Bir Yüreğin Çöküşü - Bir Kadının Hayatından Yirmi Dört Saat. Стефан Цвейг

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Bir Yüreğin Çöküşü - Bir Kadının Hayatından Yirmi Dört Saat - Стефан Цвейг страница 6

Жанр:
Серия:
Издательство:
Bir Yüreğin Çöküşü - Bir Kadının Hayatından Yirmi Dört Saat - Стефан Цвейг

Скачать книгу

ki, -ateşten bir pençe bağırsaklarını parçalıyormuş gibi oldu- birdenbire bembeyaz oldu ve sendeleyerek duvara yaslandı. Ah, bu şiddetli, yakıcı ve ezici sancı, yüksek sesle bağırmamak için dişlerini sıkmak zorunda kaldı. Birden bastıran bu sancıyla bedeni inleyerek büküldü.

      Ne olduğunu hemen anladı. Safra kesesi krampıydı, son zamanlarda ona sık sık acı veren o şiddetli sancılardan biri ama şimdiye kadar hiç böyle korkunç bir acı vermemişti. Acılar içinde kıvranırken aklına doktorun “Heyecanlanmayın.” dediği geldi. Ve sancısının ortasında öfkeyle kendi kendine: “Söylemesi kolay, heyecanlanmayın! Nasıl heyecanlanmayacağımı da göster bana Profesör Bey, eğer insan… Ah… Ah…” diye söylendi.

      Kor hâline gelmiş görünmez pençe, acılar içinde kıvranan bedeni öyle oyuyordu ki, yaşlı adam inliyordu. Kendisini güçlülükle dairesinin kapısına kadar sürükledi, kapıyı açtı ve divana yattı, acıdan yastıkları ısırdı. Uzanınca sancının şiddeti hemen biraz azaldı, yakıcı tırnaklar yaralı iç organlarını o kadar şiddetli deşmiyordu. “Bir kompres yapmalıyım.” diye hatırladı. “Damlalarımı almalı, o zaman hemen düzelir.”

      Ama ona yardım edecek kimse yoktu, hiç kimse. Onun da öteki odaya ya da sadece zile kadar gidecek gücü yoktu.

      “Hiç kimse yok.” diye düşündü acı içinde. “Günün birinde bir köpek gibi gebereceğim. Bana acı veren şeyin ne olduğunu biliyorum, safra kesesi değil. İçimde büyüyen ölüm bu… Ben bitmiş bir adamım ve profesörlerin, kürlerin bana bir faydası olmaz. Altmış beş yaşında artık sağlıklı olunamaz. İçimi neyin oyduğunu, deştiğini biliyorum, ölüm bu, bundan sonra yaşayacağım birkaç yıl yaşamak olmayacak artık, sadece ölmek, sadece ölmek… Ama ben ne zaman yaşadım ki? Ne zaman kendim için yaşadım ki? Nasıl bir hayattı bu? Sürekli, yalnızca para kazandım, para, para ve hep başkaları için… Şimdi bunun bana ne faydası var? Bir karım oldu, genç bir kızdı onunla evlendiğimde, ona ilk ben sahip oldum ve bana bir çocuk doğurdu; yıllarca aynı yatakta aynı nefesi aldık ve şimdi, peki şimdi nerede o? Yüzünü tanıyamıyorum artık… Bir yabancı gibi konuşuyor benimle ve hiç benim hayatımı düşünmüyor, ne hissettiğimi, acılarımı ve neler düşündüğümü… Yıl be yıl bana daha da yabancılaşıyor… Bunlar nereye gitti, nereye? Ve bir çocuğumuz vardı, ellerimizde büyüdü, burada yeniden yaşamaya başlayacağımızı sandım, insanın kendisine çok gördüğü daha aydınlık, daha mutlu bir hayatım olacak zannettim, burada ölünmez! O, geceleri uzaklaşıyor ve adamların kollarına atılıyor! Sadece kendim için öleceğim, sadece kendim için… Çünkü onlar için çoktan öldüm… Tanrı’m, Tanrı’m, hiç bu kadar yalnız olmamıştım!”

