Tarzan Maymun Adam. Эдгар Райс Берроуз

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Tarzan Maymun Adam - Эдгар Райс Берроуз страница 15

Жанр:
Серия:
Издательство:
Tarzan Maymun Adam - Эдгар Райс Берроуз

Скачать книгу

etti. Bıçağı da onun yakınlarında, kısmen yaprakların altına gömülü olarak buldu. Bıçak, hem toprağın neminden pas tuttuğu hem de gorilin kurumuş kanına bulandığı için kırmızıya dönmüştü.

      Bıçağın yüzeyinin eskisi gibi parlak, ışıl ışıl olmayışı hoşuna gitmemişti ama yine de yaman bir silahtı, bulduğu her fırsatta kullanıp vaziyeti kendi lehine çevirmesine yarayacak bir silah. Bundan böyle, ihtiyar Tublat’ın sebepsiz saldırılarından kaçmayacaktı.

      Kısa sürede kulübeye vardı ve sürgüyü çabucak açıp içeri girdi. Aklındaki ilk husus kilidin mekanizmasını çözmekti. Bu sebeple kapı açıkken kilidi yakından inceleyerek kapıyı nasıl kapalı tuttuğunu ve dokunmasıyla birlikte nasıl açıldığını tam olarak anlamaya çalıştı.

      Kapıyı içerideyken de kapatıp kilitleyebileceğini keşfedince keşif sırasında saldırıya uğrama ihtimalini ortadan kaldırmak için kapıyı kapatıp kilitledi.

      Kulübedeki araştırmalarına belli bir düzen içerisinde başlamıştı ancak kısa bir süre sonra dikkati kitaplara kaydı. Kitapların, oğlanın üzerinde âdeta tuhaf ve güçlü bir tesiri vardı; o kadar ki kitapların mahiyetinin sunduğu harikulade bilinmezliğin cazibesi karşısında, başka hiçbir şeye ilgi gösteremiyordu.

      Kitapların arasında bir alfabe kitabı, çocuklar için okuma kitapları, birkaç resimli kitap ve bir de büyük sözlük vardı. Bunların hepsini inceledi ama ilgisini en çok çeken resimler oldu. Gerçi, resimlerin olmadığı sayfaları kaplayan küçük tuhaf böcekler de onda merak ve derin düşünceler uyandırıyordu.

      Babasının inşa ettiği kulübede, masanın üzerinde çömelmiş hâlde duruyordu. Pürüzsüz, kavruk tenli çıplak bedeni; ince, uzun parmaklı güçlü ellerinde duran kitabın üzerine doğru eğilmişti. Biçimli başını ve parlak, zeki gözlerini; uzun, gür siyah saçları çevreliyordu. Maymunların Tarzan’ı, küçük vahşi adam, aynı anda hem acıma duygusu hem de umut uyandıran bir portre çiziyordu; ilkel zamanlardan beri cehaletin zifirî karanlığından ilmin ışığına uzanan bir arayışın mecazi bir tasviriydi âdeta.

      Kitabı incelerken minik suratında ciddiyet hâkimdi zira belli belirsiz, puslu bir şekilde de olsa, bir fikrin ana hatları belirmişti zihninde. Bu fikir, daha sonra o tuhaf böceklerin kafa karıştırıcı sırrını çözmesine yarayacak anahtarı verecekti ona.

      Elinde bir alfabe kitabı duruyordu. Açtığı sayfada kendisine benzeyen küçük bir maymunun resmi vardı ancak bu maymunun elleri ve yüzü dışındaki her yeri, bize göre ceket ve pantolonla; Tarzan’a göre ise tuhaf ve renkli bir kürkle örtülüydü. Resmin altında ise beş küçük böcek vardı.

      OĞLAN

      Sayfadaki metne bakınca, bu beş böceğin aynı sırayla birçok kez tekrarlandığını fark etti.

      Öğrendiği başka bir şey de bu böceklerin aslında az sayıda olduğu fakat ara sıra tek başına dursalar da çoğu zaman diğerleriyle bir arada bulundukları ve bu şekilde birçok kez tekrarlandıklarıydı.

      Resimleri gözden geçirerek ve o-ğ-l-a-n böceklerinden oluşan birleşimin tekrarlarını arayarak sayfaları yavaşça çevirdi. Kısa bir süre sonra, aradığını başka bir küçük maymun resminin altında buldu; bu kez maymunun yanında çakal gibi dört ayak üstünde yürüyen ama ona pek benzemeyen tuhaf bir hayvan da vardı. Bu resmin altında da böcekler şu şekilde sıralanmıştı:

      OĞLAN VE KÖPEK

      Hep küçük maymunla birlikte görünen o beş böcek işte yine oradaydı.

