Hawaii Mitleri. William D. Westervelt
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Hawaii Mitleri - William D. Westervelt страница 6
Gölevezlerin yetiştirildiği gölcüğün bir tarafında yan yana duran, diğerlerinden daha iyi, daha güçlü ve daha güzel iki gölevez vardı. Sapları daha bir güzel kıvrılmıştı, yaprakları daha zarifti. İki gölevezin de kalpleri birbirlerine karşı hayranlıkla doluydu, bu da ebedi bir sevgi yemini etmeleriyle sonuçlandı.
Günlerden bir gün şef, festival için yemek hazırlanması konusunda hizmetkârlarıyla konuşuyordu. Bu iki güzel gölevezin kopartılmasını emretti. Hizmetkârlardan biri, birbirine âşık bu iki gölevezin yanına gelip onlara şef tarafından kopartılmalarının istendiğini anlattı.
Gölevezler, birbirlerine karşı duydukları büyük sevgilerinden dolayı ellerinden geldiğince hayata tutunmaya karar verdi. Bu yüzden gölcüğün diğer tarafına taşınarak kendileri yerine kopartılmaları üzere komşularını geride bıraktılar.
Fakat şef çok geçmeden onların yaşadıkları yeni yeri bularak kopartılmaları için yeniden emir verdi. Gölevezler bir kez daha kaçtı. Kızgın şef, gölcüğün neresinde olurlarsa olsunlar kopartılmalarını emredene kadar bu durum birkaç kez yaşandı.
İki gölevez de kaçmanın en iyisi olacağını düşünerek kendilerine birer kanat bulup komşu gölevez gölcüğüne doğru kısa bir yolculuk yapıp uçtular. Düşmanları onları orada da buldu. Onlar da bu sefer ikinci kez Güney Kona’nın başka bir yerine uçtu. Sonra da başka bir yere kaçtılar derken bütün Kona halkı durmaksızın devam eden bu kovalamacayı merak etmeye başladı. En sonunda Kona’nın hiçbir yerinde saklanamayacak hale geldiler. Nereye gitseler kızgın şefin bir arkadaşı saklandıkları yeri söylüyor, kendi arkadaşları ise onları gelenler konusunda uyarıyordu. Onlar da bir gün tümüyle yorulana kadar uçup Waiohinu topraklarına indiler. Fakat bu bölgenin şefi çoktan fırının (imu) hazırlanmasını emretmişti. Bir yere kondukları anda onları yakalamak için hızla koşmaya başladı. Fakat gölevezlerin kanatları adamın ayaklarından daha hızlı hareket ediyordu, bu yüzden adam yeni evlerine gelene kadar dinlenecek vakit buldular. Ardından yine uçmaya başladılar. Rüzgâr da onların yanındaydı. Böylece Güney Kona’dan komşu bölge Kau’ya kadar büyük bir yol katettiler. Burada, kibar bir şefin bölgesinde kendilerine yeni bir ev buldular ve Kalo-eke-eke yani “Ürkek Gölevezler” adıyla yıllarca yaşadılar. Büyük bir aile kurup mutlu bir şekilde yaşamlarını sürdürdüler.
Bu güzel hikâyenin; bir şefe bağlı şahısların, bulundukları bölgeden ayrılıp komşu bölgeye giderek oradaki komşu şefe bağlılık yemini etmelerine izin veren Hawaii’nin antik çağdaki yazılmamış hukuk kurallarından doğmuş olabileceği söylenir.
V
Efsanevi Kano Yapımı
Bazı Hawaii ağaçları kesildiğinde çok güzel ve damarlı odunlar elde edilir. Bunlar günümüzde mobilya yapımında ve iç dekorasyonda çok değerlidir. Koa ağacı, muhtemelen bu ağaçlar arasında en iyi olanıdır. Hawaii maunu olarak da bilinir. Bu ağacın damarları iyi, kıvrımlı ve dalgalıdır. Çokça cila yapılabilecek kalitededir. Koa ağaçları hâlâ uçurumlarda ve Hawaii’de bulunan tüm adaların yüksek dağlarında bol miktarda yetişir. Dayanma gücü çok yüksektir. Çakıl taşlarından ve kumlardan kolayca yıpranmaz, aynı zamanda okyanusun şiddetli dalgalarından kolaylıkla çatlamaz veya kırılmaz. Bu nedenle o zamanlardan bu yana koa ağacı, Hawaiililer tarafından kano ve sörf tahtası yapımında kullanılır. Devasa ağaç gövdeleri kohi-pohaku (kesme taşı veya marangoz keseri) yardımıyla yontularak uzun ve geniş kanolar yapılır. Bazen bu kanolara öyle olağanüstü hareket kabiliyetleri verilirdi ki denizlerde en hızlı köpekbalığından bile daha hızlı ilerleyebilirlerdi. Yüce şeflerden birine özel bir dikkat gösteren rüzgârların tanrısı genellikle onu bir adadan diğerine kanoyla götürürdü. Bu kano rüzgâr başladığında dinlenmez, şiddetli dalgalar geldiğinde bile durmazdı; bunun yerine şefi hızla, hata yapmadan istenen limana ulaştırırdı.
