Karnaval. Ахмет Мидхат

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Karnaval - Ахмет Мидхат страница 12

Жанр:
Серия:
Издательство:
Karnaval - Ахмет Мидхат

Скачать книгу

hâlde Bahtiyar Paşa’nın fırça gibi olan saçlarında beyaz olan kıllar siyah olanlara oranla yüzde yirmi derecesine varamazdı. Hamparson’da gözler çukura gömülmüş, yüzü katmer katmer buruşmuş ve çehresi bir irin rengi almış olduğu hâlde Bahtiyar Paşa’nın henüz yüzündeki tazelik kaybolmayarak rengi pembe ve vücudu tamamıyla zinde idi. Sözün özü Hamparson Ağa yalnız bir kadınla evli bulunurken alafrangada karı ve kocanın ayrı ayrı odalarda yatmasından pek memnun olduğu hâlde Bahtiyar Paşa’nın dört hanımı olup hiçbir gece yalnız yatmayı da caiz görmezdi.

      Gerçekten! Tıp sanatı ve sağlığı koruma bilimi ilerledikçe, kimi insanların daha çabuk çürümekte olduklarını doktor efendiler de inkâr etmemelidirler. Ama “Suistimal erbabına26 tıpçılar ne yapsınlar?” denilecek olursa doktor efendiler ancak yarı yarıya kurtarılmış olurlar. Çünkü suistimal erbabı içinde pek azının kırka elliye varmış olduğunu görmekteyiz. Asıl suistimal etmeyip de elli yaşına gelmiş olanları görmekteyiz ki tıbbın kurallarına uymanın ne olduğunu tanımadıkları hâlde seksenine gelenler kadar da sağlam olamıyorlar.

      Temele itiraz ediyoruz sanılmasın. Tıpçıları alaya almaktan hoşlaşan Moliére’e yol arkadaşı olmak gayretinde de değiliz. Fakat insan sağlığını koruma dediğimiz zaman, kendimizi de ona ortak gördüğümüz için konuya karışıyoruz. Çocuklarımızı anasından doğduğu zaman tamamıyla tıp kurallarına uyma çerçevesinde eğitip beslemeye çalışarak, bir de beş yaşına geldiği vakit komşunun yine aynı yaşta bulunan fakir çocuğu ile karşılaştırıyoruz ki bizim çocuğun eğri bacaklarına, cılız vücuduna, sarı benzine nazar değmesin diye korkup dururken, komşunun fakir çocuğu tokmak gibi koşup geziyor. Şu hâlde büyümüş iki delikanlıya bakıyoruz ki tıpçıların elinde beslenmiş olan beyefendi, ılıman bir kışta kendisini üç fanila içinde ısıtamadığı hâlde onun yaşıtı olan fakir genç en şiddetli bir soğuğa karşı fanilası falanı olmak şöyle dursun, kuvvetlice bir paltosu bile bulunmadığı hâlde dayanıyor. Dayanıyor da yine fanilalar içinde bulunan, soğuk almaktan kendisini kurtaramadığı hâlde diğerinden soğuk bile kaçınıyor.

      Şöyle iki adam önümüzde iken bir doktor ile konuştuk. Çıplak adamın geleceğinden pek fazla endişelendiğini söyledi. Biz fanilalı bey için, “Şöyle genç ve babayiğit bir hâlde iken kendini ısıtamazsa yarın kanı soğuduğu, damarları küçülerek kan dolaşımı azaldığı zaman bu adam kendisini nasıl ısıtacaktır?” dediğimizde doktor efendi cevap bulamayıp diğer bir doktor ise buna tıbben değil fakat zarafeten bir cevap verdi. Dedi ki:

      “O hâlde de arkasına birkaç soba ve ayaklarına birkaç mangal giyer de kendisini ısıtır!”

      Gözleri korumak için konserve27 gözlükler ve miyopluğa karşı koymak için kuvvetli camlar falan kullanarak otuz beş yaşında kör olmak derecesini bulanlar ile bir de altmış yaşına vardığı hâlde henüz gözlüğe ihtiyacı olmadığını şükran makamında söyleyenleri incelemeli.

      Kısacası tıbbın henüz doğaya üstün gelemediğini ve belki hiç gelemeyeceğini kabul etmelidir. Tıp bilginlerinin sağlığımızı korumak için göstereceği şartlar eğer doğa geneliyle uyuşursa ne âlâ! Fakat economie animal28 bilimi kurallarınca her hareket bir gider ve o hareketi yaptıracak her kuvvet bir gelir sayılarak gelirin gidere üstün gelebilmesi için az kuvvet sarf etmek üzere az da hareket lazım olması öğüdünden, vücudumuzu tam bir adalet içinde çürütürsek tıpçı efendiler bunda da suistimalimizi kanıtlamak için bin delil bulabilirler ise de biz kaybettiğimiz vücudu bir daha bulamayız.

      İşte Bahtiyar Paşa vücudunu kaybetmemiş olan bahtiyarlardandı. Evet, bu bahtiyarlardan idi ki evvelce de demiş olduğumuz gibi dört hanımı vardı.

