Aşk ve Nefret Kitabı. Joltay Jumat Almaşoğlu

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Aşk ve Nefret Kitabı - Joltay Jumat Almaşoğlu страница 11

Жанр:
Серия:
Издательство:
Aşk ve Nefret Kitabı - Joltay Jumat Almaşoğlu

Скачать книгу

durum böyle.

      – Bak sen şu işe, ne hale gelmişiz! Yıllar önce de, yırtık insanlar Kazakları şöyle uyarmışlardı: ‘Rus diline hakim değilseniz, önemli görevlere alınmazsınız.’ Bir şekilde bunu aştık ve şimdi de başka bir talihsizlik başımızda: “Bilgisayarı bilmiyorsan, iyi bir işi umut etme” … Ey- Allah’ım… bu, görünen o ki, bizim Kazak kaderimiz… Anlaşılan, bizler – şanssız insanlarmışız…

      Firuza neredeyse gülecekti ama kendini toparlamayı başardı. Yine de dayanamadı, kahkahayı bastı. Fatima hoşnutsuz bir şekilde ona doğru baktı.

      – Neye gülüyorsun? Haksız mıyım?

      – Afedersiniz, size gülmüyorum. Sadece bir şey hatırladım…

      – Peki neye, eğer sır değilse? Sen, bir tilki gibisin, kurnazlık yapma!

      –Burada bilgisayar bilgisi olmadan işe alınmayacaklarından endişeleniyorsunuz. Kazakların şanssız bir halk olduğunu düşünüyorsunuz… Bu sadece Kazakların sorunu mu? Bilgisayar artık tüm dünyayı ele geçirdi. Tüm gezegen onun gücünün etkisinde. Ve biz… İşte söylemek istediğim şey: 21. yüzyıldaki tüm faaliyetler bilgisayar tabanlı olacak. Bu, monoton el emeğinin yavaş yavaş ortadan kalkacağı anlamına gelir. Mesela, tüm karmaşık hesaplamalar, çizimler bir bilgisayarda yapılacaktır. Son zamanlarda bir gazetede şunlar yazıyordu: “Gelecekte uygarlığın tüm başarıları bir bilgisayar ağına bağlanacak, herhangi bir ülkede gerekli bilgileri ihtiyaç duyulduğunda kullanmak mümkün olacaktır. İlginç olan, gelecekte, mesela bir bilim adamı olmak için kütüphanelere, arşivlere gitmeye gerek kalmayacak, ihtiyaç duyulan tüm bilgilere bilgisayardan ulaşılacaktır. Bilgisayarın yazarların ve şairlerin yaratıcı yeteneklerine sahip olması da oldukça muhtemeldir… İşte bilgisayarın gücü bu!

      ‘İnanması zor,’ diye karşı çıkmıştı Fatima. – Bilgisayar başında oturan biri nasıl büyük bir bilim insanı olabilirdi? Ve bu… şair olmak için… nasıl bir yeteneğe sahip olmak gerek!

      – Sadece gerçek yetenekler harika şiirler yazabilir. Bu, Tanrı’nın bir armağanıdır. Bu tür ruhsuz demir parçaları şiirle de mi uğraşacaklar… Böyle bir şey olamaz.

      – Buna inanmayabilirsiniz, ancak ilerlemeyi durdurmak imkansızdır. Bahsettiğim zaman çok uzak değil. Evet, yakında tüm bunların gerçekleşeceğine kendiniz de ikna olacaksınız. Sadece şu anda eskiye dönük fikirlerin tutsağısınız.

      – Bırak bu saçmalıkları! Kafamı karıştırma, – diyerek komşusu elini boşver dercesine salladı ve uzun süre kendi içine kapanarak sustu. Firuza kendisini tuhaf hissetmişti: yoksa onu istemeden gücendirmiş miydi? Hayır gibi görünüyor. Bir süre sonra Fatima hiçbir şey olmamış gibi tekrar konuşmaya başladı.

      – Yani bunun ilk çocuğun olduğunu mu söylüyorsun?

      – Evet, ilk.

      – Bu durumda, canım, onu mutlaka doğur. İlk doğum önemlidir. Ayrıca doğumdan sonra vücudun da temizlenir. Kan dolaşımı iyileşir. Bu arada, kocan nasıl? Baba olmaktan memnun mu?

