Osmanoğulları. Ahmet Cevdet Paşa

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Osmanoğulları - Ahmet Cevdet Paşa страница 7

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Osmanoğulları - Ahmet Cevdet Paşa

Скачать книгу

geçtiği gibi Alâaddin İbni Ferâmurz’un tahttan alınması üzerine Selçuklu Devleti çöktü. Hudut muhafızları olan Türkmen beyleri birer bağımsız hükûmet kurdular. Osman Şah Gazi de hükûmetinde bağımsız kaldı. Onun yönetimi altındaki yerlerde hutbeler Selçuklu sultanı ile Osman Şah Gazi adına okunmakta iken Konya tahtı Selçuklu sultanından boşalınca hutbelerin sadece Osman Şah adına okunması lazım geldi.

      Tatarlardan yüz çeviren kılıç ehli kimselerin çoğu; Türkmen beyleri içinde soyu sopu en köklü olan, cömertliği, akıllılığı ve yiğitliğiyle tanınan Osman Şah Gazi Hazretleri’nin yanında toplandı. Her biri onun toplumuna mum, belki mumuna bir pervane olmuşlardı.

      Altı yüz doksan dokuz yılı içinde Selçuklu saltanatının tamamen yok olması üzerine bütün komutanlar ve aşiret başları toplanarak Osman Şah’ı saltanat tahtına çıkardılar. Oğuz Han töresi üzere komutanlar ve reisler, Osman Şah’ın önünde diz çöktüler. O da her birine birer bardak boza verdi. Bozayı içince biat etmiş oldular.

      Altı yüz doksan dokuz yılı içinde, bir rivayete göre de asrın başı olan yedi yüz yılı girince herkesin biati tamam oldu.

      Sultan Osman Şah’ın Saltanat Günleri

      Daha önce açıklandığı gibi Osman Şah Gazi Hazretleri, saltanat tahtına çıktıktan sonra devletin omuzlarında yükseleceği değerli kişileri gereken makamlara getirdiği sırada oğullarını ve komutanlarını birer vilayette görevlendirdi.

      Şöyle ki oğlu Orhan Gazi’ye Sultanönü olarak tanınan Karacahisar sancağını, Gündüz Alp’e Eskişehir sancağını, Uygur Alp’e İnönü muhafızlığını, Hasan Alp’e Yarhisar’ı ve Turgut Alp’e İnegöl’ü verdi. Büyük oğlu Alâaddin Paşa’yı annesi ile büyükbabası Şeyh Edebali’nin hizmetinde bulunmak üzere Bilecik’e gönderdi. O bölgenin mahsulünü şeyhin ve oradaki fakirlerin masraflarına tahsis etti.

      Kendisi adamları ile beraber yedi yüz bir yılında, göz dikmiş olduğu Bursa ile İznik arasında bulunan Yenişehir’e geldi. Burayı başkent yapmaya uygun bir duruma getirmek üzere camiler, mektepler, hamamlar ve kışlalar gibi hayrat ve hükûmet binalarının imarına başladı. Her taraftan kendisine sığınan Türkmenleri yerleştirdi. Elindeki memleketleri bayındır hâle getirerek devletine çekidüzen vermek için çok çaba harcadı. Nüfusları çoğaldı. Tebaasına Osmanlı denmeye başlandı.

      Sultan Osman Şah’ın bu şekilde işi gücü artmış oldu. Bir süre sefer işinden uzak kalmak için çevresindeki tekfurlar ile hoş geçinmeyi uygun gördü. Fakat Türkmenler, göçebe olarak memleketten memlekete göçmekteyken Osmanlılar’ın böyle temelli olarak yerleşmeleri tekfurlara endişe ve korku kaynağı oldu. Kete tekfurunun çalışması ve hatırlatması üzerine hepsinin başı olan Bursa tekfuru, civarındaki tekfurları çağırarak, “Türkler, bizim eski düşmanımızdır. Burada yerleşip kaldılar. El birliğiyle birleşerek bu yabancıları memleketlerimizden sürüp çıkaralım.” dediler. Bunun üzerine uzun konuşmalardan sonra büyük hazırlıklara başladılar.

      Yedi yüz yedi yılında çok sayıda askerle ansızın Osmanlı toprağına saldırdılar. Osman Şah Gazi durumu öğrenince askerlerini topladı. Onları Koyunhisar civarında karşıladı. Kanlı bir savaşa başladı. Kardeşinin oğlu Gündoğdu Bey şehit olunca çok üzüldü. Fakat diğer tarafta da Kestel tekfuru ölünce tekfurların birleşik ordusu bozuldu. Bursa tekfuru kaçtı ve Bursa Kalesi’ne kapandı. Kete tekfuru da savuşup Ulubad tekfuruna sığındı. Gazi Hazretleri, Kete tekfurunu ısrarla istedi. Ulubad tekfuru da Osman Şah’ın ve kendisinden sonrakilerin Ulubad Köprüsü’nden geçmemeleri şartıyla Kete tekfurunu teslim edince gaziler onu Kete Kalesi önünde öldürdüler. Kete halkı da kalelerini teslim etmek zorunda kaldılar.

