Efendi uyanıyor. Герберт Уэллс
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Efendi uyanıyor - Герберт Уэллс страница 5
“Gerçekten de çok şey değişti,” dedi Warming. “Diğer değişikliklerin yanında ben de değiştim. Yaşlı bir adamım artık.”
Isbister, kısa bir süre durakladı. Lafa nereden girmesi gerektiğini bilmiyordu. “Ben olsam öyle düşünmezdim,” dedi.
“Onun hesaplarını tutan bankacılar bana geldikleri zaman, kırk üç yaşındaydım. Hatırlarsınız, siz telgraf çekmiştiniz onlara.”
“Adreslerini Graham’in cüzdanındaki çek defterinden almıştım,” dedi Isbister.
“Serveti katlanarak artacak, bunu görmek hiç de zor değil,” dedi Warming.
Sustular. En sonunda Isbister dayanamayıp konuşmaya başladı, “Daha uzun yıllar bu şekilde kalabilir,” dedi. Sözün arkasını getirmeye çekiniyordu. Yanlış anlaşılabilirdi. “Bunu göz önünde bulundurmalıyız. Mal varlığı bir gün başkalarının eline geçebilir.”
“Bay Isbister, inanın bana, bu mesele benim de hep kafamı kurcalıyor. Aslına bakarsanız çok yakın bir akrabalık ilişkimiz yok. Son derece garip ve eşine daha önce rastlanmamış bir durum bizimkisi.”
“Gerçekten öyle,” dedi Isbister.
“Bu bana daha ziyade bir kamu kuruluşunun yapabileceği bir iş gibi gözüküyor. Öyle ya, neredeyse ebedi bir gardiyanlık. Bazı doktorların düşündüğü gibi yaşamaya devam ederse durum tam anlamıyla böyle olacak. Aslına bakarsanız bu konuda yetkili birileriyle görüşmek istiyorum. Gerçi şu ana kadar herhangi bir adım atmış değilim.”
“Onun bakımı için bir kamu kurumuyla anlaşmak, hiç de fena bir fikir değil. İngiliz Müzesi Kayyumu ya da Kraliyet Hekimler Koleji mesela… Elbette biraz garip gözükecektir ama zaten bu meselenin kendisi garip.”
“Bütün mesele onu almaları için kurumları ikna etmekte.”
“Bürokratik işlemlerde sıkıntı çıkarıyorlar değil mi?”
“Hem de çok.”
Bir süre sessiz kaldılar. “Şüphesiz ki eşine az rastlanır bir durum bu,” diye devam etti Isbister. “Bu arada bileşik faiz oranları da gittikçe artıyor.”
“Evet öyle,” diyerek onayladı Warming, “Altına olan rağbet de giderek azalıyor. Piyasaların ilgisi faize kaydı.”
“Farkındayım,” dedi Isbister. Yüzünü ekşitmişti. “Fakat bu gelişme onun yararına olacak.”
“Tabii uyanabilirse.”
“Tabii uyanabilirse,” diye tekrarladı Isbister. “Dikkat ettiniz mi, yüzü nasıl da bir deri bir kemik kalmış. Gözleri nasıl da çökmüş.”
Warming bir süre bakıp düşündü. En sonunda lafa girdi: “Onun uyanabileceğinden şüpheliyim.”
“Tam olarak anlayamadığım bir nokta var,” dedi Isbister. “Bana kendisini bu noktaya aşırı çalışmanın getirdiğini söylemişti. Neyi kastettiğini merak ediyorum.”
“Allah vergisi yeteneklere sahipti. Ama aynı zamanda istikrarsız ve duygusal bir karakteri vardı. Kuruntuluydu. Karısından ayrıldı. Daha sonra sanıyorum, bunu unutabilmek için fanatik bir biçimde siyasetle ilgilenmeye başladı. O bir radikaldi. Bir sosyalist. Ya da bir özgürlükçü. Yüksek okulda kendilerine bu adı veriyorlardı sanırım. Enerjik, aklı havada ve disiplinsiz. Davası için kendini paralayınca bu hale geldi işte. Yazdığı broşürü hatırlıyorum. Görülmemiş bir şeydi. Dolu doluydu, sert bir dili vardı. Geleceğe ilişkin çeşitli öngörülerden bahsediyordu. Bunların bir kısmı boşa çıktı. Bazıları ise gerçekleşti. Böyle tezleri okumak çoğunlukla dünyanın nasıl öngörülemezliklerle dolu olduğunu anlamanıza yardımcı oluyor. Eğer uyanabilirse öğrenmesi ve unutması gereken ne çok şey olacak.”
