Hint mitolojisi. Arthur Berriedale Keith
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Hint mitolojisi - Arthur Berriedale Keith страница 9
İkinci Bölüm
Rigveda
Yeryüzü Tanrıları, İblisler ve Ölüler
Yeryüzüyle ilgili tanrılar arasında ilk sıra Agni’ye aittir. Kendisi İndra’dan sonra Ṛigveda’da en çok ilahiye sahip olan ilahtır. Onuruna yazılmış iki yüzden fazla ilahi bulunmaktadır. Ancak İndra’nın aksine insan gibi görünmek, Agni’nin karakterine neredeyse hiç tesir etmemiştir. Karakteri daima meydana geldiği elementle doludur. Bu sebeple tereyağı saçlı ya da alev saçlı, açık kahverengi sakallı ve tereyağı sırtlı olarak tarif edilmektedir. Bir anlatıda başsız ve ayaksız olarak görünürken bir diğerinde üç başı ve yedi kolu vardır. Tüm yönleri görebilir. Üç dili ve bin gözü vardır. Çoğunlukla hayvanlara benzetilir; kuvvetinden dolayı bir boğaya ya da doğmakta olan bir buzağıya. Veyahut kurban direğine bağlanmış bir ata. Bazen kanatlı olarak tanımlanır; kartala ya da denizlerdeki bir su kuşuna benzetilir. Hatta bir keresinde kanatlı bir yılan olarak anlatılmıştır. Yedikleri arasında saf yağ, sıvı yağ ya da odun bulunmaktadır. Diğer tanrılar gibi o da soma içer. Görünürde parlak olup rotası karanlıktır. Rüzgârla hareket ederek tıpkı bir berberin sakalı tıraş etmesi gibi yeryüzünü sıyırarak geçer. Korkunç bir biçimde kükrer ve her şeyi silip süpüren kıvılcımlarının önünden kuşlar uçuşur. Gökyüzüne doğru yükselir ve hatta cenneti yalayacak kadar çıkar. Kendisi bir arabaya benzetilir ancak aslında arabada taşınmaktadır. Arabasıyla tanrıları kurbana taşır. Gökyüzü ile Yeryüzü'nün ya da Tvaşṭṛi ile suların çocuğudur. Lakin Vişṇu ile İndra onu yaratmışlar ya da İndra onu iki taşın arasında meydana getirmiştir. Yeryüzünde iki ocak demirinde üretilmiştir. Bu demirler babası (üstteki) ve annesi (alttaki) ya da iki anne ya da emziremeyen bir anne olarak tasvir edilmektedir. Kendisini dünyaya getiren on bakire on parmak olup, “Kuvvetin Oğlu” ismi alevleri yaratmak için gereken kuvveti kanıtlamaktadır. Bu şekilde her sabah kurban için yaratıldığından en genç olma unvanına sahiptir. Aslında ilk kurban eden kişi olarak en yaşlı olandır. Veyahut yine ağaçların ya da bitkilerin içinde ya da kurban etme yeri olarak dünyanın göbeğinde doğmuştur.
Ancak Agni aynı zamanda atmosferin sularında doğmuştur. Kendisi Apāṃ Napāt yani “Suların Çocuğu”, suların kucağında büyüyen boğadır. Bununla birlikte, en azından bazı durumlarda, içinde bulunduğu sular aslında yeryüzüne aittir çünkü kendisinin sularda ve bitkilerde bulunmasından bahsedilmektedir. Benzer biçimde semadan yıldırım biçiminde doğmaktadır. Mātarişvan onu aşağı indirmiştir. Şüphesiz yıldırımın neden olduğu büyük yangınları hatırlatan bir şeydir. Her ne kadar güneşin parlaklığı ayrı bir ilah olarak algılansa da kendisi bazen güneş olarak tanımlanır. Bu yüzden gökyüzünde, sularda ve yeryüzünde olmak üzere üç farklı doğumu vardır. Ancak sıralama gökyüzü, yeryüzü ve sular olarak da karşımıza çıkar. Bu durum Hint dinindeki en eski üçleme biçimidir. Ve muhtemelen bu üçlemeden de diğer güneş, rüzgâr ve ateş üçlemesi biçimi doğmuştur. Bunun değişik bir biçimi de güneş (yine de Ṛigveda’da bulunmamaktadır), İndra ve ateştir. Dinsel törendeki üç ateş üç kutsal karaktere karşılık gelir. Diğer yandan Agni hava ile gökyüzünün tek olarak sayılması nedeniyle iki doğuma sahiptir. Yağmurla birlikte iner ve bitkilerden doğar. Sonra tekrar gökyüzüne yükselir. Bundan dolayı Agni’nin kendi kendisini kurban etmesi ya da kendisini kurban olmaya ikna etmesi gerektiğine dair gizemli buyruklar bulunmaktadır. Ya da yine yeryüzünde yakılan birçok yangından birçok doğumunun olduğu söylenebilir. Oysa üç sayısı Agni’nin erkek kardeşlerine dair görüşte yeniden ortaya çıkar. İndra’nın onun ikizi olduğu ve Paṇileri mağlup etme başarısını Agni’nin ondan ödünç aldığı söylenir. Gizemli bir biçimde Agni; akşamleyin Varuṇa, sabahleyin Mitra, havada bir uçtan diğer uca geçerken Savitṛi ve yolun yarısında gökyüzünü aydınlatırken İndra’dır.