      Ağrının pençesi arada bir şiddetleniyor sonra yine bırakıyordu. Ama öbür ağrısı, gittikçe şakaklarının daha derinlerine şiddetle vuruyor; düşünceler, bu sert, bu sivri, acıması olmayan bu ateş gibi çakıl taşları alnına batıyordu: “Şimdi sakın düşünme, sakın düşünme!” Yaşlı adam ceketinin ve yeleğinin düğmelerini açmıştı. Gömleğinin altındaki şişkin, hantal ve biçimsiz bedeni titriyordu. Yavaşça elini ağrıyan yerine bastırdı. “Burada ağrıyan şey ben, kendimim.” diye düşündü. “Sadece buyum ben, ateş gibi yanan şu ten parçasıyım sadece… Sadece şu bedenin altında kıvranan şey, artık o ait bana, benim hastalığım bu, benim ölümüm… Ben buyum sadece… Bu, komisyon danışmanı değil, artık karısı, çocuğu, parası, evi ve işi yok… Gerçek olan sadece bu, parmaklarımla hissettiğim bedenim ve onun içindeki acı veren ateş… Geri kalan her şey delilik, hiçbir anlamı yok artık… Çünkü orada acı veren, sadece bana acı veriyor… Beni üzen sadece beni üzüyor… Onlar artık beni anlamıyorlar ve ben de onları… İnsan kendisiyle yapayalnız, hiç böyle hissetmemiştim.

      Fakat şimdi böyle uzanmış burada yatarken bunu biliyorum artık ve tenimin altında ölümün büyüdüğünü hissediyorum, çok geç, altmış beşinci yılda, gebermeye az kala, şimdi, onlar dans eder ve gezmeye gider ya da orada burada dolaşırken, bu şerefsiz kadınlar… Şimdi biliyorum, sırf onlar için yaşadım, bana bir kez olsun teşekkür etmeyen bu kadınlar için, tek bir saat bile kendim için yaşamadığımı biliyorum şimdi… Ama artık onlardan bana ne! Bana ne! Beni hiç düşünmemiş o insanları neden düşüneyim ki? Onların merhametini beklemektense, geberip gideyim daha iyi! Beni niye ilgilendiriyorlar ki?”

      Yavaş yavaş, adım adım hafifledi acısı. O öfkeli pençe acılar içindeki adamın içini, kızgın bir kor gibi deşmiyordu artık. Ancak ne olduğu belirsiz bir şeyler kalmıştı, acı gibi değildi, yabancı bir şey içeriye doğru bastırıyor, zorluyor, kendisine bir oyuk hazırlıyor gibiydi. Yaşlı adam gözlerini kapatmış, gergin bir şekilde, hafif hafif içini kemiren, yiyip bitiren bu sesi dinliyordu: sanki bu yabancı, tanınmaz güç önce sivri, şimdi ise küt bir aletle içinde bir şey oyuyor, gevşetiyor, bırakıyordu. Bedeninin içini parça parça didikliyordu. Artık vahşice yapmıyordu. Artık acımıyordu. Ama içinde bir şeyler kabarıyor, yavaş yavaş çürüyordu. Bir şeyler ölmeye başlamıştı. Yaşadığı her şey, sevdiği her şey bu ağır ağır tükenen alevde eriyip gidiyordu, umursamazlığın ılık çamurunda ezilip kömürleşmeden önce, kapkara oluncaya kadar içten içe yanacaktı. Bir şeyler oluyordu, bir şeyleri belli belirsiz hissediyordu, orada öylece uzanmış heyecanla hayatını düşünürken bir şeyler oluyordu. Bir şeyler sona ermekteydi. Neydi o? Dinledi, içini dinledi.

      Ve yavaş yavaş yüreğinin çöküşü başladı.

      Конец ознакомительного фрагмента.

      Текст предоставлен ООО «Литрес».

      Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.

      Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.

      1

      Ham and eggs (İng.): Jambonlu yumurta. (ç.n.)

      2

      Assez joué pour vous. (Fr.): “Sizin için yeterince çaldım.” (ç.n.)

      3

      Maintenant je veux danser moi-même. (Fr.): “Şimdi ben dans etmek istiyorum.” (ç.n.)

      4

      Excusez, messieurs, un instant! (Fr.): “Affedersiniz, beyler, bir dakika.” (ç.n.)

/9j/4AAQSkZJRgABAQEASABIAAD/2wBDAAMCAgICAgMCAgIDAwMDBAYEBAQEBAgGBgUGCQgKCgkI

Скачать книгу