Acı ve Tatlı Hayat. Joltay Jumat Almaşoğlu

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Acı ve Tatlı Hayat - Joltay Jumat Almaşoğlu страница 7

Жанр:
Серия:
Издательство:
Acı ve Tatlı Hayat - Joltay Jumat Almaşoğlu

Скачать книгу

Aspan, kâr için bir bitin bacaklarını bile saymaya hazırdır…”

      – Peki, bu karalamanın yazarı kim? Ve nereden çıkmış?

      – O da bizim Şerkala’mızdan. Adı Jashan’dır. Son zamanlarda kendini bir yazar sanmaya başladı ve ses getiren skandal makaleler yazmaya başladı…

      – Kim-kim, Jashan-n-n mı? O ihtiyar Jurkabay’ın oğlu mu?

      – Evet, Jashan Jurkabayoğlu.

      Biraz düşündükten sonra Aspan şunları söyledi:

      – Tamam anladım. Endişelenme. Çeşitli kıskanç ve kinci eleştirmenlerin entrikaları yüzünden üzülmene değmez. On-lar nerede ve ben neredeyim? Bugüne kadar beni kimler eleştirmedi ki! Ancak bir Kazak’ın, özellikle de hemşehrim hiç olmamıştı…

      – İşte ben de bu yüzden! – Diye haykırdı Dospan. Bu yazanı bulacağım ve onunla erkek erkeğe konuşacağım!

      – Sen bu işe karışma! – Aspan, akrabasını ciddi şekilde uyardı. -Yakında Şerkala’yı ziyaret edeceğim. Onunla kendim ilgileneceğim.

      Evet, bilge bir adam doğru demiş: kendi memleketinde peygamber yok. Aspan, Amerika’da ünlü bir işadamı haline geldi, hatta onu dünyada çok iyi tanıyorlar. Fakat kendi vatandaşları – Şerkala sakinleri nedense onu tanımak, kabül etmek istemiyorlardı…

      O sadece küresel ölçekte çeşitli etkinliklere defalarca katılmakla kalmamıştı, aynı zamanda bu tür forumların düzenleyicilerinden biriydi. Ana kurucular arasında olup bu tür konferansları cömertçe finanse ediyordu.

      Evet, gerçekten böyleydi: Saygıyı hak etmediği bir yer varsa, orası da sadece kendi memleketi Şerkala idi! Birkaç günlüğüne memleketine vardığında, çocukluğunun güzel anılarıyla vakit geçirmek istediğinde, yurttaşlarından ne kadar çirkin sözler duymak zorunda kalmıştı. Halkın yoksulluğundan başka hiç kimsenin değil, sadece oligarhların suçlu olduğu ortaya çıktı. Sanki halkın servetini ele geçirenler, memleketin tüm zenginliklerini derinliklerden emip sonsuza dek mutlu yaşayanlar onlarmış gibi. Bu tür düşünceleri halkın kafasına sokanlar her türden gazeteci bozuntuları ve Jashan gibi yazarlardı…

      Peki işadamı Aspan kimdir gerçekten? Evet, ateşten, sudan ve bakır borulardan geçmiş, zorlu denemeleri, başarısızlığın acısını ve zaferlerin mutluluğunu yaşamış en sabırlı, en dayanıklı kişidir! Elbette, Aspan yumruğunu göğsüne gururla vurarak övünmeyi falan düşünmüyordu. Ama yine de… As-pan, sadece Şerkala eyaletinden çıkıp kendisini tüm dünyaya kabül ettirdiği için, yurttaşlarının saygısını hak etmemeliydi mi? Ama o anavatan, ülke, gurur duyabileceğiniz insanlar nerede? Tam tersine, ona teşekkür ve destek vermek yerine ona kabalık etmeye, ayağını tökezletmeye niyetlenmişlerdi.

      O zamanları hatırlamıştı… Artur Hazemet bir keresinde ona yalnız olduklarında şöyle demişti:

      – Şef, sizinle konuşmak istediğim bir konu var. Müsaadenizle.

      – Evet, konuş. Dinliyorum!

      – Sizin de bildiğiniz gibi, rakiplerimiz – diğer restoran ve kafelerin sahipleri de tetikte. Ve rekabeti kazanmak için bir tür özel avantaja ihtiyacımız var.

      – Ne gibi?

