Cellat. Ахмет Мидхат

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Cellat - Ахмет Мидхат страница 6

Жанр:
Серия:
Издательство:
Cellat - Ахмет Мидхат

Скачать книгу

olsun da ne olursa olsun! Çünkü Avrupa âdetleri ve ahlakınca kızlar kocalarının isimleriyle anıldıklarından, bugün ismi Matmazel Tonak olan bir kızın, yarın örneğin bir dük dö bilmem neye eş olmasıyla düşes dö bilmem ne olması her zaman görülmüş durumlardandır. Asilzade olmayanlara gelince; bunlar için milyonlara sahip ve kendileri gibi ayak takımından bir kızı eş olarak almak mutluluğun son derecesi demektir.

      Gelgelelim Matmazel Stefani Tonak, kendisine yakınlık gösteren delikanlıların hiçbirisine gönül akıtamazdı. Zor beğenenlerden olduğu için değil. O zamanlar Paris’te kalbur üstünden olsun ayak takımından olsun delikanlıların hepsi eğlence hayatının ustası olup, gece gündüz zamanlarını kumarhanelerde, tiyatrohanelerde, cambazhanelerde, vesairehanelerde(!) geçirdiklerinden, hangi kız kocaya varırsa sadece birkaç hafta süresince kocasının güler yüzünü görebilecek, bunun da âdeta ikiyüzlülüğün güler yüzü olduğunu ve diğer taraftan damat efendilerin eşlerinden aldıkları çeyiz bedelini gönül eyleyişi ve savurganlıkla yediklerini ve paralar bittikten sonra eşlerinin hiç de yüzüne bakmadıklarını, Matmazel Stefani’nin gözleri daima görürdü.

      Hatta bir gün annesiyle bu konuda bir söz açarak kızın gösterdiği beğenmez tavırları annesinin sormasıyla Stefani demişti ki:

      “Babamın alın teriyle kazandığı sermayesini tiyatro kızlarına yedirmek için mi kendisine damat getireceğim? Evlilik konusunda benim hiç acelem yoktur. Elbette hâl ve şanını beğeneceğim ve babama damat olarak teklif etmekten utanmayacağım bir adam bulurum.”

      Eyena Köprüsü üzerinde Andre Gocafo ile dövüşen Leon, işte Matmazel Stefani’nin böyle damat olarak babasına sunmaktan utanacağı heveskârlardandı.

      Bu delikanlı her ne kadar, oldukça kaymak tabakadan sayılan Sukar ailesinin fertlerinden olup, hatta soyluluk işareti olmak üzere isminde bir de ”dé” bulunarak, “Mösyö Leon dé Sukar” diye çağırılırdıysa da babasından kalan paraları da, taşınmazları da gönül eğlendirme yollarında yiyip bitirdikten sonra, özbeöz kız kardeşine, kendisinin daha önceden çeyizlik olarak uygun gördüğü üç yüz şu kadar bin frangı da dolandırıp yemiş ve böylece zavallı kızcağız için koca bulup evlenebilmeyi de imkânsız kılmıştı.

      Artık Matmazel Stefani Tonak gibi her şeyin farkında ve ince fikirli olan bir kız, Leon’da bu eğlenceye düşkünlüğü, bu saçıp savurganlığı, bu ahlaksızlığı gördüğü hâlde, onun âşıkça, ikiyüzlüce, haince olan bu davranışlarına aldanabilir mi?

      Leon, Matmazel Tonak’ın davranışlarını yanlış anlamış ve tahmin etmişti. Kızın o üzgün davranışlarını aşk yakarışlarına vererek, ilk girişimlerinin geri çevrilmesi üzerine, kendisini çılgın bir âşık gibi gösterirse umuduna erebileceğini zannetmişti. Bu aslı olmayan zannı üzerine güya kendini öldürmeye kadar her şeyi göze almış görünmek derecesinde yapmacık davranışlarda bulunmuştu. Gelgelelim Matmazel Tonak bu davranışların hiçbirisine aldanmadı.

      Birazdan ayrıntılarını anlatacağımız garip bir biçim ve faciayla Pol Tonak iflas ettiğini ilan ettiği zaman ise her ne kadar Leon ve Sukar’ın Matmazel Stefani’den ümidi kesmesi lazım gelmişse de Leon, Mösyö Pol Tonak’ın iflasını ciddi bir iflas olarak görmeyip, belki alacaklılarına olan borçlarını vermemek ve milyonlarca frangı kendi kesesinin istifadesine atmak için düzenlenmiş sahte bir iflas olduğuna karar verdiğinden, Matmazel Stefani Tonak’ın gönlünü avlayabilirse bu sayede milyonları da avlayabileceğini hâlâ ümit eder dururdu. Bu sebepledir ki Eyena Köprüsü üzerindeki sarkıntılık da olagelmiştir.