1. Şekil: Agni
Ağızlarından yayılan alevlerle ateş tanrı vāhanasını (vasıtası) binmektedir. Vasıtası bir koçtur. İlahın üç başı ve üç bacağı vardır. Bunlar da üçlü doğumunu ve Hint dinsel törenlerinin üç ateşini simgeler. Diğer yandan yedi kolu, yedi ışık demetini temsil etmektedir.
Agni, kutsal ateşi olan evle yakından ilişkilidir. Tek başına Gṛhapati yani “Evin Efendisi” ismini taşımaktadır. Ayrıca her meskende erkek akraba, arkadaş, baba hatta oğul olarak misafirdir. Dahası tanrıların atası, Bharata’nın, Divodāsa’nın, Trasadasyu’nun ve diğer kahramanların tanrısıdır. Tanrıları kurbana ya da kurbanı tanrılara götürür. Bu yüzden de dünyalar arasında seyahat eden ulaktır. Diğer her şeyin ötesinde kurbanın rahibidir ve bir efsaneye göre bu görevden usanmıştır; ancak istediği ödemeyi aldıktan sonra göreve devam etmeye razı olmuştur. Bir başka suret içinde ölüleri yer çünkü ölülerin yakıldığı odun yığının üstünde cesedi yakar. Bu karakteriyle, adakların taşıyıcısı olarak suretinden dikkatlice ayrılmaktadır. Yalnızca bir rahip değildir aksine kâhin bir bilgedir; Jātavedas yani “Tüm Nesilleri Bilen”dir. İnsanlara ilham verir, onları kurtarır ve korur. Zenginlikler ve yağmur onun ihsanıdır tıpkı zürriyet ve zenginlik gibi. Günahları bağışlar, Varuṇa’nın gazabını önler ve insanları Aditi’nin önünde masum kılar.
Agni tanrılar için de hayırseverdir. Onları lanetten kurtarmış, çarpışmada onlar adına büyük yerler kazanmıştır. Hatta “Vṛitra Katili” olarak isimlendirilir. Lakin asıl başarısı kurbanı istila eden Rakşases’in yakılmasıdır. Bu da ateşin iblisleri yok etmek için eskiden beri kullanıldığının işaretidir. Sihir kullanarak Agni’nin aydınlatılması sayesinde güneşin gökyüzüne çıkışı gerçekleşebilir.
Vaişvānara olarak Agni “Tüm İnsanların Ateşi”dir ve diğer hane sahiplerinin ateşinin aksine bir kabile ateşi (Not 1) olarak görülür. Bununla birlikte genelde isminin anlamının “Tüm Suretleriyle Ateş” olduğu düşünülür. Tanūnapāt (Kendisinin Oğlu) ismiyle, Agni’nin odun ve buluttan kendiliğinden doğumundan bahsediliyor gibidir. Narāşaṁsa “İnsanların Övgü”sü ise ya insanın övgüsünün kişileştirilmesi ya da özellikle babalarla ilişkilendirilen üç ateşin güney alevi olabilir. Her ne kadar “çevik” anlamına gelebilen Agni’nin ismi Avestaca olmasa da ateş kültü İran’a özgüdür. Ayrıca ateşle yakın münasebete giren Ṛigveda’nın Athar-van rahipleri ile İran’ın ateş rahipleri olan Āthravanlar arasında paralellik vardır. Hintli hane sahibinin ateşi ve Roma’daki hane ile Yunanistan’daki (Not 2) mesken ateşi arasında açık bir benzerlik vardır.
Şahsiyet bakımından Agni’den ayrı olan tanrı Bṛihaspati’dir. Kendisi yedi ağızlı, yedi ışınlı, güzel dilli, keskin boynuzlu, mavi sırtlı ve yüz kanatlı olarak tasvir edilir. Bir yayı vardır ve sicimi Ṛta yani “Kutsal Düzen”dir; altından bir el baltası kullanır, demir balta
1
Bkz. A. Hillebrandt,
2
Karşılaştırma için bkz.