Aşk ve ölüm. Kamil Sarhanlı
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Aşk ve ölüm - Kamil Sarhanlı страница 3
Hemen beyaz bir çelik yarattı.
Ardından da ondan bir tırpan yapıp
Çocuklarını babalarına karşı kışkırttı ve şöyle dedi:
“Benden daha da azgın bir adam olan,
Çocuklarımın babasına cezasını verelim.
Çocuklarım! Bu sizin babanız da olsa,
kötülükleri ortaya çıkaran odur.”
Bundan sonra hiç kimse konuşmadı.
Fakat kötü niyetli Kronos annesine korkmadan dedi ki:
”Ben halledeceğim bu işi,
Söz veriyorum sana.”
Ölümlü bir kızın bana dediklerine bakın:
“Ortalıkta tamamlanmamış aşklar, haz alınmamış birleşmeler ve yarım kalmış gülüşler vardı. Ta ki bir gece Kronos’un tırmığı intikam ile bileninceğe dek. Kesip atınca Kronos, Uranüs’ün hayalarını, fırlatınca denizin en derinlerine, sakin sular dalgalandı. Birden döllendi o sakin sularda beklenen güzel…” Bacaksıza bakın neler de söylemiş böyle. Haber olsun ya söyleyeceklerini hemen söyleyiveriyorlar işte dünyaya böyle.
Niçin benim dünyam bu kadar uzaktı diğerlerinden? Sessiz ve derinden…! Oysa tanrıçaydım ben, dölsüz rahimden çıkagelen… Yitip giden bir güzellikte değil, sonsuzlukta döllenmiştim.
Hesiodos da o anı, doğumumu yaşarcasına anlatmış bir bir herkese:
Ak köpükler çıkıyordu tanrısal uzuvdan.
Bir kız türeyiverdi bu ak köpükten.
Önce kutsal Kythera’ya uğradı bu kız,
Oradan da dört bir tarafı denizlerle çevrili Kıbrıs’a gitti.
Orada karaya çıktı güzeller güzeli tanrıça.
Her nerede yürüse,
yürüdükçe yeşil çimenler fışkırıyordu
Yumuşacık ayaklarıyla bastığı yerlerden.
Afrodit dediler ona tanrılar ve insanlar
Denizin köpüklerinden yeryüzüne ilk çıktığımda Zephyroslar (rüzgar) çırılçıplak bedenimi okşadı ve dağıttı ak köpüklerimi. Rüzgar önce Kythera9’ya sonra Kıbrıs kıyılarına götürdü beni. Buralar gözde yerlerimdi, çağlar boyu mabetlerim olmuştu. Ama ak köpüklerin içinden çıktığım deniz ve kıyı, sonsuza dek kalacaklardı. Orada, o doğduğum yerde… Aşkın ayrılmaz tutkusu olan Kahkahalar, Himeroslar (arzu tanrıçaları) birer gölgemdiler adeta. Kıbrıs sahiline çıktığım sırada zaman tanrıçaları Horalar (“mevsimler” de denirdi onlara) karşılamıştı beni. “Sen, kimsin?” diye sorduklarında, sonsuz bir denizin sonsuz kıyısından gelen bir tanrıça olduğumu söylemiştim onlara. O vakit vücudumdaki deniz suyunu ve tuzunu temizleyerek tüm bedenimi kuruladılar. Saçlarımı ördüler tek tek, özenle… Göz alıcı elbiseler giydirdiler bakire bedenime… Ölümsüz başıma da güzel işlenmiş altın bir taç taktılar. Kulaklarımı değerli altın ve dağ bakırından yapılmış gül goncası küpelerle süslediler… Narin boynumu ve gümüş ışıltılı göğsümü, değerli taşlarla doldurdular. En sonunda da Gaia’nın tanrısallığım adına gönderdiği “Cestus” adı verilen, sevgi ve aşk esinleme gücüne sahip bir kemeri bağladılar belime. Göksel kıyafetlerime hürmetler yağdı bu kemerle.
