Karnaval. Ахмет Мидхат

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Karnaval - Ахмет Мидхат страница 15

Жанр:
Серия:
Издательство:
Karnaval - Ахмет Мидхат

Скачать книгу

target="_blank" rel="nofollow" href="#n33" type="note">33 olmasından ibaretti.

      Her Şeyden Habersiz Bir Aşık

      Mevsim aralık başları. İstanbul’da genellikle şubattan itibaren hükmünü sürmeye başlayan şiddetli kış, bu sene o müsaadeyi göstermeyip tam tersine o kadar erken bastırmıştı ki aralık başlarında bulunulduğu hâlde kar, bora, fırtına, soğuk; maazallah!

      Resmi bir iş için Beyoğlu’na çıkmıştı. Havaya dikkat edince, “Bu havada deli olan bile evinden çıkmaz. Mösyö ve Madam Arslangözyan mutlaka yalnızdırlar. Gider birkaç sohbet ile kendilerini eğlendirirsem pek memnun olurlar.” diye doğruca Hamparson Ağa’nın evine gitti. Gerçekten, hava deli olanların bile evlerinden, yani tımarhanelerinden çıkmalarına müsaade verecek hâlde olmadığı gibi madam ve mösyö Arslangözyan da asla deli değildiler ise de iki gün evvel bir gündüz ziyafetine davet olunarak, olur cevabını da vermiş bulundukları için çarnaçar34 çıkmışlardı. Eğer Madam Küpe-liyan o gün ev bekçisi gibi bir şekilde orada bulunmasaydı Resmi Efendi geri dönecekti. Madam Küpeliyan, Madam Hamparson’un en aziz dostlarından olup yaradılışça da gayet nazik ve oldukça melek gibi bir fakir kadıncağız olduğundan, kendisine hiçbir değer verilmeksizin geri dönülür ise bundan kırılacağını söyleyince Resmi Efendi biraz düşünüp, “Birkaç lakırdı etmeli.” diye salonda ateş başına oturmuştu.

      Ateş kışın meyvesi imiş! “Ateş, kışın çayırıdır.” denilse de olabilirdi. Çünkü birbirlerine bitiştirilebilir olmak hususunda ateş ile meyve arasında bir ilişki bulunamaz ise de göze hoş gelir olmak hususunda yazın çemenzarı ile kışın ateşi arasında epeyce bir ilişki bulunabilir.

      Hele o gün Arslangözyan, salonunun şöminesi fazlasıyla neşe verecek bir şekilde yanmakta bulunduğundan, Resmi Efendi bu seyirden lezzet aldığı gibi Madam Küpeliyan da sözü o kadar latif vadilerde dolaştırmakta idi ki bu sözlerden hoşlanmayacak bir erkek düşünebilmek mümkün değildir.

      Aşktan, muhabbetten konuşulurdu. Düşünmelidir ki erkekler bile yekdiğeriyle bu bahsi edecek olsalar saatlerce devam eylediği hâlde hiçbir kimseye usanç gelmez. Hele kadınlarla bu muhabbet edilirse usanç gelmek mümkün olur mu? Özellikle bir salon içinde, güzel bir ateş karşısında yalnız, bir tek kadın ile baş başa aşka dair konuşulursa! Özellikle o kadın da Madam Küpeliyan gibi fakirliğine bakılmaksızın, kendi hâlinde doğal olarak var olan alımıyla insana sıklet35 vermeyecek gibi bir kadın olursa!

      Ancak şu kısacık tarifimizden Madam Küpeliyan’ın oldukça aşüfte meşrep36 bir kadın olduğunu anlamamalıdır. Madam Küpeliyan o kadınlardandır ki insan onlardan şuhluğu pek ateşli olarak ümit eylediği, hâl ve sözlerinden buna dair ipuçları beklediği hâlde ümitleri ne derhal gerçek olur ne de gerçekleşmesinin imkânsız olduğu görülür. Zaten bundan dolayıdır ki o kadın ile ne kadar sohbet edilse, ne kadar konuşulsa insana asla usanç gelmez.

      Madam Küpeliyan, Resmi’nin içten içe beslediği gizli şehvani duygularına kendisi hakkında bir gönül rahatlığı vermeye de çalışmazdı. Güya Resmi’nin bazı gizli aşkları varmış, güya kendisi de bu gize vakıf imiş de Resmi’nin ağzını arıyormuş gibi davranırdı.

