Antik yunan hikâyeleri. George W. Cox
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Antik yunan hikâyeleri - George W. Cox страница 1
Hiçbir şehirde ya da ülkede huzurla yaşayabileceği bir ev bulamayan Leydi Leto, korku ve üzüntü içinde diyar diyar gezdi. Girit’ten Atina’ya, Atina’dan Ægiaea’ya, Ægiaea’dan Pelion ve Athos zirvelerine gitti. Koca Ege Denizi’nin tüm adalarını; Skyros, Imbros1, Lemnos2 ve hepsinin en güzeli Chios’u3 dolaşarak bir ev aradı. Gittiği her diyarın onu kabul etmesi için boş yere dua etti. Ta ki Delos’a gelinceye kadar. Orada huzur bulursa, ona muhteşem zaferler kazandıracağına söz verdi. Sonra sesini yükselterek “Beni dinle, karanlık denizin adası,” dedi. “Eğer bana bir yuva verirsen, yetmiş iki millet sana gelecek ve toprağına büyük bir servet akıtacaklar. Çünkü ışığın ve yaşamın efendisi Phoebus Apollon burada doğacak ve insanlar onun lütfunu kazanmak ve arzularını öğrenmek isteyecekler.” Bunun üzerine Delos şöyle cevap verdi: “Leydi, harika şeyler vaat ediyorsun. Ancak duyduğuma göre Phoebus Apollon öyle güçlü olacakmış ki dünya üzerinde hiçbir şey onun gücüne dayanamayacakmış. Bir de bana bak! Zavallı, taşlı bir toprak parçasından ibaretim. Bana bakan gözleri memnun edecek pek bir şeyim yok. O yüzden benim sert ve çorak toprağımı küçümseyeceğinden ve daha görkemli bir tapınak inşa edeceği, kendisine tapınmaya gelen insanların daha ihtişamlı hediyeler getireceği başka bir diyara gitmesinden korkuyorum.” Fakat Leto, Styx’in4 karanlık sularına, üzerinde uzanan geniş gökyüzüne ve etrafını saran engin yeryüzüne, Phoebus’un tapınağının Delos’ta olacağına ve sunağında bütün yıl boyunca zengin adakların yanacağına yemin etti.
Böylece Leto, Delos adasına yerleşti ve Phoebus Apollon orada doğdu. Olimpos’ta yaşayan ölümsüz tanrıları bir sevinç sardı ve yeryüzü, göğün gülümsemesine gülerek karşılık verdi. Sonunda Apollon’un tapınağı Delos’ta inşa edildi ve başka diyarlardan insanlar onun isteklerini öğrenmek ve ona zengin adaklar sunmak için tapınağa geldiler.
Pytho'lu Apollon
Uzun zaman önce Apollon, Delos’ta yaşardı ve her yıl İyon’un tüm çocukları onun tapınağının önünde düzenlenen şölen için toplanırdı. Ama sonunda Apollon bir sürü ülkeden geçerek Pytho’ya doğru yola çıktı. Elinde arpıyla Zeus’un ve tanrıların görkemli bir yaşam sürdükleri Olimpos’un kapılarına yaklaştı. Hepsi Apollon’un arp çalışına bayıldı. Esin perileri; tanrıların ölümsüz yeteneklerini, yaşlılıktan ve ölümden kaçışı olmayan fanilerin kederlerini ve elemlerini anlatan şarkılar söyledi. Horai, Hebe ve Harmonia’yla el ele tutuşmuştu. Ares, Argos katili Hermes’le birlikte Afrodit’in yanında duruyor, Phoebus Apollon’un yeni yükselen güneşle aydınlanan yüzünü izliyordu. Derken Apollon Olimpos’tan inerek Pieria bölgesine, Iolkos’a ve Lelantin ovasına gitti. Ama hiçbirini üzerine evini inşa edecek kadar beğenmedi. Ardından Mykalessos’ta dolaştı, Teumessos’un çimenlerle kaplı düzlüklerinden geçti ve kutsal Thebes’e vardı. Ama oraya da yerleşmedi, çünkü oraya henüz hiçbir insan ayak basmamıştı. Ne bir yolu ne de patikası vardı. Bütün arazi vahşi bir ormanla kaplıydı.
İlerledi, ilerledi. Kephisos Çayı’nı geçti, Okalea’yı ve Haliartos’u aştı, sonunda Telphusa’ya vardı. Orada kendine bir tapınak inşa etmeyi düşündü, çünkü topraklar geniş ve verimliydi. “Güzel Telphusa,” dedi. “Burada, bu güzel diyarda dinleneceğim ve insanlar buraya gelip benim buyruklarımı soracak, korku saatinde yardımımı isteyecekler. Ben senin üzerinde yaşarken, burası çok görkemli bir yer olacak.” Ama Telphusa, Phoebus tapınağı için yerini seçip temelini atarken öfkeyle doldu. Onunla kurnazca konuştu. “Dinle beni Phoebus Apollon. Sen burada bir evin olsun istiyorsun ama burada asla huzur bulamazsın, çünkü geniş ovam insanları savaşmaya teşvik edecek ve savaş atlarının gümbürtüsü senin kutsal tapınağının huzurunu kaçıracak. Barış zamanlarında bile böğüren sığırlar sürüler halinde pınarıma gelecek ve bu gürültü kalbine keder verecek. Krisa’ya git ve kendine Parnassos’un gizli vadilerinde bir ev yap. İnsanlar dünyanın her yerinden armağanlarıyla oraya gelecek.” Apollon onun sözlerine inandı ve Phelegyes topraklarından geçerek Krisa’ya geldi. Orada, Parnassos’un derin vadilerinden birine tapınağının temellerini inşa etti. Erginos’un oğulları Trophonios ve Agamedes duvarları yükseltti. Orada bir de Hera’nın çocuğu Typhaon’u emziren kudretli bir ejderha buldu. Onu vurdu ve dedi ki: “Düştüğün yerde çürü ve daha fazla insan evladını üzme. Günlerin sona erdi artık, seni Typhaon bile kurtaramaz. Ya da o kötü isimli Kimera. Toprak ve yanan güneş bedenini tüketip yok edecek.” Ejderha böylece öldü ve bedeni yerde çürüdü. Bu nedenle oraya Pytho adı verildi ve insanlar Phoebus Apollon’a büyük Pytho Kralı olarak taptılar.
