Kızıl Odanın Rüyası I. Cilt. Сюэцинь Цао

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kızıl Odanın Rüyası I. Cilt - Сюэцинь Цао страница 29

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Kızıl Odanın Rüyası I. Cilt - Сюэцинь Цао

Скачать книгу

gün boyu toprakla meşgul olduğundan, karısı da kuyudan su çekmek, tahıl öğütmek ve benzeri çiftlik işleriyle uğraştığı için, çocuklara bakacak kimse yoktu. Bunun üzerine Gouer kayınvalidesi Liu nineyi yanlarında kalması için çağırdı.

      Çok şey görüp geçirmiş olan, yaşlı dul Liu nine, kendisine bakacak bir oğlu olmadığından, geçimini iki dönümlük berbat bir topraktan sağlıyordu. Damadının davetini büyük bir memnuniyetle karşıladı ve onlara faydalı olmak için elinden geleni yaptı.

      Artık sonbahar bitmiş, mevsim kışa dönüyordu. Soğuklar başlamıştı ama henüz kış için hiçbir hazırlık yapılmamıştı. Gouer dertlerini hafifletmek için birkaç kadeh içiyor, sonra da eve dönüp hırsını çilekeş karısından çıkarıyordu. Kadıncağız ona karşı çıkmaya cesaret edemiyordu ama Liu nine buna daha fazla dayanamayıp müdahale etti.

      “Bu işe burnumu soktuğum için kızma, sevgili damadım. Biz köylüler ayaklarını yorganına göre uzatması gereken insanlarız. Senin asıl problemin, küçükken annenle babanın seni şımartmış olması. Şimdi bir yetişkin olduğunda da paran varken gerisini düşünmeden harcıyor, paran bitince de sorun çıkartıyorsun. Yetişkin bir insan böyle davranır mı? Başkentin dışında, taşrada yaşıyor olabiliriz ama hâlâ İmparator’un gölgesi altındayız. Orada şehrin sokakları parayla kaplı, birilerinin gelip toplamasını bekliyor. Evi kasıp kavurmanın ne faydası var?”

      “Senin için oturduğun yerden konuşması kolay.” diye karşı çıktı Gouer. Ne yapmamı bekliyorsun? Gidip birini mi soyayım?”

      “Senden bunu isteyen mi var?” dedi Liu nine. “Sakince kafa kafaya verip bir çare düşünemez miyiz? Paraların kendiliklerinden yuvarlanıp gelmelerini bekleyecek değiliz ya.”

      Gouer alaylı bir şekilde homurdandı.

      “Bir çıkar yol olsaydı bunca zaman bekler miydim? Benim kiralarıyla geçinen akrabalarım ya da mevki sahibi arkadaşlarım yok. Ne yapabilirim? Zengin akraba ve dostlarım olsaydı bile, bizim gibilere yüz vermezlerdi.”

      “Ben olsam o kadar emin olmazdım.” dedi Liu nine. “Murat insandan, takdir Tanrı’dan. Biz bir plan yapıp Tanrı’ya güvenelim, yardım edip etmemek ona kalmış. Kim bilir, belki de bize aradığımız fırsatı verir.

      “Aslına bakarsan senin için bir imkân aklıma geldi. Çok eskiden Jinlingli Wanglarla bir akrabalık bağlantısı kurmuştun. Yirmi yıl önce sana hiç de kötü davranmamışlardı. O zamandan beri onlara yaklaşmamakta inat ediyorsun, artık bağları iyiden iyiye kopardınız.

      “Bir keresinde kızımla onlara gittiğimizi hatırlıyorum. Ailenin ikinci kızı Bayan Wang çok eli açık, hoş ve hiç kibri olmayan biriydi. Şimdi Rong Konağı’ndaki genç Lort Jia’nın karısı. Artık çok daha cömert olduğunu duydum, hayır işlerine düşkünmüş. Ağabeyi sınır bölgesinde bir göreve terfi etmiş. Wang Hanım’ın bizi hatırlayacağını umuyorum. Neden gidip şansını denemiyorsun? Eski günlerin hatırına belki bizim için bir şeyler yapabilir, belli mi olur? Eğer yardım edecek olursa, ondan gelecek tek bir kıl bizim gibi fakirlerin belinden kalındır.”

      “Annem doğru söylüyor.” diye araya girdi kızı. “Ama bize bir baksana! Onlar gibi önemli insanların kapısına böyle nasıl gidelim? Kapılarındaki bekçilerin bizim geldiğimizi haber vereceklerini bile sanmıyorum. Kim kendini gülünç duruma düşürmek için kalkıp gider ki?”