      Osmanoğulları, verdikleri söze bağlı kaldı. Osmanlı sultanlarından hiçbirisi Ulubad Köprüsü’nden geçmedi. Gerektiğinde kayıkla geçmişlerdir.

      Şehit olan Gündoğdu Bey, Koyunhisar yakınında gömülmüş ve kabri meşhur bir ziyaret yeri olmuştur. Mezarındaki toprağın sıtmaya ilaç olduğu meşhurdur.

      Tekfurlar geçtiği gibi bozguna uğradığı zaman onların peşini bırakmamakla görevli olan Kara Ali Alp, karşı duranları vurup memleketlerini almış ve kalelerini ele geçirerek birçok bayındır kasabayı, hatta Mudanya önünde bulunan Kalolimni Adası’nı da fethetmiştir. Bu adaya Emir Ali İmralı Adası denir. İşte o sırada Marmara nahiyesi ve Kestel Kalesi de fethedilmiştir.

      Konstantiniye kayseri, Osmanlılar’ın günden güne kuvvetlenmesi ve ülkelerini genişletmelerinden korku ve endişe duyuyordu. Bu zor işe bir çare bulmak üzere kendi kızını birçok hediyeyle Asya kıtasının padişahı olan Gazan Han’a sunmuştu.

      Sonra Gazan Han vefat ettiyse de kardeşi ve yerine geçen Huda-bende Mehmed Han da kayserin kızına rağbet etti. Onun hatırı için Türkmen beylerine, “Kayser Devleti, Moğol hanları ile anlaşma yaptı. Onun memleketlerine kimse el uzatmasın.” diye de yedi yüz sekiz yılı içinde büyüklük taslayıcı fermanlar gönderdi. Hudabende’nin bu kibirli tavrı, Kayı Han tahtına henüz oturmuş olan Osman Şah Gazi’ye ağır geldi. Buna rağmen hemen askerini topladı. İznik’e ve oradan İstanbul Boğazı’nda bulunan İstavroz köyüne kadar bütün Rum memleketlerini çiğnedi. Koçhisar’ı ve Lefke’yi ele geçirip her tarafa dehşet verdi. Akhisar ve Geyve tekfurları ona boyun eğdiler. O sırada Osman Şah’ın kalben dostu olan Harmankaya Tekfuru Köse Mihal de İslam’a girdi. Osmanlılar’ın meşhur komutanları arasında yer aldı. Onun çocukları ve torunları uzun zaman Osmanlı Devleti’ne akıncı askeri ve başbuğ olarak hizmet etmişlerdir.

      Kaysere yardım edilmesi için o bölgede bulunan Moğollara, İlhan Hudabende tarafından emirler gönderilmiş olduğundan Moğollar, Karahisar-ı Sahib nahiyesinde bulunan Çavdar Tatarları reisinin yanında toplanmaya başladılar. Osman Şah aleyhinde bulunan Kütahya Hükümdarı Germiyanoğlu’nun Türkmenlerinden bir miktarı da Tatarlara katıldılar. Yedi yüz on iki yılı içinde kalabalık bir ordu kurdular.

      Sultan Osman Şah Gazi, Tatarların Kütahya hududunda toplandıklarını haber alınca oğlu Orhan Bey’i komutan ve Köse Mihal’i danışman yaparak askerle Eskişehir tarafına göndermişti. Tatarların ise aniden Karacahisar Pazarı’nı basıp etrafını yağmaladıkları, epey mal alarak döndükleri haberi Eskişehir’de bulunan Orhan Bey’e ulaşınca hemen o tarafa seğirtti. Tatarlar, ganimet malları ile epey yüklü olarak turna katarı gibi dizilip giderlerken Oynaş Hisarı önünde Orhan Bey onlara çattı. Şahin gibi çarpıp topluluklarını dağıttı. Çok sayıda Tatar’ı, başbuğları olan Çavdar aşireti reisi ile beraber tuttu. Hepsini bağlı olarak Yenişehir’e getirdi. Babasından çok aferinler aldı. Tatarların adı büyük olduğundan bu zaferle Orhan Bey, her tarafta şöhret kazandı. Osman Şah Gazi de Orhan’ın kendisine hayırlı bir halef olacağını görüp çok memnun oldu. Sonra bu esirleri ant içirerek salıverdi. Ondan sonra Çavdar Tatarları, Osmanlı Devleti’ne boyun eğer olmuşlardır.

      Daha sonra Osman Şah, Orhan Bey’in emrine Akça Koca, Konur Alp, Gazi Abdurrahman ve Köse Mihal Bey’i vererek Sakarya Nehri vadisine gönderdi. Kendisi de İznik üzerine yürüdü. İznik, o zaman pek büyük ve bayındır bir şehir idi. Hatta Haçlılar İstanbul’a girince kayser kaçarak İznik’i merkez yapmıştı. Kalesi sağlam, etrafı sazlık ve bataklık olduğundan o vakte göre alınması güç idi. Bundan dolayı Osman Şah, İznik’in Yenişehir tarafında

Скачать книгу