Ama Phoebus, Telphusa’nın onu kandırdığını anlamıştı, çünkü Krisa’nın büyük ejderhasından da toprağın sertliğinden de bahsetmemişti. Öfkeye kapılarak hızla geri döndü. “Beni hileli sözlerinle aldattın Telphusa. Ama pınarının tatlı suları artık akmayacak ve ihtişam yalnızca benim olacak,” dedi. Ardından büyük kayalıkları aşağı düşürdü ve o güzel pınarın yanı başındaki akıntıyı kesti. Böylece görkem, Telphusa’yı terk etti.
Apollon, Pytho’da onun rahipleri olması için hangi insanları seçeceğini düşünmeye başladı. Yüksek bir tepenin üzerinde dikilirken denizin üzerinde ilerleyen bir tekne gördü. İçindeki insanlar Giritlilerdi. Mallarını Pylos’takilerle takas etmek üzere Kral Minos’un ülkesinden yola çıkmışlardı. Phoebus suya atladı ve kendini bir yunusa dönüştürerek tekneye doğru hızla yüzdü. O büyük balığın kudretli yüzgeçleriyle nereden çıkıp da teknelerinin yanında bittiğini kimse anlamadı ama yunus, karanlık sularda gemiye yol gösterirken hayretle izlediler. Şiddetli güney rüzgârının gücüyle, yelkenleri olmaksızın hızla ilerlerken hepsi korkudan titreyerek oturuyordu. Malea burnundan ve Lakonya topraklarından geçerek Elos’a ve Helios’un yaşadığı, insanların keyif sürdüğü ve sürülerin zengin otlaklarda otladığı Tsenaron’a vardılar. Denizcilerin gezisi orada bitecekti ama gemi, dümenine itaat etmedi. Kıyı boyunca ilerleyerek Pelops’un adasına doğru gitti, çünkü kudretli yunus rehberlik ediyordu ona. Arene ve Arguphea’dan geçerek kumlu Pilos’a, Halkis ve Dyme’den geçerek Epeian’ların ülkesine, Pherae ve İthaka’ya vardılar. Adamlar orada Krisa kıyılarını yıkayan suların ikiye ayrıldığını gördü ve şiddetli batı rüzgârı ateşli nefesiyle gelerek onları doğuya, güneşin doğduğu Krisa’ya kadar götürdü.
Ardından Phoebus Apollon bir yıldız gibi denizden çıktı ve zaferinin ihtişamı gökyüzüne ulaştı. Aceleyle tapınağına girdi ve sunakta ebedi ateşi yaktı. Parlak okları her yana yağdı, ta ki bütün Krisa onun yıldırımlarının alazıyla dolana dek. Böylece herkesi korku sardı ve kadınların çığlıkları sıcak göğe yükseldi. Ardından bir kalp atımı kadar kısa bir sürede yeniden gemiye döndü. Bu kez tüm güzelliğiyle bir insan formundaydı ve altın rengi bukleleri geniş omuzlarına düşüyordu. Kıyıdan Girit gemisindekilere seslendi. “Kimsiniz siz yabancılar? Gittiği her yere dehşeti ve acıyı götüren hırsızlar, haydutlar olarak mı geldiniz? Neden geminizde oyalanıyorsunuz da karaya çıkmıyorsunuz? Şüphesiz hepiniz, büyük denizleri aşanların gemileri karaya yanaşınca sevinmesi ve gelip karadaki insanlarla kutlama yapması gerektiğini biliyorsunuz.” Phoebus Apollon bunları söyledi ve Giritlilerin lideri cesaretini toplayarak cevap verdi: “Ey yabancı, senin bir fani olmadığın açık. O muhteşem kahramanlardan ya da ölümsüz tanrılardan birisin. Bize bu ülkenin ve üzerinde yaşayan insanların adlarını söyle. Bizim niyetimiz buraya gelmek değildi, Pylos’ta mallarımızı takas etmek için Minos’tan yelken açtık ama tanrılardan biri, bizi irademiz dışında buraya getirdi.” Kudretli Apollon sözü aldı ve onlara şöyle dedi: “Girit topraklarındaki Knossos’ta yaşayan yabancılar, eski memleketinize, karılarınıza ve çocuklarınıza dönmeyi aklınıza getirmeyin. Burada, tapınağımı koruyup kollayacaksınız ve bütün insanlar tarafından onurlandırılacaksınız. Çünkü ben Zeus’un oğluyum ve adım Phoebus Apollon. O büyük denizi aşarak sizi buraya getiren benim. Hilekârlıkla ya da öfkeyle değil. Bundan sonra büyük bir gücünüz ve görkeminiz olabilir, ölümsüz tanrıların tavsiyelerini dinleyip
1
Gökçeada. (e.n.)
2
Limni. (e.n.)
3
Sakız Adası. (e.n.)
4
Hades’in hükmettiği ölüler diyarı ile yaşayan dünya arasındaki sınırı oluşturan nehir. (ç.n.)