Efendi uyanıyor. Герберт Уэллс
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Efendi uyanıyor - Герберт Уэллс страница 3
“Takma kafana moruk,” dedi Isbister. “Galiba anlıyorum derdini. Bana anlatmak için kendini bu kadar zorlamana da gerek yok zaten. Sonuçta ne yaşadığını en iyi sen biliyorsun.”
Uykusuz adam, parmaklarıyla gözlerini ovuşturdu. Is-bister bu sırada konuşmaya devam etti. Derken aklına parlak bir fikir geldi. “Hadi gel benim odama gidelim,” dedi. “İstersen pipo içeriz. Sana Blackapit çizimlerimi gösteririm. Tabii eğer ilgini çekerse?”
Adam bu teklifi de uysalca kabul etti. Yol boyu Isbister’ın ardından yürüdü.
Isbister adamın yokuşu inerken sık sık tökezlediğini fark etmişti. Hareketleri yavaş ve tereddütlüydü. “Hadi gel içeri,” dedi Isbister. “Sigaralarımdan ve nefis içkilerimden denersin. Tabii eğer içmeyi seviyorsan.”
Yabancı, bahçe kapısına geldiğinde tereddüt etti. Sanki yaptığı hareketlerin bilincinde değildi. “Ben içki içmem,” dedi yavaşça. Kısa bir süre sonra sözlerini tekrarladı: “Hayır, ben içki içmem. O döner. Dönüp durur…”
Adam, kapının eşiğine gelince birden sendeledi. Zorlukla ayakta durabiliyordu. Paldır küldür içeri girdi.
Bulduğu rahat bir koltuğa yığılıverdi. Adeta koltuğa gömülmüştü. Öne eğilip, alnını kolunun üzerine koydu. Tamamen hareketsizdi. Biraz sonra adamdan belli belirsiz bir hırıltı gelmeye başladı.
Isbister acemi bir ev sahibinin tedirginliğiyle odada dolaşıyor, neredeyse hiçbir karşılık gerektirmeyen küçük açıklamalar yapıyordu. Portfolyosunu alıp masanın üzerine koydu. Saate baktı.
“Benimle birlikte akşam yemeği yemek ister misin?” dedi. Elinde yanmayan bir sigara vardı. Adamı usulünce idare etmek için neler yapabileceğini düşünüyordu. “Sadece soğuk kuzu eti var. Ama şimdi iyi gider. Bir de turta.” Biraz durduktan sonra aynı sözleri tekrarladı.
Adam hiçbir yanıt vermedi. Isbister öylece durdu. Gözlerini adama dikti.
Sessizlik bir süre daha devam etti. Isbister’ın dikkati dağılmıştı. Yanmayan sigarasını bıraktı. Adamda en ufak bir hareketlilik yoktu. Isbister portfolyoyu eline aldı. Açtı. Sonra geri yerine koydu. Konuşup konuşmamak konusunda kararsız kalmıştı. “Belki de” diye fısıldadı. Aklından geçen düşüncenin doğruluğundan emin olamıyordu. Kapıya döndü. Parmak uçlarına basarak odadan dışarı çıktı. Her attığı adımdan sonra dönüp arkadaşına bakıyordu.
Kapıyı sessizce kapattı. Evin kapısı açık duruyordu. Dışarı çıktı. Bahçede bıldırcın otlarının bittiği bir noktada dikildi. Açık pencereden içerideki yabancıyı görebiliyordu. Sessiz ve durgundu adam. Duruşunda en ufak bir değişiklik yoktu.
O sırada sokakta oynayan çocuklar birden durdular. Büyük bir ilgiyle ressam amcalarını süzüyorlardı. Oradan geçmekte olan bir sandalcı, nezaketle selamladı Isbister’ı. Anlaşılan, düşünceli hali çevredeki insanlara garip gelmişti. Belki bir sigara yakarsa daha doğal görünebilirdi. Piposunu çıkartıp yavaşça hazırladı.
“Bakalım başarabilecek miyim…” dedi. Hafif bir hoşnutsuzluk vardı halinde. “Birisinin ona bir şans vermesi gerekiyordu.” Bir kibrit çakıp piposunu yaktı.