      – Anavatanınız olan Kazakistan’da çok fazla et var. Kırgızistan yolunda kendim buna tanık oldum, oradaki etler bizim en pahalı mermer etimizden bile daha lezzetli… Kazak etinin Amerika’nın mega kentlerine ithalatını organize etmeyi öneriyorum…

      – O-o, iyi fikir.

      – O zaman para babaları sadece büyük bozkırdan gelen lezzetli biftekleri tatmak için restoranlarımızı arayacaklar.

      Aspan, Artur Hazemet’in insiyatifini beğenmişti:

      – Öyleyse bu projeyi kendin geliştir, Artur!

      Ve böylece… Artur Hazemet hem Kazakistan’a hem de Kırgızistan’a gitti, toptan satış malları için iyi bir fiyat belirleyen yüksek kaliteli Kazak eti satıcılarını buldu. Onlarla tamamen arkadaş oldu ve onların güvenine girdi, onlardan biri olmuştu

      Artur bir keresinde itiraf bile etmişti:

      – Doğru söylediğim için alınmayın, ama yurttaşlarınızın arasında bu kadar katı bir rekabet olduğunu düşünmemiştim: Şerbek adında etkili bir Kazak, tüccar arkadaşlarını dağıttı ve kendisi sadece benimle iş yaptı…

      Artur’un bu sözlerinden sonra Aspan hiddetle şöyle düşündü: “İşte bu tam bize uygun bir davranış! Kazaklar, her zaman olduğu gibi, kendi milletinin ayağını kaydırıyor, birbirlerine derin çukurlar kazıyorlar! Muhtemelen kendine özgü ulusal karakteri sergilemezlerse, gururlu “Kazak halkı” niteliklerini kaybedeceklerinden korkuyorlar…

      Burada sıradan insanlara gücenecek bir şey yok, çünkü “Kazak oligarhı” kelimesinden aşırı eğitimli gazeteci – yazar Jashan’ın bile saçları dimdikleşiyor! Oligarh Aspan’ın sadece bir öcü olduğundan emin! Onunla görüşmemek en iyisidir, ancak onu gördükten sonra acilen caddenin karşı tarafına geçmeli ve görüş alanından hızla kaybolmalısınız. Görünüşe göre bu zavallı yazar onda, zenginlik çamurunda bocalayan bir garibanı görüyordu!

      Zenginlik çamur mu? Hayır, bu doğru değil. Bu servettir, hazinedir! Zenginlik, daha parlak bir geleceğin yolunu açan altın anahtardır! Fakir bir ülkeyi temsil ediyorsanız sesinizi kim dinler? Kim seni adam yerine sayacak? Tabii ki hiç kimse…

      Adının Jashan olduğunu söylediler. Tabii ki onun hakkında çok şey duymuştum. O zamanlar bile… Okuldayken her türlü notu, mesajı, bilgiyi yerel gazeteye gönderdiğini hatırlıyorum. Sonra gururla göğsünü kabartarak, gururlu bir şekilde yürürdü, “güya onu genç bir muhabir olarak tanımlıyorlarmış.” Tabii ki, bugün hala aynı hayalperestin teki”

      Aspan’ın üzerine bir hüzün çökmüştü. Sanki ağır fırtına öncesi bulutlar onun üzerinde asılı kalmış gibiydi.

      Atalarının uzak diyarından çağıran yeğeni Dospan’ın sözlerine mi çok üzülmüştü? Yoksa değersiz gazeteci – yazar bozuntusunun makalesinin içeriğinden mi çok incinmişti?

      Hayır, hayır, burada başka bir şey vardı!

      Birden şöyle bir şeyin farkına varmıştı: Göbek kordonundan ilk kan damlasının yere düştüğü o küçük kasaba, sessizce hafızasından kaybolmaya başlamıştı. Şerkala sadece o uyanıkken onun hafızısını rahatsız etmemekle kalmıyor, aynı zamanda geceleri rüyasına bile girmeyi arzu etmiyordu. Bu korkunç bir şey değil mi? Köyün aksakalı Kabış’ın dediği gibi, bir insan için en değerli şey anavatanıdır! İyi şansın kanatları üzerinde göklere ulaşsanız da, dünyanın yedi katmanı boyunca derinliklerine inseniz de – yine de, bir gün atalarınızın topraklarını özleyeceksin! Bunu ona aynı yaşlı bilge adam Kabış birçok kez hatırlatmıştı.

      Ah, bu yalan dünya!

* * *

      Aspan’ın memleketini ziyaret

Скачать книгу