ettiği emeği ömrüm boyunca unutamam. Diğer hocalarımdan da çok memnundum. Bendeki okuma sevgisinden, güzel yazı ve kompozisyondaki başarımdan o da haz duyardı tabii.

      – İnşallah sen de Sevim Hanımdan daha iyi öğretmen olursun diye ümidim var. Billûr Annemizi de unutma! Tam bir İstanbul Hanımefendisiydi. Nurlar içinde yatsın. Öğretmen olmadığım için bana kırgınmış gibi hissederdim kendimi Semiha.

      – Çok şanslıydım Billûr anneyle geçirdiğim yıllarda. İkinci diplomamı ondan aldım desem yalan olmaz.Vakit gece yarısı oldu. Baba-kız epey konuştunuz. Semaverde su, demlikte çay kalmadı. Sohbetinize sabah devam edersiniz.

      Semra, ilk defa babasıyla bu kadar ciddi düzeyde sohbet etmişti. Yastığa başını koyduğunda aslında ne kadar güzel oluyormuş insanın kendine ait fikirlerini paylaşması. Sınav sonuçlanmadan hayal kurmak bile imkânsız, diyerek uykuya daldı. Vecdi Bey ise kızının bu yaşta bu düzeyde fikir sahibi olmasından pek memnun olmuştu. Semiha Hanım:

      – Vecdi Bey! Maşallah bugün kızımız yaşından büyük laflar etti. Büyümüş de küçülmüş diyebilir miyiz? Allah nazardan korusun. Bizim zamanımızda kızların büyüklerle uzun uzun sohbet ettiği vaki değildi. İçimden geçenleri ah bir söylesem de şu insanları bir sustursam derdim. Fakat bizim ve bizden önceki annelerimizin toplum ve aile içindeki yeri farklıydı. Kız kısmı böyle mi konuşur, öyle mi yaparmış? Elinin hamuruyla erkeklerin işine karışmayın gibi laflara alışmıştık.

      – Haklısın Semiha Hanım ama zaman seni de beni de değiştirdiği gibi evlatlarımızı da değiştiriyor ve üstelik geliştiriyor. Neyse… Allah rahatlık versin hayatım.

      Yaz günlerinde devam eden rutin günler ağustos ayının sonlarında Üniversite sınavlarının sonuçlarının açıklanacağı Kurban bayramı öncesine denk geliyor ve sınavı kazananlar için büyük iki bayram bir arada olurken şansını bir sonraki sınavda denemek zorunda olanlar içinse umut ufukları biraz daha uzaktı.

      Yürüdükçe ufukların uzaklaştığı bir yolculuk gibiydi 80’li yılların ilk yarısı. Ondan önceki yıllarsa ufkun görünmediği dik ve sarp kayalıklar gibi olup ileriye bakmak zordu. Semra, sınav sonuçlarını öğrenmek için sabahın erken saatlerinde gazete bayiine gelip sınav sonuç listesinde adını ve kazandığı bölümü görmeyi hayal ederken binlerce genç gibi onun da sabaha kadar uyku tutmamıştı gözünü.

      Keçiören-İncirli ve yöresindeki en büyük gazete bayiinde mesai -bütün esnaf arasında her zamanki gibi- erken başlıyordu. Ayhan amca Semra’yı gördüğünde:

      – Günaydın güzel kızım! İnşallah güzel haber verirsin bize. Bu kadar erken kalkıp geleceğini tahmin etmezdim. Sınava girdiğini ve sonucunu da merakla beklediğini biliyorum. Bu sebeple sınav sonuç listesinin yayımlandığı kitapçığı sana ayıracaktım. Şu paketleri açayım da ilk sana vereyim Semra kızım.

      Sonuç listesini basan gazeteyle birlikte sabahın ilk siftahını yapacaktı Ayhan amca. Para almak istemese de Semra “Âdettendir… Siftahı senden bereketi Allah’tan demeli insan Ayhan amca!” diyerek verdi parasını. Yolun hemen karşısındaki aile çay bahçesinde kimseler yok ve sadece akşamdan kalan tek masada sandalyeler yerinde olduğu için hemen oracıkta oturayım da ÖSYM aday numaramı kontrol edeyim, dedi. Dışardan birisi görse ve sınav sonucuna bakıyor bu kız deseler herkes aman ne kadar soğukkanlı derler. Kimse bilemezdi ki Semra’nın içindeki kıpırtıları… O sırada kan dolaşımı ve nefesi de hızlanmıştı. “Allah’ım ne olur? İstediğim bölüm olsun! Gözüm haddimi aşan yerlerde değil!” derken aday numarasının karşısında yazan bölüm kodu ve ardından büyük sevinç “Çok şükür Allah’ım! Kazandım, kazandım!” diye bağırırken yalnız başına oturduğu o bahçede sevincini paylaşacağı kimse yoktu aslında Semra’nın. Karşı tarafta Ayhan Amca, Semra’dan haber beklerken onun sevincini uzaktan seyrediyordu.

      – Semra ne oldu kızım? Kazandın mı?

      – Evet, Ayhan amca, Ankara Üniversitesine bağlı Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü kazandım.

Скачать книгу