Doksan Üç. Виктор Мари Гюго

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Doksan Üç - Виктор Мари Гюго страница 24

Жанр:
Серия:
Издательство:
Doksan Üç - Виктор Мари Гюго

Скачать книгу

döndü.

      “Kaç kişisiniz?”

      “Yedi bin.”

      Tepeden aşağı inerlerken, köylüler Lantenac Markisi’ne yol açmak için çalılıkları temizliyordu.

      Gavard devam etti:

      “Lordum, bütün bu olanlar sadece tek bir sözcükle açıklanabilir, her şey çok basit aslında. Beklenen, bir kıvılcımdı. Varlığınızı ifşa eden cumhuriyetçi afiş, bütün ülkeyi Kral için ayağa kaldırdı. Ayrıca, bizden biri olan Granville Belediye Başkanı, (Abbé Ollivier’i kurtaran da odur, tarafından gizlice bilgilendirildik. Gece de tehlike çanlarını çaldılar.)”

      “Kimin için?”

      “Sizin için.”

      “Ah!” dedi Marki.

      “Ve işte buradayız.” diye devam etti Gavard.

      “Ve yedi bin kişisiniz.”

      “Bugünlük. Ama yarın on beş bin olacağız. Bu Breton birliğidir. Mösyö Henri de la Rochejaquelein, Katolik ordusuna katılmaya gittiğinde de çanları çalmışlardı ve bir gecede tam altı kilise, Isernay, Corqueux, Échaubroignes , Aubiers, Sainte Aubin ve Nueil ona on bin adam göndermişti. Savaş cephaneleri yoktu ancak bir taş ocağının evinde altmış kilo kadar barut bulan Mösyö de la Rochejaquelein, bununla yola çıktı. Sizin bu ormanda bir yerlerde olduğunuzdan emindik ve sizi arıyorduk.”

      “Ve Herbe-en-Pail çiftliğinde Mavilere mi saldırdınız?”

      “Rüzgâr, tehlike çanlarının sesini duymalarını engelledi. Hiçbir şey anlamadılar. Köy ahalisinden bir dizi palyaço onları iyi karşıladı. Bu sabah Maviler uyurken çiftliğe çıkarma yaptık ve her şey bir anda oldu bitti. Burada bir atım var, onu size lütfetmek isterim Generalim. Kabul buyurur musunuz?”

      “Tabii.”

      Bir köylü, askerler gibi kuşatılmış beyaz bir at getirdi. Marki, Gavard’ın sunduğu yardımı kabul etmeden atın sırtına atladı.

      “Hurra!” diye bağırdı köylüler.

      İngiliz tezahürat tarzı Bretonya sahillerinde çok revaçtadır. Çünkü Breton halkı, Manş Adaları’yla sürekli ticaret hâlindedir.

      Gavard asker selamı yaptı ve sordu:

      “Karargâhınızı nerede kuracaksınız Lordum?”

      “İlk başta, Fougères ormanında.”

      “Size ait yedi ormandan biridir.”

      “Bir papaza ihtiyacımız var.”

      “Bizde bir tane var.”

      “Kimdir o?”

      “Chapelle-Erbrée’nin vaizi.”

      “Onu tanıyorum. Jersey’e gelmişti.”

      Papaz sıradan çıkarak şöyle dedi:

      “Evet, üç kere.”

      Marki kafasını çevirdi.

      “Gününüz aydın olsun, Monsenyör. Size oldukça ihtiyacımız var.”

      “Elimden geleni yapacağım, Aziz Marki.”

      “Günah çıkarmak isteyenler olacak. Kimse zorlanmayacak elbette.”

      “Marki.” dedi papaz, “Gaston, Guéménée’de günah çıkarmaları için cumhuriyetçileri zorluyor.”

      “O bir berber. İnsanlara ölürken seçim şansı sunulmalı.”

      Talimat vermek için aralarından ayrılan Gavard dönmüştü.

      “Emirleriniz için hazırım, Komutanım.”

      “Öncelikle, buluşma yerimiz Fougéres ormanı. Adamlar dağılsın ve oraya gitsin.”

      “Başüstüne.”

      “Herbe-en-Pail ahalisinin Mavileri hoş karşıladığını söylemiştiniz, değil mi?”

      “Evet Generalim.”

      “Çiftliği yaktınız mı?” “Evet.”

      “Köyü yaktınız mı?”

      “Hayır.”

      “Yakın o zaman.”

      “Maviler savunmaya geçtiler ama sadece yüz elli kişiler. Biz ise yedi bin.”

      “Nerenin Mavileri bunlar?”

      “Santerre’in.”

      “Kral’ın boynu vurulurken trampet çaldıran adam değil mi o? Öyleyse bu tabur Paris’ten mi geldi?”

      “Yarım tabur.”

      “Adı ne peki?”

      “Afişlerinde ‘Bonnet-Rouge Taburu’ yazıyor.”

      “Vahşi hayvanlar.”

      “Yaralılara ne yapılmalı?”

      “Acılarına bir son verin.”

      “Mahkûmlarla ne yapacağız?”

      “Onları da vurun.”

      “Yaklaşık seksen tane var.”

      “Hepsini vurun.”

      “İki kadın var.”

      “Hepsini aynı şekilde vurun.”

      “Ve üç çocuk.”

      “Onları da beraberinizde getirin. Onlarla ne yapılacağına sonra karar veririz.”

      Marki atını ileri doğru itti.

      VII

      MERHAMET YOK! ACIMAK YOK!

      Tanis civarında bu olaylar olurken dilenci Crollon’a gitmişti. Geniş yapraklı çardakların altında, hiçbir şeye aldırış etmeden dağ geçitlerine daldı. Kendisinin de ifade ettiği gibi düşünmek yerine hülyalara dalmıştı. Çünkü düşünmek maddeseldir ancak bir hayalperest maddeye ihtiyaç duymaz. Avare gibi başıboş dolaşıyor, duraksıyor, yabani kuzukulakları bulup sağından solundan ısırıyor ve pınarlarda su içiyordu. Zaman zaman uzaktan gelen seslere dikkat kesiliyor ve başını kaldırıp bakıyordu. Sonra yeniden doğanın karşı konulamaz büyüsüne teslim olup paçavralarıyla güneşleniyordu. İnsan seslerine kulak kabartmıyordu ama kuşların cıvıltısını dinliyordu.

      Yaşlı ve yavaştı, Lantenac Markisi’ne söylediği gibi uzağa gidememişti. On

Скачать книгу