      Pol Tonak’ın iflasına gelince: Bu konu eğer biraz aralanacak ve kurcalanacak olsa başlı başına bir roman oluşturabilir.

      Pol Tonak gibi bir müteahhidin, milyonlar tutarındaki hesabını sonuçlandırarak alacağını alıp, vereceğini verdikten sonra asıl kendi servetini oluşturacak tutarı ya bankalara yatırması veyahut taşınmaza çevirmesinin, ta işten el çekeceği zamanın gelmesiyle gerçekleşecek bir durum olduğunu, işten anlayan herkes bilir. Hâlbuki Napolyon’un henüz kendisi bile barut dumanı içinde kömürcü çırağı gibi simsiyah kesilmiş bulunduğu bir zamanda, Pol Tonak için böyle işini olduğu gibi sona erdirerek el etek çekmesi imkânsızdır.

      Dolayısıyla Pol Tonak’ın ticari işlemleri, kuzey ile güney ve doğu ile batı ordularının falanca ve filanca senelerinin hesaplarına ait et veyahut yağ ve ot gibi mal kalemlerinin gözden geçirilmesinden başka, alacaklarının ödenmesi demek olan milyonlarla, bu milyonlar karşılığında falanca ve filanca illerdeki çiftlik sahiplerine veyahut falanca ve filanca limanlarda ticaretle uğraşan tacirlere ve şirketlere vereceği milyonlar arasında dolaşıyordu. Ancak Pol Tonak, bir yandan gerçekleştirdiği tahsilatıyla, bir yandan da düzenli olarak borçlarını kapattığından kendisinden alacağı olanların hepsi, alacaklarının âdeta kasalarında demek olduğuna emindiler. Nasıl olmasınlar ki? Napolyon’un göğün yedi kat üstünden, cehennemin yedi kat dibine düşebilmesi ne kadar uzak görülürse, Pol Tonak’ın batması bundan fazla uzak görülürdü.

      Pol Tonak’ın, işlerinin genel dengesinden kendisinin de güveni bir derecede idi ki, Kont Belv sarayında, Napolyon Bonapart imparatorluktan istifasını yazdıktan sonra bazı dostları Pol Tonak’ın içinde bulunduğu durumun üzerine dikkatini çektiklerinde Tonak dedi ki:

      “Geri gelen kraliyet hükûmeti her ne kadar Napolyon’un armasını yere çarpabilirse de o armayla Fransa adına imzalanmış olan bu sorumlulukları hiçbir sebeple inkar edemez. Borç, Napolyon’un değil Fransa’nındır.”

      Aslında öyle oldu. Gelgelelim bakınız Pol Tonak hakkında nasıl bir oyun oynandı.

      Hükûmetçe gerçekleştirilen heyet değişimi üzerine bakanlık kadrosundan sonra dairelerin üst düzey memurları da değiştirilmişti. Üçüncü ve dördüncü dereceden sekizinci, onuncu dereceye doğru memur olanların hiçbirisi yerlerinden olmayıp, hep “Yaşasın İmparator!” diye haykırırlarken bugün “Yaşasın Kral!” diye haykırmalarıyla yine memuriyetlerinde devam ettirilmeleri olağandır.

      Fransa Askerî Bakanlığının satın alma dairesinde bulunan yazıcı, kontrolör ve muhasebeciler de işte böyle hangi mübareğin zamanında bulunurlarsa onun şarkısını çığırmakla memuriyetlerinde devam etmelerine izin verilenlerdir. Bunların arasında Simon Pankar ismindeki bir kontrolör, herkesin hükûmetteki değişim üzerine oluşan heyecanlarına asla katılmaksızın kimi hesap işleriyle o kadar meşguldü ki bundan dolayı arkadaşlarının ayıplamalarına ve azarlamalarına bile uğramıştı. Fakat elli yaşını türlü türlü entrikalı hesaplar içinde geçirmiş olan bu kontrolör, arkadaşlarının taş atmalarına hiç kulak vermeyerek işine devam ediyordu.

      Ne iş görüyordu? Mösyö Pol Tonak’ın Askeriye Bakanlığından ve bu yolla Fransa hazinesinden genel alacaklarını hesap ediyordu.

      Kolorduları, numaraları sırasıyla dizerek Pol Tonak’ın her birinden kaçar kalem alacağı varsa onları da kaydetti. Ödeme emirleri çıkmış olup hemen ödenecek bulunan alacakları başka ve ödeme emirleri hâlihazırda hazırlanmakta olanları başka kaydederek, Pol Tonak tarafından alacak talep dilekçeleri yeni hazırlanmış ve henüz hesap inceleme komisyonuna gönderilmemiş olan alacakları da kaydetti.

      Bu şekilde ortaya çıkan hesaplara bakılacak olursa, Pol Tonak’ın hemen eline geçmesi gereken tutarın toplamı bir milyon sekiz yüz bin franga ulaşmış olup,

Скачать книгу