Hawaii’nin en kuzeyindeki ada olan Kauai’ye giden bir şef hakkında çok güzel bir hikâye anlatılır. Hikâyeye göre şef bir gün ada yerlilerinin bir ziyafet düzenlediğini ve vahşi yaşamı terk etmenin sevincini yaşadıklarını gördü. Birçok spor dalında etkinlikler düzenliyor ve oyunlar oynuyorlardı. Bütün günü böyle eğlenerek geçirdiler. Fakat sabah gün doğarken okyanus kıyısında baş gösteren olağandışı hareketlilik çok önemli bir etkinliğin gerçekleştiğine işaret ediyordu. Bu hareketlilik, yeni şefin ilgisini pek çekmemişti. Adanın kralı bundan birkaç zaman önce, kendisine ait kraliyet mücevherlerinden birini Kauai kıyılarından birkaç kilometre uzaklıktaki küçük bir adaya göndermişti. O kadar güzel bir kızı vardı ki bütün bekâr şefler onunla evlenmek istiyordu. Babası, kıskanç taliplerin hanesiyle kendi hanesini karıştıracak sorunlardan uzak durmayı umarak kızını, uzaktaki adada bulunan kraliyet mücevherini alıp getirecek kişiye vereceğini açıkladı. Böylelikle ödülü evlilik olan bir kano yarışı yapılması kararlaştırıldı.
Genç şefler, yarış saatinin gelmesini bekliyordu. Koa ağacından yapılma iyice cilalanmış kanoları, kumsalda sıra sıra dizilmişti. Yabancı şef, hiçbir hazırlık yapmamıştı. Şeflerin birbirleriyle dalga geçip sataşmalarını sessizce izleyerek keyfini çıkardı. Kendi kendine gülerek yarışmaya katılmak için izin istedi ve isteğine karşılık olarak şefin etkileyici kızından onay aldı.
Laf ağızdan çıkmıştı artık. İçinde birkaç kişi bulunan kanolar kıyıdan ayrılarak köpüklü dalgaların arasında ilerlemeye başladı. O telaşın içinde kanolardan bazıları birbirine çarptı; bazıları sular altında kaldı, bazıları ise diğerlerinden sağ salim uzaklaşarak diğer adaya doğru gözden kayboldu. Bu olanlara rağmen yabancı şef, ödülü kazanmak için hâlâ bir telaş içinde değildi. Şefin kızının yüzündeki hayal kırıklığı belli oluyordu.
Yabancı, en sonunda güzelce cilalanmış kanosunu suya indirip kendi halkından birisinin kanoya gelmesini istedi. Ödülü kazanmayı hayal etmek bile tamamen imkânsız görünüyordu. Fakat kano, sanki yanında hızlı bir kuşun kanatları veya dünyadaki en hızlı balığın yüzgeçleri varmış gibi ilerlemeye başladı. İşin aslı, yabancı kendisine eşlik etmesi için okyanus rüzgârlarını kontrol eden tanrılardan birini (put halini) sihirli kanosuyla birlikte yanında getirmişti. Adaya ilk ulaşan o oldu. Ardından hızla gelininin yanına döndü. Yeni arkadaşlarının arasında kendine yeni bir ev yaptı.
Hawaiililerin, bir ağaç bulup o ağaçtan kano yapma süreçleriyle ilgili birçok enteresan töreni vardı.
1840’lı yılların yazarlarından Hawaiili David Malo, “Kano yapımı, dini bir meseleydi,” der. Bir adam, güzel bir koa ağacı bulduğunda uzmanlık alanı kano yapımı olan bir rahibe gidip “Güzel ve büyük bir koa ağacı buldum,” derdi. Bunu öğrenen rahip, uyumak için tapınağına giderdi. Eğer uykusunda, karşısında çıplak birini görürse koa ağacının çürük olduğunu anlar, o ağacı kesmek için ormana gitmezdi. Eğer başka bir ağaç bulunursa ve karşısında iyi giyimli bir adam veya kadının durduğunu görürse, uyandığında o ağaçtan iyi bir kano yapılabileceğini anlardı. Dağlara gitmek ve koa ağacından kano yapmak için bütün hazırlıklar