Yeni bir hayat. Murat Toktamışoğlu
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Yeni bir hayat - Murat Toktamışoğlu страница 6
Orta sonda Ankara Deneme Lisesi’ne geçtim. Yine alay ettiler benimle “Neyi deniyorlar?” diye. Deneme Lisesi Basketbol takımı ünlüydü o zamanlar Ankara TED Koleji ile de rekabet vardı aramızda. Biz maçlarda bağırırdık “Siz paralı biz beleş … Kolej” diye. Tüm kızlar basketbolculara hayranken ben akıllık ettim(!) futbol takımına girdim. Maçlarımıza kimse gelmezdi, fakat antreman için izinli olur derslere girmezdik.
Yılbaşlarında öğrenciler torbadan isimler çeker kura ile hediyeler alırdık birbirimize. Eziyet ve stres oluştururdu bu bende.
1980 darbesinde bahçede maç yapıyorduk umarsızca. Tatil olunca sevinmiştim. Lise yıllarımda futbol oynadım. Oynadıkça notlarım düştü. Aslında bağlantı yoktu arada fakat ailem kurdu. Top oyanmayı bırakırsam düzeleceğine inandılar ve bıraktım top oynamayı. Ne ilginçtir ki düzeldi notlarım.
Doktor olmak istemiyordum aslında. Mimar olmak gönlümde yatıyordu. Arkadaşlarda tiyatrocu ol veya güzel sanatlara git diyorlardı. Buna rağmen hala anlamış değilim neden yıllığımda doktor olmamla ilgili bir hedef yazdığını.
Ve şans bu ya Tıp fakültesine girdim ve ilk kez ailemin yanından ayrıldım. Kayseri’ye ticareti öğrenmeye gittim(!). Bu arada Tıp Fakültesini de kazasız belasız bitirdim.
Ailemin gönderdiği aylıklarla bütçe yapmayı öğrendim orada, hem de para arttırmayı ve bir de bir memur maaşı ile iki çocuğun okutulup nasıl aile geçindirilebileceğini, alın teri ile kazanılan paranın bereketini.
O yıllarda müziğe daha çok merak saldım. Kasetlerle başlayan merakım CD’lere uzandı. Bülent Ortaçgil, Mike Oldfield, Traffic, Camel, Pink Floyd, Led Zeppelin, Leonard Cohen, Joan Baez, King Crimson, Janis Joplin, Jefferson Airplane, Eric Clapton, B.B. King, Robert Cray, Livaneli, Timur Selçuk hayatıma girdiler bir daha çıkmamacasına.
Kadın doğumcu olmak istiyordum nedense. Herhalde parası çok diyedir. Mezun olunca ne yapacağım diye düşünüyordum. İhtisas yapmalıyıdım yoksa doktora doktor demezlerdi bu ülkede.
Mecburi hizmete başladım. Bu arada uzmanlık sınavlarına da girdim bir dalın uzmanı olmalıyım diye. Sonunda iki yıl içinde vazgeçtim uzmanlıktan ve kendimi gerçekleştirebileceğim başka bir yol çizdim kendime. Farketmiştim ki çocukluğumun özgürlüğünü, özgünlüğünü, heyecanlarını, misafirliğe giderken bile mutlu olmayı, babamın her akşam eve gelmesinden mutlu olmayı, dışarıda yemek yerken tatığım mutluluğu, bir aileye, bir kardeşe sahip olmanın mutluluğunu kısaca küçük mutluluklardan mutlu olabilmeyi unutmuşum.
Hayallerimi büyürken yolda düşürmüşüm.
Ben büyürken düşlerimi küçültmüşüm.
Ben büyümüşüm ancak ruhum küçülmüş.
Ben, ben olmaktan çıkmış herkes gibi olmuşum.
Sonunda mutsuz olmuşum, heyecansız, tutkusuz, inançsız, düşsüz bir hayata sürüklenmişim.