“Uyandığında orada olup ne söyleyeceğini duyabilmek için her şeyimi verebilirim,” dedi Isbister.
“Ben de öyle,” diye yanıtladı Warming. “Kesinlikle ben de öyle.” Kendine acıyan yaşlı bir adam edasıyla devam etti: “Ne var ki onun uyanışını asla göremeyeceğim.”
Derin düşüncelere dalmıştı. “Asla uyanmayacak,” dedi en sonunda. İçini çekti; “Bir daha asla uyanmayacak.”
III
Uyanış
Warming yanılıyordu. Uykucu uyanacaktı.
Ne muazzam bir karmaşa! Her şey ne kadar da basit ve tekdüze gözüküyor oysa. Kaç kişi her sabah yaşadığımız uyanışın nasıl mümkün olabildiği üzerine kafa yormuştur? Bunu mümkün kılan sayısız unsurun, nasıl olup da birlikte iş gördüklerini kaç kişi sorgulamıştır? Ruhun ilk kıpırdanmaları; bilinçsizlik halinin önce bilinçaltına, bilinçaltının bilince doğru açılması… Ve nihayet kendi varlığımızın yeniden farkına varışımız. İşte her gece uykusundan sonra hepimizin başına gelen bu halleri şimdi Graham yaşıyordu. Önce belli belirsiz bir his bulutu şekillenmeye başladı. Hafif bir hüzün hissetti. Bilmediği bir yerde yatıyordu. Tamamen bitkindi. Ama yaşıyordu Graham…
Kendine gelmek, yeniden bir birey olarak varlığını hissetmek, devasa uçurumları aşmak kadar zordu. Çağlar aşmıştı. En akıl almaz düşler bu zamanın korkunç gerçekleri olmuşlardı şimdi. Belli belirsiz hatıralar dolaşıyordu kafasında. Garip yaratıklar, bir başka gezegene aitmiş gibi görünen acayip manzaralar… Tatlı bir sohbetin üzerinde bıraktığı yatıştırıcı etkiyi hâlâ hissedebiliyordu. Kiminle yapılmıştı bu sohbet? Hatırlayamıyordu o ismi. Sonradan aklına gelecekti belki. Damar ve kasların unutulmuş duyarlılığı canlanıyordu içinde. Karanlıkta boğulmak üzere olan bir adamın beyhude kurtuluş çabalarına ait karışık hisler kaplıyordu benliğini. İç içe geçmiş hareketli sahnelerden oluşan büyüleyici bir panorama vardı karşısında.
Graham gözlerinin açık olduğunu fark etti. Yabancısı olduğu bir şeylere bakıyordu. Kesinlikle tanıdık değildi gördükleri.
Beyaz bir şey gördü. Bir şeyin kenarıydı. Belki bir tahta çerçevenin… Bu şeklin hatlarını takip ederek hafifçe başını hareket ettirdi. Görüş hizasının dışına çıkıyordu. Nerede olabileceğini anlamaya çalıştı. Perişan bir haldeydi. Derin bir iç sıkıntısı hissediyordu. Sabahın erken saatlerinde uyanan insanların bilindik huzursuzluğu vardı içinde. Belli belirsiz ayak sesleri ve fısıltılar duyar gibi oldu.
Başını oynatırken olağandışı bir fiziksel zayıflık hissetti. Otel odasındaki yatağında olabileceğini düşündü. Ama şu beyaz şeyin ne olduğunu bir türlü anlayamıyordu. Uyumuştu demek. Uyumak istediğini hatırlıyordu. Uçurum ve şelale geldi aklına. Yoldan geçen adamla bir şeyler konuşmuştu, olanlar hayal meyal kafasında canlanıyordu.
Acaba ne kadar zamandır uyuyordu? Bu ayak sesleri de neydi böyle? Çakıl taşlarına çarpan dalgaları
7