      Böylece çok ama çok yavaş şekilde ilerledi zira bilmeden kalkıştığı bu iş, harflere ya da yazılı dile dair en ufak bir bilgisi olmadan hatta böyle şeylerin varlığından haberi dahi olmadan okumayı öğrenmek, zor ve zahmetli bir işti. Size ya da bana göre imkânsız bile olabilirdi.

      Bunu başarması bir günde olmadı elbet; hatta bir haftada, bir ayda veya bir yılda da olmadı. Ancak bu küçük böceklerde saklı imkânları kavradıktan sonra, çok ama çok yavaş bir şekilde öğrendi. On beş yaşına geldiğinde, alfabe kitabındaki ve resimli kitapların bir iki tanesindeki resimlerin altında yazan çeşitli harf kombinasyonlarının anlamlarını biliyordu.

      Edat, bağlaç, fiil, zarf ve zamirlerin anlamına ve kullanımına gelince; onlara dair fikri yok denecek kadar azdı.

      Bir gün, on iki yaşlarındayken masanın altında o ana dek keşfetmediği bir çekmecede birkaç kurşun kalem buldu. Bunlardan birini masanın üstüne sürtünce arkasında bıraktığı siyah çizgiyi gördü ve bu çok hoşuna gitti.

      Bu yeni oyuncağıyla öyle gayretli bir şekilde çalışıyordu ki kısa bir süre sonra masanın üstü karmaşık daireler ve çarpık çizgilerle dolmuş, kaleminin ucu da körelmişti. Sonra başka bir kalem aldı eline ama bu kez belli bir hedefi vardı: Kitaplarının sayfalarındaki küçük böceklerden bazılarının aynılarını çizmeye çalışacaktı.

      Kalemi, hançer kabzasından tutar gibi tuttuğundan zorlanıyordu bu işte zira böyle yazmak pek rahat olmadığı gibi yazılanlar da pek okunaklı olmuyordu.

      Fakat aylarca pes etmedi; kulübeye gelebildiği zamanlarda tekrar tekrar deneme yanılma yoluyla, kalemi en iyi şekilde kontrol edip istediği gibi hareket ettirebildiği bir tutuş pozisyonu buldu ve böylece, küçük böcekleri kabaca çizebilmeyi başardı.

      Böylelikle yazmaya geçmiş oldu.

      Böceklere bakarak aynılarını çizmek, ona bir şey daha öğretti: böceklerin sayısını. Bizim bildiğimiz anlamda sayı sayamasa da yine de miktara dair bir fikir edinmişti ve hesap yapmak için de bir elinin parmaklarını kullanıyordu.

      Çeşitli kitapları inceledikten sonra, çoğu zaman kombinasyon hâlinde tekrarlanan böceklerin hepsini bulduğuna ikna olmuştu. Büyüleyici resimli alfabe kitabını o kadar çok incelemişti ki bu kombinasyonları kolaylıkla doğru şekilde sıralayabiliyordu.

      Eğitimi ilerliyordu ancak, böceklerin önemini kavradıktan sonra dahi yazıdan ziyade resimler vasıtasıyla öğrendiğinden en büyük keşifleri, resimli büyük sözlüğün bitmek tükenmek bilmeyen sayfalarında saklıydı.

      Kelimelerin alfabetik sıralamasını keşfettiğinde, keyfine diyecek yoktu; aşina olduğu kombinasyonları sözlükte arayıp buluyor ancak onların devamındaki kelimeler, tanımları, onu yeni bir ilim bilmecesinin içine sokuyordu.

      On yedi yaşına geldiğinde, basit çocuk kitaplarını okumayı öğrenmiş ve küçük böceklerin muhteşem niteliklerini tam anlamıyla kavramıştı.

      Kılsız vücudundan ya da insani özelliklerinden utanç duymuyordu zira artık aklı ona, kendisinin o vahşi ve kıllı dostlarından farklı bir türe mensup olduğunu söylüyordu. O bir İ-N-S-A-N’dı, dostları ise birer M-A-Y-M-U-N’du; ağaç tepelerinde koşuşturan küçük maymunlar ise birer Ş-E-B-E-K’ti. İhtiyar Sabor’un bir A-S-L-A-N, Histah’nın bir Y-I-L-A-N, Tantor’un ise bir F-İ-L olduğunu da biliyordu. İşte bu şekilde okumayı öğrenmişti. Bundan sonra da ilerlemesi hızlı olmuştu. Büyük sözlüğün yardımıyla ve genetik mirasının bahşettiği olağanüstü muhakeme kabiliyetine sahip aktif zekâsıyla anlamını bilmediği kelimeleri zekice tahmin ediyor;

Скачать книгу