Ölüler Yaşıyor mu?. Hüseyin Rahmi Gürpınar

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ölüler Yaşıyor mu? - Hüseyin Rahmi Gürpınar страница 17

Жанр:
Серия:
Издательство:
Ölüler Yaşıyor mu? - Hüseyin Rahmi Gürpınar

Скачать книгу

büyük bir iyi niyet sahibi olmak gerekir. Benim görüşüm bu.”

      Orhan: “Bu karşı görüşünüzde ben sandığınız kadar bir kuvvet görmüyorum. Çünkü Doktor Dariex’in ve G. Maurice’in olay üstüne imzalı mektupları var. Bundan başka Perili Evler cildinde belediye, zabıta, adliye memurlarının ve birçok fen adamının açık ve resmî imzalarıyla bu soy yüzlerce olay sayılıyor. Eğer olay Calvados şatosu perilerinden ibaret olsaydı, karşı çıkmanızda bir dereceye kadar hak kazanmış olabilirdiniz.”

      Talat Bey: “Oğulcuğum, bu çeşit olaylar kamuoyunda henüz kesinlikle bir açıklığa ermemiştir. Eğer mesele, herkesi inandırabilecek şekilde ispat edilebilmiş olaydı inanmakta hep birleşirdik. Artık hiçbir türlü tartışmaya gerek kalmazdı.”

      Orhan: “Bey dayıcığım, herkesin inancını niçin bu konuda bir miyar tutuyorsunuz? Bugün halkı birçok efsaneye inancından ayırmak mümkün olmadığı gibi birçok bilimsel teknolojik gerçeğe de inandırmak kabil değildir.”

      Talat Bey: “Ben kitlenin oylarına inanmıyorum. Aydın kişiyi düşünüyorum.”

      Orhan: “Genel deyiminde aydınlarla birlikte kitle de yok mudur? Oysa aydınların bugün hemen yarı yarıya ve belki de daha çok bir kısmı ruhun varlığına inanır.”

      Talat Bey: “Azın en azı da olsa buna inanmayan bir topluluğun varlığını inkâr edemezsiniz ya…”

      Orhan: “Her mezhepte bir karşı koyanlar topluluğu bulunabilir.”

      Talat Bey: “Bu da neden ileri gelir?”

      Orhan: “Yaradılışta kavrayış bakımından eşitlik bulunmamasından.”

      Talat Bey: “Yaradılışta, kavrayışta eşitlik olaydı ne kadar can sıkıcı bir hayatın biteviyeliği içinde bunalıp kalacaktık. Ne bir Napolyon olacaktı ne bir hamal. Doğanın akıl faturasını bu kadar çeşitli yaptığına teşekkür etmeliyiz. Halk garipliklere bayılır. İncelemek gücünde olmadığı şeylere inanıvermek saflığıyla hastadır. Teknolojik deneylere alışkın olanlar her kimin tanıklığı olursa olsun, işittikleri gariplikleri bir kez de kendi mihengine vurmadan kabul etmezler. Bundan dolayı sizin ispritizma meselelerindeki iddialarınız yeterince ispat edilmiş olsaydı, onlar da inanırlardı. Ama henüz ispatta bu yeterlik yoktur. Bu davada sizi kandıramayacağımı görüyorum. Ama siz de beni kendi düşüncenize çekebilmeyi hiç aklınızdan geçirmeyiniz. Şimdi biz susalım, bu olayları anlatan Camille Flammarion cenaplarını söyletelim. Bu büyük piriniz, Calvados olayı için sonuç olarak ne diyor?”

      Orhan: “Kardeşim, 152’nci sayfayı dayı beyimize oku.”

      Turhan kitabın o yaprağını açarak okumaya başlar:

      Bütün bu hikâyenin doğaüstü olduğu itiraz götürmez bir durumdur. Ama doğruluğu da müthiş cinayetleriyle bundan daha delicesine ve anlamsız olan 1914-1918 Alman savaşı derecesinde kesindir. Gözlemlerin kuvvetli belgelere dayandığını bildirdiğimiz için kısaltarak değil, başlıca ayrıntılarıyla bu olayı sergilememizin başına aldık. Şeytani doğaüstü hipotezinin tartışması üzerinde durmayacağım. İncelemeden sonra hiçbir şeye karar vermeksizin dikkatli olarak soruşturmamızı sürdürelim. Araştırmaların aydınlık sonuçları mantık yoluyla ancak gözlemlerin bir araya toplanmasından sonra gelir…

      Ancak öyle sanıyorum ki bütün bu olaylardan şu sonucu çıkarmak için kendimizi izinli hissetmememiz mümkün olmayacaktır. O da budur: Göze görünmez yaratıklar vardır.