      Sözün başları pek çok şaka tarzıyla geçtiği hâlde söz yavaş yavaş ciddiyetini arttırır. Çünkü Madam Küpeliyan dedi ki:

      “Resmi Efendi! Ne kadar inkâr edecek olsanız da fayda vermez. Sizin bir kadını pek fazla sevdiğinizi yakından bilirim.”

      Bu sözün Resmi’nin bayağı merakına neden olacak bir şekilde söylendiğini göz önüne alırsanız, Resmi’yi biraz düşündürmüş olmasını da uygun görürsünüz.

      Madam Küpeliyan şunu da ilave eyledi:

      “Gördünüz mü bir kere, nasıl düşünmeye başladınız?”

      “Ben mi madam?”

      “Ya kim olacak? Bu düşünceniz benim keşfimi haklı gösterir. Hâlbuki keşif de değil! Pek yakından bilirim ki…”

      “Şaşılacak bir şey. Ben âşık olayım da ben haberdar olmayayım!”

      “Ben size haberdar değilsiniz diyemem. İnkâr ediyorsunuz demek isterim.”

      “Madam! İnkâr ile yalan arasındaki sınır hemen hemen kıldan bile incedir.”

      “Tasdik ederim. Sevdiğini inkâr etmek isteyenlerin yalnız böyle düpedüz inkâr etmeleri değil, hatta açıktan açığa yalan söylemeleri bile istibat37 olunamaz.”

      “Estağfurullah! Cidden bir ilgim var olsa neden inkâr edeyim? Neden yalan söyleyeyim?”

      “Kim bilir? Hele daha fazla şaşırmaya değer bir taraf daha vardır ki o da sevdiğiniz kadın, size olan yakınlığını gizlemediği hâlde sizin gizlemeye çalışmanızdır.”

      Resmi, biraz düşündükten sonra aklına yeni bir şey gelmiş gibi davranarak:

      “Sevdiğim kadın benimle olan yakınlığını gizlemediği hâlde mi? Ah Madam Küpeliyan! Şimdiye kadar sizden bana cesaret verebilecek bir hâl göre idim, derdim ki bana olan sevgi ve alakasını gizlemeyen bir kadın olsa olsa yine siz olabilirsiniz.”

      Bu sözün Madam Küpeliyan’ı memnun eylediği, Resmi bu sözü söylediği zaman madamın gözlerinin içi gülmüş gibi bir hâller görülmesinden anlaşıldı. Ancak kadın bu hoş sözlere yenilgi tavrı göstermemeye çalışarak dedi ki:

      “Hakkımdaki güzel düşüncelerinize teşekkür etmeyi kendime borç sayar isem de bilirim ki sevdiğiniz kadını bildiğime dair olan sözlerim sizi sıkmaya başladığı için sırf o sözü kapatmak üzere konuyu bana yüklemeye çalışıyorsunuz. Hiç sevdiğiniz kadın gibi bir kadına sahip olan adam bir biçare Küpeliyan’a tenezzül mü eder?”

      “Estağfurullah efendim! Hakikat söylerim ki…”

      “Lüzumu yok Resmi Efendi, lüzumu yok! Asıl konunun dışına çıkmayalım. Ben sizin sırrınıza o kadar vakıfım ki işte şimdiye kadar hiçbir kimseye açmamış olduğunuz diğer bir şeyi bile size ben haber vereyim.”

      “Neyi?”

      “Ermenice öğrendiğinizi!”

      Bu söz hakikaten Resmi’de bir durgunluğa neden oldu. Gerçekten de Resmi üç dört aydan beri Ermenice öğrenmeye olağanüstü gayret edip hatta bu dilde konuşmak konusunda o kadar beceri kazanamamış olduğu hâlde, okuduğu kitapları anlamak ve kendisi Ermeni lisanıyla yazmak konusunda oldukça beceri sağlamış ise de öğretmeni Samatyalı bir adamdı. Küpeliyan’ın nasıl olup da bundan haberdar olduğuna şaşırmıştı. Dedi ki:

      “Evet madam, bu lisana heves eylediğim için bir zamandan beri dersine çalışmaktayım.”

      “Teşekkür ederim ki bunu inkâr etmediniz. Öyle ise itiraf ediniz ki bu dili sevdiğiniz kadın Ermeni olduğu için öğreniyorsunuz.”

Скачать книгу


<p>34</p>

Çarnaçar: İster istemez, mecburen.

<p>35</p>

Sıklet: Manevi sıkıntı; ağırlık.

<p>36</p>

Aşüfte meşrep: Zevk ve şehvet düşkünü, ahlaksız kadın.

<p>37</p>

İstibat: İhtimal vermeyiş, uzak görme.