Mutfaktan çıkan ev sahibesi, onun odasına girmek üzereydi. Isbister, hemen geri döndü ve sigara tuttuğu eliyle işaret ederek oturma odasının girişinde durdurdu kadını. Fısıldayarak durumu açıkladı. Ev sahibesi, Isbister’ın misafir getirdiğini bilmiyordu. Isbister, oldukça garip olan durumu açıklamakta zorlanmıştı. Kadın geri çekildi. Biraz şaşırmıştı. Kadın gidince, Isbister verandanın köşesinde durup adamı izlemeye devam etti.
Piposunu bitireli epey olmuştu. Evin dışında yarasalar dolaşıyordu. Sonunda merakı tüm tereddütlerine üstün geldi. Karanlık olan oturma odasına doğru süzüldü. Girişte durdu. Yabancı hâlâ aynı pozisyonda duruyordu. Pencerenin karşısında siyah bir gölge gibiydi. O sırada limandaki gemilerden birinde denizciler şarkı söylüyorlardı. Onun dışında gece tamamen sessizdi. Bahçedeki bıldırcın otu ve hezarenlerin dikenleri başkaldırmış ve kıpırdamadan duruyordu. Bir anda Isbister’ın zihninde bir şimşek çaktı. Adamın oturduğu sandalyenin üzerine eğildi. Dinlemeye başladı. İçinde rahatsız edici bir şüphe uyanmıştı. Giderek bu şüphenin haklılığına ikna oldu. Hem şaşırmış, hem de korkmuştu. Ne kadar uğraşırsa uğraşsın adamın nefes alışını duyamıyordu.
Sessizce sandalyenin etrafından dolaştı. Tekrar dinlemeye çalıştı. En sonunda elini sandalyenin arkasına koyup iyice yaklaştı. Neredeyse kafa kafaya geleceklerdi adamla. Bütün dikkatini verdi. Bir şeyler duymaya çalıştı.
Misafirinin yüzünü incelemek istedi. Hafifçe eğilerek baktı. Gördükleri dehşete kapılmasına neden oldu. Adamın gözleri bembeyazdı.
Tekrar baktı. Gözlerinin açık olduğunu fark etti. Göz bebekleri göz kapaklarının altına gizlenmişti. Korkuyordu. Adamı omuzlarından tutup sarsmaya başladı. “Uyuyor musun?” diye bağırıyordu. “Uyuyor musun?”
Adamın ölmüş olduğuna neredeyse tamamen ikna olmuştu. Paniğe kapıldı. Sandalyenin etrafında dört dönüyordu. Yardım istemek için ev sahibesinin zilini çaldı.
“Lütfen hemen bir ışık getirin,” dedi girişte durup. “Arkadaşımın durumu hiç iyi değil.”
Tekrardan adama döndü. Omuzlarını sıkıca kavrayıp sarsmaya devam etti. Bir yandan da bağırıp çağırıyordu. Ev sahibesi elinde lambasıyla içeri girince ortalık birden sarı ışıkla aydınlandı. Adamın yüzü bembeyazdı ve kadına doğru boş boş bakıyordu. “Bir doktor getirmeliyim” dedi Isbister. “Ya öldü ya da baygınlık geçiriyor. Köyde bildiğiniz bir doktor var mı? Nasıl ulaşabilirim doktora?”
II
Trans
Adamın başına gelen bu garip duruma doktorlar kataleptik4 kasılma adını veriyorlardı. Ne var ki kasılma bu kez, daha önce hiçbir vakada görülmediği kadar uzun bir süre devam etti. Daha sonra adamın bedeni yavaş yavaş yumuşamaya başladı. Bir tür derin uyku durumuna geçmişti. Ve nihayet bu aşamadan sonra gözlerini kapatması mümkün olabildi.
Onu otelden alıp Boscastle hastanesine götürdüler. Birkaç hafta sonra ise Londra’ya sevk edildi. Ne var ki kendisini ayıltmak için yapılan hiçbir müdahaleye yanıt vermiyordu. Bir süre sonra tüm bu müdahalelere son verildi. Adam öylece yatmaya devam etti. Ne tam ölüydü ne de tam diri. Varlıkla yokluk arasında bir yerde duruyordu. Onunkisi kesintisiz bir karanlıktı. Hiçbir düşünce ve duyum sızamazdı oraya. Rüyasız bir uyku, huzur dolu bir hiçlikti. Zihnindeki karmaşa olabildiğince kabarmış ve en sonunda yerini mutlak sessizliğe bırakmıştı. Peki nerdeydi bu adam şimdi? Bayılan insanlar nereye giderlerdi?
“Her şey dün yaşanmış gibi,” dedi
4