Paris’te Bir Türk. Ахмет Мидхат

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Paris’te Bir Türk - Ахмет Мидхат страница 34

Жанр:
Серия:
Издательство:
Paris’te Bir Türk - Ахмет Мидхат

Скачать книгу

memnuniyeti artıyordu. Gardiyanski hakkında dahi sözler söylendi. Neticesinden anlaşıldığına göre Cartrisse’in Nasuh hakkındaki teveccühü kadar Gardiyanski hakkında da teveccühü olup bundan böyle kendilerini ziyarete geldikçe onu da getirmesini özel olarak ve defaatla rica etti.

      İşte bu ikinci defasında Cartrisse’in odasında edilen toplantı ve sohbet, şüphesiz bir buçuk saatten ziyade uzadıktan sonra Nasuh resmî vedasını ifa ederek çıktı.

      Yine gitti zannetmeyiniz. Hiç Nasuh Catherine ile ilgili Cartrisse’ten hakikatini anladığı garip hâlleri üzerine bir emare aramadan hoteli terk eder gider mi? “Böyle insan olmaz! Özellikle de böyle bir kadın olamaz!.. Mutlaka bunda bir iş vardır ki ben o sırra vâkıf olamaz ve Cartrisse’ten zafer öpücüğü alamaz isem kahrolurum!..” demişti.

      Bu söz hâlâ zihninde olduğu hâlde hotelin concierge’i (yani kapıcısı demek olan dizdarı) yanına inip genç zamparaların bu adamlardan malumat almak üzere yanlarına girdikleri zaman gösterdikleri sahte mahcup tavır ile söze başlama olan beş franklık bir altını takdim etti. Böyle bir “pourboire” (şarap parası) verildiği zaman kapıcıların “Votre serviteur Monsieur!” (“Hizmetkârınızım, bendenizim efendi!”) cevabıyla muntazır kalmaları usuldendir. Bu intizarı görünce şu suretle meramını ifadeye başladı:

      Nasuh: “Gece hotelin kapısı kapandıktan sonra içeriden dışarıya çıkanlar veyahut dışarıdan içeriye girenler var mıdır?”

      Kapıcı: “Hotel büyük! Eksik değildir efendim!”

      Nasuh: “Hayır! Sualimi anlamadınız. Eğer istediğim malumatı sizden alabilir isem siz de benden istediğiniz kadar mükâfat alacağınızı elbet anlamışsınızdır.”

      Kapıcı: (yılışarak) “Canım orası öyle ya!”

      Nasuh: “Dairesine girmek için gecikmiş veyahut bir mühim işi için rastgele dışarı çıkmaya mecburiyet görmüş olanları sormuyorum. Hani ya şu görünüşte dışarıya çıkacak lüzumlu bir işi olmadığı hâlde…”

      Kapıcı: (hâlâ yılışık olduğu hâlde) “Anlıyorum efendim, anlıyorum. Kocasını uyuttuktan sonra baloya kaçan karıların çıktıkları gibi! Değil mi?”

      Nasuh: “Tam öyle!”

      Kapıcı: “Burasının İngilizlerin karargâhı olduğunu bilmiyor musunuz?”

      Nasuh: “Bu hotelde İngiliz’den başka kimse de yok değil a?”

      Kapıcı: “Durunuz bakayım biraz düşüneyim!.. Siz kadın soruyorsunuz. Öyle değil mi?”

      Nasuh: “Öyle olacağı derhâl anlaşılabilir.”

      Kapıcı: “Hayır efendim! Öyle bir kadın burada yoktur. Yalnız bir erkek vardır ki bazı kere gece yarısından bir saat evvel çıkar ve sabah açılırken döner. Bu delikanlıya merhamet ettiğim için gece kendisine kapıyı açmakta asla zorluk göstermem. O da kendisine layık olanı icradan geri durmaz ya! Allah için itiraf edelim! On franktan aşağı bahşiş vermez. Hani ya on frank da insanı gece yatağından kaldırtabilecek bir paradır.”

      Nasuh: “Ey, bu delikanlı kimdir? Kimin nesidir?”

      Kapıcı: “Ha bakınız size şunu da itiraf edeyim ki ben onun kim olduğuna dikkat bile etmedim. Etmedim değil edemedim! Bir İngiliz ama her zaman çıkar iken şapkasını burnu üzerine kadar indirir. Mendilini de ağzına tutar. O saat anlaşılır ki kendisini göstermek istemiyor. Benim de neme lazım? Ben yalnız on frangı görmek isterim. O bana on frangı göstersin de varsın yüzünü göstermesin!”