Hiç tanımadığım bilmediğim bu dünyada, evrenin en güzel kadını haline geldim. Sonra iki beyaz güvercinin çektiği bir şar (tanrılar arabası) getirdiler ve beni ölmezlerin diyarına, Olympos Dağı’na uçurdular.
Olympos Dağı’na geldiğim sırada Olympos’un yüce tanrıları toplantı halindeydiler. Suretimi gördükleri an, göz kamaştıran güzelliğim karşısında büyülendiler, hemen ayağa kalkarak kutsadılar beni ve tanrıça olarak aralarına alıp yüksekçe bir tahta oturttular. Böylece Olympos Tanrıları arasındaki eşsiz yerimi almış oldum.
İlahi Homeros! İkinci bir doğuş yaşadım sayende. Tanrılar Tanrısı Zeus ile Okeanos10 Irmağı’nın kızı Dione sevişip birleştikleri zaman, tensel arzudan doğdum bu kez. Bu doğumum ile öteki benliğimle tam bir uyum içinde olamadım. Giydirilmiş bir elbiseydi bu bana. Homeros’un giydirdiği bir elbise…
Olumlu ve olumsuz yanlarım, çelişkilerim neye dayandırılsa beğenirsiniz? İki Afrodit varmış güya… Olacak şey değil! ‘‘Aşk olmadan Afrodit’in olamayacağını herkes bilirmiş’’. Platon’un akıl yürütmelerle kafası karışmış herhalde. Ben olmadan Aşk olamayacağını biliyor herkes. Sanırım bu konuda yine de merakınızı giderebilirim. Demiş ki: ‘‘ Afrodit tek olsaydı, sevgi de tek olurdu ama madem ki iki Afrodit var, sevginin de iki olması gerek. Hem bu tanrının ikiliği nasıl inkar edilebilir? Biri, yani en eskisi, göksel dediğimiz Afrodit. Annesi olmayan, göğün kızıdır. Daha sonra gelen bir başkası var ki, Zeus’la Dione’nin kızıdır.’’
İkinci bir doğuş mümkün mü? Nasıl bir öneme sahip? Bir şey yeniden doğduğunda kendisinden bir şey kaybeder mi, yoksa tam tersine, bir şey mi kazanmıştır? Bunların benim için hiçbir önemi yok, çünkü ben nerede, nasıl doğduğumu biliyorum, önemli olan da bu.
Uranüs’ün oğlu Kronos tarafından iğdiş edilişi
Üranüs, Gaia ile birleşmesinden doğan çocuklarını toprağa gömerken
3. BÖLÜM
Afrodit’in aynası
Gölgem gölgemle buluştu yeniden…!
Hiç sarılmadığı kadar sıkı sarıldı bana…!
Ve hiç sevmediğim kadar sevdim ben de onu…!
Mistik bir güzelliğe sahiptir sembollerim. Benden bir parça bulursunuz onlarda. Varoluşumun birer parçasıdır çünkü onlar. Büyüleyen, büyüledikçe de kendisine doğru çeken bilinmezliğin suskunluğudurlar. Çokanlamlılık özlerindedir. Kuğu, bunlar arasında en özel sembollerimden biridir. Zarafetimin simgesidir o. Uzun, kıvrık boyunları ve geniş kanatları ile her kadının doğuştan gelen zarafeti…! Aynı zamanda yaratıcı kaynağın ve yaşamın nefesini simgeler. Hoşluğun, zarifliğin, alımlılığın ve çekiciliğin birleşiminin estetik halidir. Zeus dahi Leda’yı etkileyebilmek ve onunla ilişki kurabilmek için kuğu kılığına girmiştir.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст
7
‘‘Aphros’’ Yunanca köpük anlamına gelmektedir.
8
Azra Erhat ve Sebahattin Eyüpoğlu,
9
Lakonia sahillerinde bir ada.
10
Hesiodos’a göre, yeryüzü Gaia, Kaos’tan çıkınca erkeksiz olarak, Uranüs’le (gökyüzü) Pontus’u (denizi) yaratır. Sonra da kendi doğurduğu Uranüs’le sevişince “derin girdaplarla dolu Okeanos’’u doğurur. Okeanos, Gaia’nın on iki Titan evlatlarından birincisidir.