***

      Turhan devam ediyor:

      Üstat bundan sonra Correze’de bu görünmez yaratıkların eline geçmiş Constantinie adında bir evden söz ediyor. Bu olay da yeri bilinen ve tanınan bir yerdir; tanıkların, soruşturmacıların imzaları açıktır. Yani hiçbir karanlık, gizli nokta yoktur. Olaylar çok sayın belediye başkanlarının, yargıçların gözleri önünde geçmiş ve burada Calvados şatosundakilerden daha garip şeylere tanık olmuşlardır. Örneğin uyurken karyolanız beşik gibi sallanarak uyandırılıyorsunuz. Oturduğunuz sandalye çekilip altınızdan alınıyor. Yemek yerken önünüzden tabak kapılıp karşıya fırlatılıyor. Oturduğunuz yerde arkanıza bir baston iniyor. Madamın yatak odasından yoğun kara bir duman çıkıyor. Koşuyor, bakıyorsunuz ki dumanın çıktığı karyoladır. Telaşla araştırırken bir de görüyorsunuz ki ne ateş var ne duman… Bu hokkabazlık bazen ihtiyar Madam Faure’un üzerinde de yapılıyor. Kadının fistanından dumanlar fışkırıyor. Ama gerçekte ne duman var ne ateş…

      Hep bu anlaşılmaz gariplikler ünlü yargıç Max Well’in gözlem ve incelemelerine dayanarak verdiği raporda tasdik edilmiş ve açık olarak yazılmıştır.

      Turhan: “İşte size Constantinie Maison’dan çok kısaca söz ettim. Auvergne’de bu çeşit bir konuta geçiliyor. Dinlemekten sıkılmazsanız, yüzleri aşan perili evler koleksiyonunu size sıralayım.”

      Talat Bey: “Gerek yok… Bunlardan birini dinlemekle insan binini dinlemiş gibi oluyor. Aklın, bilimin kabul edemeyeceği bu garipliklerden ne sonuç çıkarılabilir?”

      Orhan: “Teknolojide de akıl kabul etmez gibi görünen çok şey vardır. Örneğin bundan yüzyıl önce Viyana’da verilen bir konserin İstanbul’dan dinlenilebileceği ve pervanesi havada dönen bir taşıtla iklimden iklime hayret verici bir hızla yolcular götüreceği söyleneydi bu masala kim inanırdı?”

      Talat Bey: “O başka, bu başka.”

      Orhan: “Neden?”

      Talat Bey: “Biraz ders görmüş insanlara bugün kara tahta başında radyonun, uçağın ne oldukları anlatılabilir. Ama insaf ediniz, büyücü oyununa ve hokkabazın katakullisine benzeyen sizin ruhlarınızın, perilerinizin, cinlerinizin akla ve teknolojiye yaklaştırılabilecek yanları var mıdır? Büyücü oyununda vaktiyle Zuhuri, bu cin peri cilvelerini iyi karikatürize etmişti. Efetuha, mefetuha, pat… küt…”

      Turhan: “Flammarion bunun ancak bir yüzyıl sonra bilim biçimini alabileceğini söylüyor. Ortada böyle bir kuvvet vardır. Bu muhakkak… Bu gizli bir elektrik midir? Ölülerden veya dirilerden çıkan bir akım mıdır? Olayları kuru kuruya inkârda direnmekten ne çıkar? Kendiniz bu garipliklerden birkaçına tanık olsanız, gözlerinizin gördüklerine, kulaklarınızın işittiklerine inanmayarak kendi kendinizi mi yalanlayacaksınız?”

      Talat Bey: “Oğlum, siz her zaman böyle söylemiyorsunuz. Ortada henüz keşfolunmamış gizli bir kuvvetten söz edilirse insan bu alanda düşünmeyi pek garip bulmaz. Ama siz kuvvetin bilinmezliği üstüne her zaman aynı kanıyı taşımıyorsunuz. Bu kuvvete açıktan açığa ruh adını vererek masa başına çağırıyor, onlarla bazen çok gülünç dedikodular yapıyorsunuz.”

      Orhan: “Ne yapalım? Ruhlar bize bazen gerçekten zihinleri durduracak şeyleri haber veriyorlar. Biz de bu kuvvetin intelligent22 olduğunu kabul zorunda kalıyoruz. Siz bu sırları, bizi inandırarak başka bir biçimde yorumlar ve açıklarsanız kabule hazırız. Ama siz birçok gözün önünde olup biten gerçekleri kökünden inkâr ediyorsunuz.”

      Talat Bey: “Sizi kendi silahınızla vurmak, yani kendi belgelerinizi aleyhinize çevirerek boyun

Скачать книгу


<p>22</p>

Intelligent: Zeki. (e.n.)