MAHALLENİN EN GÜZEL KIZI. Murat Ali Ersan
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу MAHALLENİN EN GÜZEL KIZI - Murat Ali Ersan страница 8
Sevgili Yasemin, üvey babanla birtakım sorunlar yaşadığını en başından beri biliyordum. Bu konuda yetersiz kaldığım için kendimi asla affetmeyeceğim. Seni o otobüs durağında beklettiğim için de kendimi affetmeyeceğim. Sevgime sahip çıkamayıp seni unutmanın doğru olacağını düşündüğüm için de kendimi affetmeyeceğim. Ancak şunu bil ki: İntihar etmemde senin hiçbir tesirin yoktur. Bu tamamıyla kendi hatalarımdan, toplumun beni bir kalıba sokmak isteyişinden ve benim bunu reddedişimden kaynaklıdır. Sakın ola ölümüm için kendini suçlama. Çünkü sen bana meleklerin bile kıskanabileceği bir hayat verdin. Duygularımın kalbimde olduğunu hissettirdin. Annem bana sevmeyi öğretti, ancak aşkı, aşkı bana sen öğrettin. İyi kalpli güzel Yasemin, Dünya’ma sevdayı getiren Yasemin, ruh ikizim, yaşam pınarım, elma yanaklım, yeşil saçlım, seni görmeyişimin üzerinden onca yıl geçmesine rağmen her ayrıntını hatırlıyorum. Bu yüzden sana şu birkaç dizeyi uygun gördüm:
I.
Seni seyredince Dünya’yı unutuyorum,
Dünya’yı seyredince seni hatırlıyorum.
Bu, şu ana dek,
Karşılaştığım en muazzam gerçek.
Ve sen, şimdiye kadar,
Gördüğüm, tek, yaşam, barındıran, insan, olarak, kalacaksın…
Sana yazdığım geri kalan şiirleri, mektuba ek olarak iliştirdim. Senden tek isteğim: Mektupla birlikte şiirlerimi okuduktan sonra onları çöpe atman. Çünkü biliyorum ki her okuyuşunda kendini kırgın hissedeceksin ve senin üzüldüğünü bilmek beni mahvedecek. Bu benim sana bir vasiyetimdir, lütfen titizlikle uygula. Sevgili Yasemin sana ulaşıp her şeyi telafi etmek isterdim ancak kırılan bir kalbi telafi etmenin çok güç olduğunu biliyorum…
Ve mektup böyle devam ediyordu…
4
Ertesi gün gece yarısı onlarca sigara külünün düştüğü delik pörçük ve eşya olmaktan bir hayli usanmış mavi koltuğun üzerinde uzanıyordum. Salonda yankılanan tek ses sıkıcı bir Fransız filminin durgun diyaloglarıydı. Çünkü yeryüzünde izlemediğim birkaç film kalmıştı sadece ve bu filmlerde sürekli ödül yağmuruna tutulan renksiz Fransız filmleriydi.
Masanın üzerinde yoksul bir köy çocuğu gibi duran telefonum çalmaya başladı. Bay-T arıyordu, kayda değer şeyler söylemeyeceği aşikardı. Telefonu sessize alıp filmi seyretmeye devam ettim. Bu gece Amerika başkanı dahil olmak üzere kimseyle muhatap olmak istemiyordum. Yalnızca kendimi insanlardan soyutlamanın verdiği hazzın en uç noktalarını keşfetmeyi umuyordum. Neden insanlarla konuşacaktım ki? Hep aynı şeyleri söyleyip duruyorlardı. Kayda değer bir cümle duymayalı neredeyse aylar olmuştu. Ancak Bay-T gibi bir arkadaşınız varsa isteseniz de istemeseniz de telefonu er ya da geç açmak zorunda kalacağınızı anlarsınız. Bay-T gibi herifler ısrarcı olurlar. Kapıdan kovsanız bacadan girerler. Nihayetinde telefon yedi kere filan çaldı.
Televizyonun sesini kıstım. Telefonu buz dolabının arka kısmında çalışan motoruna doğru tuttum, “Seni daha sonra arasam olur mu dostum? İş yerindeyim, çalışıyorum…”
Bay-T üfleyip püfledi, “Çorap kokan evinde kendine acımakla meşgul olduğunu biliyorum. Beni kandıramazsın.”
“Ne istiyorsun?”
“Asıl sen ne istiyorsun? Son zamanlarda iyice kendini saldın ne arıyorsun ne soruyorsun. Çorlu’ya geleceğim diyordun, yaz bitecek bak hâlâ gelmedin.”
“Biliyorsun. Bu sıralar bir hayli yoğun çalışıyorum. Başımı kaşıyacak fırsatım bile olmuyor.”
“Bana yalan söylemekten vazgeç. Bana yalan söylediğini anlayabiliyorum. Şu an yine televizyonun karşısına geçmiş bir film izliyor olmalısın. Bütün gün yaptığın tek şey film izlemek.”
“Bana bir insan göster insan olduğunu kanıtlasın, o zaman ben de bir yolunu bulurum filmlerden uzaklaşmanın.”
“Bırak bu edebiyat ağızlarını.”
“Beni neden aradın?”
“Zevkimden aramadım herhalde,” diye öfkelenir gibi oldu Bay-T. “Düğün günüm belli oldu onu haber vereyim dedim.”
“Ne zaman?”
“Cumartesi akşamı saat sekizde,” dedi, sonra da vurguladı, “Bu cumartesi. Sakın bana bahane üreteyim deme. Çünkü nikah şahidimizsin.”
“Ben mi? Beni mi nikah şahidiniz yapacaksınız. İyi de benim cumartesi günü halletmem gereken çok mühim bir işim vardı. Memleketteki evimiz su alıyormuş, dış cephesine kaplama yaptırmam lazım.”
“Yaz ayındayız.”
“Evet ama firma randevulu çalışıyor, eğer bu sefer de yaptırmazsam seneye beklemek zorunda kalırım. Bu da annemin hiç hoşuna gitmez.”
Bay-T yine oflayıp pufladı, “Bana neden yalan söylüyorsun dostum?”
“Yalan söylemiyorum.”
“Seni aramadan önce anneni aradım. Bana evinizin su aldığından bahsetmedi. Seni aramadan önce bilerek anneni aradım çünkü o senin kadar yalan söylemiyor. Her neyse nikahıma şahitlik yapman için ayaklarına kapanacak değilim. Zaten bunu ben değil Meryem istiyordu. Şimdi bana açıkça söyle, buraya gelecek misin gelmeyecek misin?”
Bay-T memleketin öteki ucunda oturuyordu ama ölmeden önce yapmam gereken şeyler arasında onu ziyaret etmek de vardı. Bay-T’yi ve biricik