      Firuza cevap vermemişti.

      – Babası kim? O nerede çalışıyor?

      – O… o yok.

      – Ah, peki nerede?

      – Bilmiyorum.

      – Nasıl yani ‘Bilmiyorum’?

      – İşte öyle…

      – Ah, canım, sen neden bahsediyorsun?! Çocuğunun babasını nasıl bilmezsin?

      Bana öyle geliyor ki siz gençler, kiminle vakit geçirdiğinizi, dolaştığınızı, kiminle sevgili olduğunuzu ve yattığınızı düşünmüyorsunuz bile… Nasıl bir vurduymazlık bu ha?

      Firuza’nın kafası karışmıştı.

      – Abla, hayatımda bir kez hata yaptım. Bir arkadaş partisinde, biraz şarap denedim… sarhoş olmuşum…

      – Nasıl sarhoş oldun? Hafızanı kaybedecek şekilde ne kadar içmek gerek, bir düşünsene! Hiçbir şey hatırlamıyor musun?

      Kız olumlu anlamda başını salladı.

      – İşte ebeveynlerin de sanırım hiçbir şey bilmiyorlar. Her şey kendiliğinden olmuş. Partide sarhoş olmuşsun… kendini kimin kollarında bulduğunu hatırlamıyorsun. Vay! Uçmuşsun! Böyle bir durumda ne bilebilirsin ki?

      Firuza mekanik bir şekilde elini şişkin karnında gezdirdi.

      – Tanrıya şükür, en azından bu varlığı hatırlıyorsun…

      Ve o sırada genç kızın içinde keskin bir acı nefesini kesmişti. Firuza karnını kavrayarak inliyordu.

      – Ah zavallı kızcağız! Yine azap çekiyor… İnsan ne yapabilir ki… Kadının payına düşen bu… Allah’ın takdiri bu… Dayanmalısın…

      – Abla! Dayanamıyorum! Çok acıyor…

      – Tamam, tamam, şimdi doktoru çağıracağım.

      Fatima koridora koştu ve ardından görevli kadın doktor onu koğuşa kadar takip etti.

      Fatima duruma dair açıklamalara başladı:

      ‘Sanırım doğum öncesi kasılmalar yaşıyor. Onu sakinleştirmek için bir iğneye, ağrı kesiciye ihtiyacı var.

      – Lütfen karışmayın. Biz kendimiz de iyi biliyoruz … Şimdi kontrol edeceğiz, – diyerek hoşnutsuzca cevap verdi doktor.

      Ama Fatima’nın susmaya niyeti yoktu. İddialı bir şekilde, hararetle konuşuyordu:

      – Unutmayın, ben sadece bir kadın değilim. Ben iki çocuk annesiyim ve ben de bir şeyler anlıyorum, o yüzden sözümü iyi dinleyin bacım.

      – Uzaklaşın, kenara çekilin… Uzaklaşın! ..

      Doktor, Firuza’nın ayağa kalkmasına yardım etti ve onu dikkatli bir şekilde koğuştan çıkardı, aynı zamanda Fatima’dan uzaklaştı. Ama daha önce olduğu gibi, o geride kalmıyordu. Çok geçmeden Firuza tedavi odasından döndü, artık sakinleşmişti. Görünüşe göre, kasılmaları kısa sürmüştü ve şimdi epeyce azalmıştı. Her halukarda, Firuza bunlara kendini tahammül edebilir hissetti. Komşusu memnun bir ses tonuyla açıklamalarda bulunmaktan geri kalmıyordu:

      – Sana henüz doğum sancılarının başlamadığını söylemiştim. Ben bunlardan iyi anlarım. Ben yanılmam!

      – Abla, kocanız neden görünmüyor? O buraya gelemez mi? Fatima, Firuza’nın naif sorusuna yürekten güldü. Ve gülümseyerek, kaygısız bir hafiflikle ve biraz da kabadayı uslübuyla cevap verdi:

      Bilgin olsun, bu aptalı uzun zaman önce evden gönderdim. Karşılıklı anlaşarak boşandığımızdan bu yana altı yıl geçti. Ve tüm bu yıllar boyunca

Скачать книгу