Norveç masalları. Frederick Herman Martens
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Norveç masalları - Frederick Herman Martens страница 5
“Üç Limon” (Absjörness, Norske Folkeeventyr, Ny Sam-ling, Christiana, 1871, p. 22, No. 66) masalı, İskandinav bölgesine ait değil, başka ülkelerden bu kültüre giren bir masaldır. Ayrıca doğu ülkelerinde herkesçe bilinen bir masaldır. Gelgelelim Asbjörnsen bu masalı Christiana’daki bir kadının ağzından dinlemiştir, yani bu demek oluyor ki bu masal, kuzeyde kendine bir yer edinmiştir.
Yeraltindaki Komsu
Bir zamanlar Telemarken’de bir köylü yaşardı ve bu köylünün kocaman bir çiftliği vardı. Gelgelelim sürüsünden yana şansı yaver gitmiyordu, sonunda evini ve arazisini kaybetti. Neredeyse hiçbir şeyi kalmamıştı, ancak elinde kalan az buçuk parayla şehirden uzak ormanlık alanda, ıssız bir köşede, ufak bir arazi satın aldı. Bir gün çiftliğinin avlusunda yürürken bir adamla karşılaştı.
“İyi günler komşu!” dedi adam.
“İyi günler,” dedi köylü, “Burada yalnız olduğumu sanıyordum. Komşum musunuz?”
“Şuranın ilerisinde çiftliğimi görebilirsiniz,” dedi adam. “Sizinkinden çok da uzakta değil.” Çiftçi daha önce böylesine güzel, böylesine verimli ve böylesine iyi durumda olan bir arazi daha görmemişti. Sonrasında bu komşusunun yeraltı ahalisinden biri olduğunu anladı, buna rağmen korku duymamıştı; komşusunu bir iki kadeh bir şeyler içmek için evine davet etti. Bu teklif komşusunu mutlu etmişe benziyordu.
“Dinle beni, senden bir iyilik yapmanı isteyeceğim,” dedi komşusu.
“Önce iyiliğin ne olduğunu bilmeliyim,” dedi köylü.
“Ahırının yerini değiştirmelisin, bana engel oluyor,” cevabını verdi komşusu.
“Hayır, bunu yapmayacağım,” dedi köylü. “Ahırı daha bu yaz yaptım ve kış geliyor. Onu kaldırırsam sürümü ne yapacağım?”
“Peki, ne istersen öyle yap ancak ahırı kaldırmazsan sonuçlarına da katlanırsın,” dedi komşusu. Bunu söyledikten sonra da çekti gitti.
Köylü bu durum karşısında şaşırıp kalmıştı, ne yapacağını bilemiyordu. Uzun kış geceleri yaklaşırken ahırını yerle bir etme fikri ona hiç cazip gelmiyordu, ayrıca başkalarına muhtaç olmak da istemiyordu.
Bir gün ahırında dikilirken bir anda yeraltına çekiliverdi. Kendini aşağıda, yeraltında, tarif edilemez bir biçimde etkileyici bir yerde bulmuştu. Her şey ya gümüşten ya da altındandı. Çok geçmeden kendisini komşusu diye tanıtan adam geldi ve ona oturmasını söyledi. Bir süre sonra yemekler gümüş tabaklarda getirildi, bal likörü ise gümüş sürahilerde… Komşusu, köylüyü yemek için sofraya çağırdı. Köylü bu teklife karşı koyamayarak sofraya oturdu, ancak tam kaşığını tabağına daldıracakken yemeğine yukarıdan bir şey damladı. Böylelikle iştahını kaybetti. “Evet, evet,” dedi adam, “ahırını neden sevemediğimizi görebiliyorsun sanırım. Huzurla yemek yiyemiyoruz. Ne zaman sofraya otursak yukardan pislik ve saman dökülüyor, ne kadar aç olursak olalım iştahımızı kaybettiğimizden yiyemiyoruz. Ahırınızı başka yere kurma iyiliğini bana çok görmezseniz ne kadar yaşlanırsanız yaşlanın önünüzde meralar arkanızda ekinler olmasını sağlarım, ancak bu iyiliği yapmazsanız yokluk içerisinde yaşarsınız ömür boyu.”
Köylü bunu duyar duymaz ahırını yerle bir etmek ve farklı bir yerde yeniden inşa etmek için işe koyuldu. Bir süre sonra yalnız çalışmadığını fark etti, çünkü gündüzleri ne kadar iş yapıyorsa geceleri o uyuyorken de bir o kadar iş yapılmış oluyordu. Anlaşılan komşusu da ona yardım ediyordu.
Köylü verdiği karardan hiç pişman olmadı, çünkü her zaman için yeterli yemi ve mısırı oldu; böylelikle de sürüsündeki hayvanlar semirdi. Bir keresinde tam bir yıl süren kıtlık olmuştu; yeteri kadar yemi olmadığından sürüsünün yarısını ya satmayı ya da kesmeyi düşünüyordu. Fakat bir sabah sütçü kız ahıra gittiğinde bir de ne görsün! Köpek gitmişti.
7
Takma saç yapan kişilere verilen ad. Günümüzde bu kişiler daha çok sahne sanatlarında görev alır. (ç.n.)