      Vay, şimdi okur hanımlarımızdaki gazap! Bir adamın dört karısının olması bahtiyarlık mı imiş? Bu ne yanlış fikir! Bu ne garip düşünce! Yazılacak şeyler bitti de bir de erkekleri dört kadın almaya teşvik mi kaldı?!

      Okurlarımız böyle birdenbire hiddetlenmezler ise kendileri ile pek çabuk ateşkes anlaşması yapabiliriz. Biz bu çok hanımla evlilik konusunu pek çok yerde ettik. Mesela bir tarafı Türkçe diğer tarafı Fransızca olarak yayımlanmakta bulunan Osmanlı gazetesinde, ayrıntılarıyla izah edip açıkladık. Onlarda görülmüştür ki fikrimizin temeli çok hanımlı evliliği gerekli kılma yönünde değildir.

      Ha şöyle! Ha şöyle! Çünkü toplu iğneye davrandığımız gibi!..

      Ancak erkek olmak ve elli yaşına varmış bulunmak noktasında bir adamın evvelce örneği görülen Hamparson Ağa gibi yalnız bir hanımı bile çoğumsanması, o erkek için elbette bahtiyarlık sayılamaz. Belki kadın için bile! Öyleyse, savunulanın tam tersi de kabul edilir; yani o yaşta bulunan bir erkeğin yalnız bir değil dört kadına koca olabilecek kadar genç bulunmasının bir nimet sayılması lazım gelir.

      Ya bir erkek bu şekilde dinç ve zinde olur da, “Ben yalnız bir hanımla yetinirim.” derse, bu söze kolay kolay inanmak mümkün olur mu? Dünyanın beş kıtası gözümüzün önündedir. Görüyoruz ki bu sözü söylemeyen erkeklerin hemen yüzde yüzü o söz ile “Ben ihtiyaçlarımı dışarıdan da giderebilirim.” demiş oluyorlar.

      Çok hanımlı evlilikten bahseden bir kişi demiştir ki “Genelevler ağırlıklı olarak evli bulunanlar içindir. Bekâr olan gençler ise bu yerlerdeki başarılarını hürmete değer başarı saymazlar.”

      İmdi, bir erkek gönlünü, malını, namusunu evinden dışarıda ayaklar altına alacağına, serveti, arzusu hep kendi evine ait olsa daha tercih edilir sayılmaz mı? Dışarıdaki zevk ve eğlencelerin kendisi için ayıp ve rezalet sayıldığı hâlde evindeki çok eşliliği böyle bir ayıp ve rezalet sayılmak şöyle dursun, tam tersine evcillik sayılır.

      Bununla beraber bir tanecik hanımıyla yetinen ve ona sadakat eden kocaları kutsamalıdır. Fakat bizim Bahtiyar Paşa, işte bu fikirde bir adam olmayıp konağında dört hanımı vardı. Bizim hikâyemizin geçtiği zamanda Bahtiyar Paşa’nın dördüncü ve üçüncü hanımlarından henüz çocuğu olmayıp, ikinci eşinden bir buçuk yaşında bir kızı ile üç buçuk yaşında bir oğlu ve birinci eşinden, yani büyük hanımefendiden Şehnaz isminde on yedi yaşında bir kızı vardı ki işte Resmi Efendi’nin annesinden kalan Hasna, hikâyemizin geçtiği zamandan üç sene önce, yani Şehnaz henüz on dört yaşında bulunduğu zaman kendisine arkadaş olmak üzere alınmıştır. Cezayirli olmak ve orada Fransız lisan ve ahlâkını hemen tamamıyla öğrenmiş bulunması nedeniyle Bahtiyar Paşa gayet alafranga bir adamdı. Hatta alafrangalığı Avrupa’nın burjuva denilen halk takımının alafrangalığı şekli de olmayıp âdeta kendisini kontlar, dükler derecesinde sayarak konağını bile o kıyas üzre idare eylerdi. Öyle ya! Cezayir Dayısı demek, oranın bir hükûmdarı demek olduğuna göre Bahtiyar Paşa’nın kendisini, Avrupa’da yedi sekiz yüz nüfustan ibaret, çiftlik gibi bir yerin hükümdarı hem de tek sözü geçeni sayan baronlardan, kontlardan, düklerden daha aşağı mı saysın?

      Konağı içinde daire müdürü sıfatında görevlendirdiği kişi Konsuş isminde bir İngiliz’di ki hâl ve şanına bakılacak olunsa kendisi bir daire müdürlüğüne değil büyük bir şirketin yöneticiliğine layık görülürdü. Ondan başka zengin evleri için bir süs sayılacak cokeyi Sarafin de binicilikte şöhret

Скачать книгу


<p>26</p>

Suistimal erbabı: Burada, sağlık ve sıhhatlerini hor kullanarak vücudunu gereğinden fazla yıpratacak davranışlarda bulunanlar anlamında.

<p>27</p>

Konserve: Burada koruyucu anlamında.

<p>28</p>

Economie Animal: Hayvan bilim.