Yeniden düşlere sahip olmam gerektiğine karar verdim. Kendime yeni, yeni düşler yarattım ve peşinde çocuksu heyecanlarla ve tutkularla koşmaya başladım. Hala da koşuyorum.
Aynaya bakınca bunları hatırladım.
İyi ki hala düşlerim var.
İyi ki hala umudum var.
İyi ki yüreğimde hala heyecan duyabiliyorum.
İyi ki ailem ve karım var.
İyi ki çevremde beni seven, değer veren, anlayan, anlayış gösteren dostlarım var.
İyi ki düştüğüm zaman ayağa kalkabilecek gücüm ve inancım var kendime…
Geleceğe olumlu bakıyorum.
Çünkü biliyorum ki gelecek benim elimde. Büyük oranda benim elimde. Oluşabilecek engelleri aşabilecek güç de benim içimde. Yüreğimde, beynimin kıvrımlarında.
İşte bu nedenledir ki ben aynaya her baktığımda gözlerimin içinde coşku, heyecan, inanç, umut, düşler ve tutku görüyorum. Ve biliyorum ki ölene kadar görmeye devam edeceğim, çünkü ben öyle istiyorum.
Aynada gözlerimin taaa içine bakıp kendime “Düşlerin nelerdi ve ne kadarını gerçekleştirdin?” diye sorduğum zaman “Çoğunu ve gerçekleştirmeye de devam ediyorum” diyebiliyorum. Ben kendimle her zaman aynada olumlu konuşuyorum, kendime hakkettiğim değeri veriyor ve çocukluğumun saflığını, heyecanını, coşkusunu, umutlarını bugün de yaşatabiliyorum. Ya siz?…
Ve biliyorum ki bir şeylerin, düşlerin peşinden koşmak insana yaşam isteği, coşkusu ve heyecanı verir. Merak etmek ve bir şeyleri başarmak için heyecan ve istek duymaksa hayatı renklendirir ve anlamlandırır. Metin Eryürek’in eski “Aynalar” şarkısını Zuhal Olcay farkı ile tekrar dinleyin geçmişinize dönerken.
“Harmanım ben harmanım
Kırk satırlık fermanım
Yok dizimde dermanım
Eyletmen beni/Söyletmen beni/Ağlatman beni/Aynalar aynalar
İster anam darılsın
İster babam darılsın
Vuran elim kırılsın
Hüznüm siz de görünür
Saçım beyaz örülür
Yaşarken de ölünür
Eyletmen beni/Söyletmen beni/Ağlatman beni/Aynalar aynalar
Yüzümde hep çizgiler
İçimde hep ezgiler
Uçup gitti seneler
Eyletmen beni/Söyletmen beni/Ağlatman beni/Aynalar aynalar”
Yeter ki siz yaşarken ölmeyin…
1.Geçmişinize döndüğünüzde sizde iz bırakan neler hatırlıyorsunuz?
2.Pişmanlıklarınız, sevinçleriniz, kazançlarınız, kayıplarınız?
3.Geçmişten geleceğe çıkardığınız dersler neler?
YANLIŞLARIMIZ…
Hayat bizden bazı dersler almamızı bekler. Hatta bunu zorunlu kılar. Kaybetmeyi, kazanmayı, sevmeyi, sevilmeyi, mutluluğu, gücü, zayıflığı, sabrı, öfkeyi, sevinci, korkuyu, suçluluğu, huzuru, affetmeyi, affedilmeyi vazgeçmeyi, vazgeçmemeyi öğrenmemizi ister hayat. Bunları öğrenmek herkes için kolay değildir. Adına olgunlaşma yolculuğu dediğimiz yaşam yolunda alırız derslerimizi.
Gücü, mutluluğu, huzuru, sevgiyi, saygıyı, sağlığı birden elde edemezsiniz. Yaşadığınız dünyaya, çevrenize, kendinize bakış açınız olgunlaşma yolunda size yardım eder. Kendinizi ve çevrenizdeki dünyayı doğru anlamaya başladıkça kendinizle barışık olmaya da başlarsınız. Aldığınız dersler yaşamınızı