Nasreddin Hoca Fıkralarından Seçmeler. Неизвестный автор

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Nasreddin Hoca Fıkralarından Seçmeler - Неизвестный автор страница 3

Жанр:
Серия:
Издательство:
Nasreddin Hoca Fıkralarından Seçmeler - Неизвестный автор

Скачать книгу

kazan yahniler, sini sini pilavlar; millet gülüp eğleniyor, bir şenlik bir şenlik…

      “Bre!” demiş. “Bu kıtlık zamanında bu ne?”

      “Deme Hoca!” demişler. “Bugün bayramımız var, bütün bunlar o yüzden, gördüğün, göreceğin, göreceğimiz hepsi bu. Yoksulluk bizde de var.”

      Hoca içini çekerek:

      “Keşke…” demiş. “Her gün böyle bayram olsa!”

      Belinde Su Kabağı

      Hoca’ya, ikide bir, eşi dostu “Kendini kaybetme Hoca.” diye takılırmış.

      Hoca bir gün, ana ata memleketi Sivrihisar’a gitmeye niyetlenmiş. Yine bir “kendini kaybetme” nasihatiyle karşılaşınca: “Aman kaybolmayayım.” diyerek beline bir su kabağı bağlamış… “Nedir bu?” diyen konu komşuya: “Bundan böyle kaybolursam, Nasreddin Hoca olduğum belli olsun istedim.” demiş.

      Daha Akşehir’i çıkmadan muzibin biri Hoca’nın belindeki kabağı kesip kendi beline bağlamış. Tesadüf bu ya çarşıda karşılaşmışlar. Bakmış ki, belinde kabak yok, kendi kabağı tanımadığı birinin belinde bağlı:

      “Şu işe bak!” demiş. “Karşıdan gelen adam benim. O zaman ben kim oluyorum?”

      Ben Ona Karışmam

      Hoca hastalanmış, yatağa düşmüş. Çıkıp Akşehir’de efkâr dağıtamaz hâle gelmiş. Hoca’nın karısının yâreni olan mahallenin kadınları, Hoca hastayken de âdetlerini sürdürmüşler. İçlerinden birisi:

      “İlmine kurban olduğum…” demiş. “Allah hayırlısını versin, senin ardından ne söyleyelim, nasıl ağlayalım?”

      Hoca yattığı yerden mırıldanmış:

      “Armudu soyarak gitti

      Dünyaya doyarak gitti

      Hâlden bilmez kadınların,

      Dırdırın duyarak gitti,,

      deyin de artık ağlar mısınız, güler misiniz ben ona karışmam!” demiş.

      Ben Öbür Dünyadanım

      Artık toz mu olmuş, toprak mı olmuş, yoksa ayıp bir şey mi bulaşmış, nedir, Hoca’nın mintanı kirlenmiş. Kirlenmiş de ya yolda belde birisi görüp ayıplarsa:

      “Sakalından, kavuğundan utan, derse…” diye Hoca yol üzerindeki mezarlığa sapmış. Boş bir mezarın içinde soyunup temizlenirken, rüzgâr mintanını alıp kaçmasın mı… Mezarlıkta bir o yana bir bu yana, mintan önde Hoca arkada kovalamaca sürerken bir de ne olsa beğenirsiniz; yoldan geçen bir taifenin atları ürkmesin mi? Attan güç bela inen birkaç süvari Hoca’nın etrafını çevirip hesap sormaya başlamışlar:

      “Bre kendini bilmez, az kaldı bir kazaya kurban gidecektik. İn misin, cin misin mezarlıkta çırılçıplak ne koşturup duruyorsun?”

      Hoca bakmış, iş kolay değil, postu deldirmek var işin ucunda.

      “Durun çocuklar!” demiş. “Ne inim ne cinim ne de bildiğiniz hortlağım. Ben ölmüş bir kişiyim, öbür dünyanın ahalisindenim. Orayı kirletmeyeyim diye abdest bozmaya çıktım. Siz işinize bakın; hemen geri dönerim.”

      Ben Seni Kurtaramam

      Kınamayın canım, hevestir bu, herkeste olur. İşte Nasreddin Hoca zamanında, baykuş sesli bir adamcağız da müezzinliğe özenmiş. Üstelik ezan vakti de değil ama olsun, çıkmış minareye; ezan okumaya çalışırken Hoca aşağıdan ikaz etmiş:

      “Hey evlat, başının çaresine bak; öyle dalsız budaksız bir ağaç ki çıktığın, seni kurtaran olmaz!”

      Ben Yıldıza Bakarım

      Nasreddin Hoca, bir gün talebelerine:

      “Çocuklar…” demiş. “Konya ile Akşehir’in havası aynı olur.”

      “Hoca’m…” demişler. “Yanlışın olmasın!”

      “Ne yanlışı?” demiş Hoca. “Akşehir’de ne kadar yıldız varsa Konya’da da o kadar var!”

      Benimki de Düşünür

      Bizim Hoca Akşehir pazarında dolaşırken bir de ne görsün, minicik bir kuşa bir eşek yükü para isteniyor.

      Merakla pazarlığı seyretmiş. Kuşun tek meziyetinin konuşması olduğunu öğrenince koştura koştura eve gelip baba hindisini kaptığı gibi tekrar pazara dönmüş. Hindinin fiyatını sormuşlar. Hoca ne eksik ne fazla, papağana biçilen fiyatın aynısını söyleyip izahını yapınca:

      “Onun özelliği var, o konuşur.” demişler. Hoca düşünmeden:

      “Bu da düşünür.” demiş.

      Beş Parmak Altı Parmak

      Nasreddin Hoca kaşık bulamamış mı nedir, “Bismillah” deyip sağ eliyle zerdeye dayanmış. Aynı yöntemi uygulayan bir hasis:

      “Hoca…” demiş. “Afiyet olsun da neden beş parmağınla yiyorsun?”

      Hoca bu, hiç altta kalır mı?

      “Altı parmağım olmadığından!”

      Bıldırcınım Havalandı

      Nasreddin Hoca bir ahbabına bıldırcın ziyafeti çekmek istemiş. Pazardan bıldırcını almış. İşi hanımına da bırakmayarak kendi elceğiziyle kızartmış. Sofrayı hazırlamış.

      Dostu da Hoca gibi latife düşkünü biriymiş ki kaşla göz arasında sofradaki bıldırcınları saklayıp cebindeki sağ bıldırcınları sofraya bırakmış. Hoca bakmış ki biraz önce kızarttığı bıldırcınlar tüye teleğe bürünmüş uçuyor.

      “Allah’ım…” demiş. “Hikmetinden sual olunmaz anladım, bıldırcınları kurtarıp sevindirdin de benim yağım, tuzum, biberim, kursağımda kalan hevesim ne olacak?”

      Bilmenin Üç Yolu

      Nasreddin Hoca bir cuma günü, kürsüye çıkınca:

      “Ey Müslümanlar!” demiş. “Bugün size ne anlatacağımı biliyor musunuz?”

      Cemaat şaşkın, cevap vermiş:

      “Bilmiyoruz!”

      Hoca’nın, “Madem bilmiyorsunuz, o hâlde konuşmaya gerek yok.” demesiyle kürsüden inmesi bir olmuş. Kimse bu işin hikmetini çözememiş. Cemaat kendi arasında, bir dahaki sefere Hoca aynı soruyu sorarsa; “Biliyoruz.” diyelim kararına varmış.

      Hoca,

Скачать книгу