      Nasuh: “Bu delikanlının çıktığı geceler malum mudur? Belli midir?”

      Kapıcı: “Hayır pek de belli değildir. Yalnız ekseriya pazar akşamlarını geçirmez.”

      Nasuh: “Ey, bundan başka böyle gizlice kimse çıkmaz ha? Özellikle kadınlardan?”

      Kapıcı: “Hayır efendim hayır! Kadınlardan kimse çıkmaz.”

      Nasuh: (biraz inceden inceye düşündükten sonra) “Teessüf ederim ki benden bir napolyon daha bahşiş alamadınız.”

      Kapıcı: (yılışarak) “Sizin alışverişiniz bu hotel içinde olacaksa napolyonu bir defada alamaz isem bile birkaç defada olsun alabilirim.”

      Nasuh: “İnşallah! Adiyö!”

      Kapıcı: “Bonjur monsieur!”

      Üçüncü Bölüm

      Nasuh Efendi Brighton Hotel’inden çıkıp Champs-Elysees tarafına doğru büküldü ve yürümeye başladı ise de zihni gayet meşgul olduğu henüz ilk defa olarak gördüğü memleketin en meşhur bir sokağı içinde iki tarafına bakmaya dahi meydan bulamamasından anlaşılırdı.

      Nelerle zihni meşgul idi?

      Onu kim bilir? Fakat altı yüz adım kadar gittikten sonra kendi kendisine “Rivoli Sokağı numara *** ha? İşte şu büyük konak olacaktır.” diye bir büyük konağın kapısına yöneldi.

      Biz Rivoli Sokağı’nda üç yıldız adresini tanırız. Bu adres Madame Mapercine namıyla Lyon’dan Paris’e gelirler iken trende tesadüf ettikleri kadının ikamet mahallini gösterir. Nasuh hazır Rivoli Sokağı’na kadar gelmişken bir de Madame Mapercine’in hatırını sormayı uygun gördüğünden kapının çıngırak düğmesini çekti ve kapı açılıp içeriye girdi ise de burası Hotel Brighton olmadığı ve bir hususi konak olduğu görünüşteki hâlinden anlaşılırdı.

      Kendisini karşılayan üstü başı gayet temiz bir uşağa “Madame Mapercine” ismini verdiği zaman uşak şaşkın bir tavırla Nasuh’un yüzüne bakıp “Efendi! Yanlış gelmiş olmalısınız! Burası Madame Mapercine’in konağı değildir.” deyince Nasuh pek fena surette bozulmuştu. Öte tarafta bu sual ve cevabı işitmiş olan yine üstü başı temiz ve fakat ihtiyar bir uşak telaşla geldi ve “Hayır efendim hayır! Yanlış söyledi Madame Mapercine’in konağı burasıdır! O bilmez, hata etti.” yollu izahatla her ne kadar olsa Paris’in acemisi olan Nasuh’u müteselli edebilmişti. Evvelki uşak “Canım burası nasıl Madame Mapercine’in konağı olabilir ki o ismi hiç bile işitmemişiz.” diyedursun, ihtiyar uşak “Sizi kim diye haber verelim efendim?” sorusuna “Dünkü gün Lyon’dan gelir iken trende tesadüf şerefine nail olan iki yolcudan birisi deseniz kifayet eder.” cevabını alıp da bu haberi yerine ulaştırmaya gittiği zaman evvelki uşak “Çıldırmak işten bile değil! Bizim hanımın altı aydan beri Paris’ten dışarıya çıktığı yoktur. Bu herif çıldırmamış ise onun yerine ben çıldırayım!” diye mırıldanmakta kalmıştı.

      Bu hitap ve cevap ihtilafı Nasuh’u dahi merakta bırakmış olsa yeridir. Ancak ihtiyar uşak dönüp de “Buyurunuz efendim! Teşrifinize muntazırdırlar!” cevabını getirdiği ve Nasuh’u alıp Madame Mapercine’in huzuruna götürdüğü zaman Nasuh trende tesadüf ettiği kadından başka bir kadın görmemişti.

      Evet! Gördüğü kadın Madame Mapercine’in hem de ta kendisiydi. Lakin hâl yolda gördüğü hâl değil. Vagondaki Madame

Скачать книгу