      Ama kayınvalidesinin sözleriyle Gouer’ın açgözlülüğü kabarmıştı, bu önerinin cazibesine kapılıp karısının itirazına güldü.

      “Madem öyle diyorsun, anne, bu hanımefendiyi daha önce de görmüş biri olarak neden yarın kendin gidip ağzını aramıyorsun?”

      “Yok canım! ‘Soylu evin eşiği denizden de derin olur.’ derler. Hem ben kimim ki? Hizmetkârlar beni tanımazlar bile, benim gitmemin bir anlamı olmaz.”

      “Bu hiç sorun değil.” dedi Gouer. “Ben sana ne yapacağını söyleyeyim. Küçük Baner’ı da yanında götürürsün ve hanımefendi evlendiğinden beri hizmetinde olan kâhyaları Zhou Rui’i sorarsın. Onu görmeye geldiğini söylersen, bu bize bir fırsat sağlar. Bu yaşlı Zhou Rui’in babamla bazı alışverişi olmuştu ve bir zamanlar bizimle arası gayet iyiydi.”

      “Bunu ben de biliyorum. Ama onunla ilişkini keseli çok uzun zaman oldu, bunca yıl sonra beni nasıl karşılayacağını tahmin etmek zor. Sen de erkeksin ve şu hâlinle gidemezsin, kızıma gelince, onun gibi evli, genç bir kadın kendini herkese sergileyerek gezip dolaşamaz. Bense terslenmeye aldırmayacak kadar yaşlı olduğuma göre bu iş bana kalıyor. Öyle olsun bakalım. Bu ziyaretten iyi bir sonuç çıkarsa hepimizin yararına olur. Gümüşle geri gelemesem de biraz lüks yaşam görmüş olurum.”

      Herkes buna güldü ve o akşam bu mesele böylece halledilmiş oldu.

      Ertesi gün Liu nine şafaktan önce kalktı, yıkanıp tarandı ve Baner’ı hazırladı. Soylu ailenin hanımlarına söyleyeceklerini ezberletti. Beş altı yaşlarında bir çocuk olan Baner şehre götürüleceğini öğrenince o kadar sevindi ki kendisine söylenen her şeyi kabul etti.

      Hazırlıklar tamamlanınca nine yola koyuldu, şehre varınca Rong Ning Caddesi’nin yolunu soruşturdu. Orada, tahtırevanların ve atların kalabalığından dehşete kapılarak Rong Konağı’nın giriş kapısının iki yanındaki taştan aslanlara yaklaşmaya bile cesaret edemedi. Üstüne başına çekidüzen verip Baner’a söyleyeceklerini prova ettirdikten sonra yan kapılardan birine doğru ürkekçe ilerledi. Birkaç iri kıyım, burnu havada görevli girişte oturmuş güneşleniyor, bir yandan da hararetli hararetli el kol hareketleriyle bir konuyu tartışıyordu.

      Liu nine yanlarına sokulup saygıyla selamladı onları.

      “Merhaba, beyler.”

      Adamlar bir süre yaşlı kadını tepeden tırnağa süzdükten sonra, ne istediğini sorma lütfunda bulundular.

      “Evlendiğinde Wang Hanım ile beraber buraya gelen Bay Zhou’yu görmeye geldim.” dedi yaşlı Liu, gülümseyerek. “Acaba zahmet olmazsa biriniz onu çağırabilir misiniz, beyler?”

      Adamlar bir süre onun bu ricasına hiç aldırmayıp sohbetlerine döndüler. Uzunca bir zaman kadını orada beklettikten sonra içlerinden biri, “Şu köşede beklersen mutlaka içeriden biri çıkıp gelecektir.” dedi.

      Ama aralarındaki daha yaşlıca bir adam, “Neden onunla dalga geçip de zaman kaybettiriyorsun?” dedi. Sonra Liu nineye dönüp, “Yaşlı Zhou güneye gitti ama karısı burada. Arka tarafta oturuyor. Buradan arka sokaktaki diğer kapıya git ve orada sor onu.” diye önerdi.

      Yaşlı Liu adama teşekkür ettikten sonra küçük Baner’la birlikte arka kapıya doğru yola koyuldu. Orada birkaç sokak satıcısı şekerlerini ve oyuncaklarını kapının dışına yerleştirmiş, iki düzine kadar yaygaracı çocuk da etraflarını sarmıştı. Nine bu haşarı çocuklardan birini yakalayıp yanına çekti.

      “Söyle bakalım, evlat, Bayan Zhou burada mı oturuyor?” diye sordu.

      “Hangi Bayan Zhou?” diye sordu çocuk, kadına küstahça bakarak. “Burada üç Bayan Zhou, iki

Скачать книгу