Aşk ve Nefret Kitabı. Joltay Jumat Almaşoğlu
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Aşk ve Nefret Kitabı - Joltay Jumat Almaşoğlu страница 4
Semiha kendini tuhaf hissediyordu.
– Neden böyle konuşuyorsun? Ben sana bağlıyım, seni çok seviyorum ve senin için endişeleniyorum. sadece … bugün ruhsal halim buna direniyor, alkol almıyor, – utanç içinde mırıldandı, alınganlıktan içten içe titriyordu.
– Alır! Almazsa da zorlarız! diye – bağırdı. Genç adamlar da yerlerinden kalkmışlardı. Eşleri de, bu durumdan zevk alırcasına ona ısrar etmeye başladılar. Geri çekilecek hiçbir yer olmadığını anlayan Semiha, kadehini sertçe sıktı ve titrek yudumlarla içkisini boşalttı.
– İşte bu kadar! – diyerek İlisa ve Engelsina onaylarcasına ellerini çırptılar.
Ama bu daha her şeyin başlangıcıydı. Deneyimsiz Semiha’ya inanılmaz görünen başka maceralar olmaya başlamıştı. Kafayı bulmuş olan John aniden burada oturan tüm kadınları öpmek istediğini açıkladı. Semiha’nın bakışları anında karısı İlisa’ya dönmüştü – nasıl bir tepki verecekti? O ise, Semiha’yı çok şaşırtacak şekilde, bu tekliften çok memnun görünüyordu.
– Haydi canım, böyle bir şeyi düşündüysen harekete geç! – dedi cesaret verici bir şekilde, ardından memnun bir kahkaha patlattı. Şaşıran John ayağa kalktı ve tutkuyla Engelsina’nın dudaklarına yapıştı ve aynı zamanda onu sıkıca kendine çekti. Güzel kadın, direnmeyi düşünmedi bile, bunu tuhaf bile saymamıştı. Bundan cesaretlenerek gözünü Semiha’ya dikti. Semiha kafası karışmış ve korkmuş bir şekilde, uzaklaşmaya çalışarak kocasına baktı. Ama bu onun umurunda bile değildi. İlisa’ya sarılmış, ona coşkuyla bir şeyler fısıldıyordu. Çaresiz direnişe rağmen John, Semiha’nın narin boynunu yakalayarak onu sıkıca kendine çekti ve yüzünü çevirerek anında kızın kiraz dudaklarını salya akan ağzına doğru çekti.
Semiha böyle bir küstahlık karşısında şok olmuştu. Bu masum bir eğlence değildi. Ya sarhoş John, herhangi bir nezaketi unutarak sadece bununla yetinmezse ne olacaktı?
Aşot oturduğu yerden fırlamıştı, gözlerini fal taşı gibi açarak ve ellerini kollarını hızla sallayarak konuşmaya başladı.
Beyler! – diyerek, yüksek sesle bağırdı. – ‘Sanırım birbirimizden saklayacak, utanacak, etrafa bakıp sıkılacak bir şeyimiz yok. Yani çok özgün, güzel ve çok makul bir teklifim var. Bir süreliğine eşlerimizi değiştirelim. Ne düşünüyorsunuz? İnanıyorum ki hanımlarımız sadece alışkanlıktan vazgeçmek için değil, bir başkasıyla yeni şehvet duyguları yaşamak için de ilginç bir öneriye itiraz etmezler,’ dedi Aşot, şehvetle.
Duyduklarından Semiha’nın nefesi kesilmişti, vücudundan bir tiksinti ürpertisi geçti. Bu müstehcen adam şaka mı yapıyor du yoksa gerçekten böyle bir utanmazlığı mı ima ediyordu? İşte gerçek sefalet, rezillik! Arkadaşlarla her hangi bir eşyanın değiş tokuşu ya da başka bir şey değil, eşleri değiştirmek… Tanrım, ne utanç! Hayır, hayır, olamaz! Umarım böyle kirli planlar sarhoş hezeyanı olarak kalır!
Ama öyle görünüyor ki, böyle düşünen sadece kendisiydi: İlisa ve Engelsina buna içtenlikle gülerek karşılık vermiş, yanakları kızarmış ve gözleri iştahla parlamıştı.
“Eğer bunu eşlerimiz istiyorsa, bu onların hoşuna gidiyorsa, bu isteğe direnmeyiz, uygun gördüğünüz şekilde hareket edin” dediler ve cilveli bir şekilde bunu kabül ettiler.
Ve sonra tüm bu saçma maskaralıklara sabırla katlanan Semiha buna daha fazla dayanamadı. Aşağılanma ve öfke duygusu ona hakim olmuştu ve oturduğu yerden kalkarken, öfkeden çaresiz bir haykırışa dönüşen sözlerini söyledi:
– Bu nedir, böyle? Bu gerçekten sizin övündüğünüz özgürleşme ve rahatlık mı?! Kızlar, sizin derdiniz ne? Vicdanınız, şerefiniz, gururunuz nerede? Kendi namusunu kurtarmak için ölüme gitmeyi tercih eden Kazak kızları siz değil misiniz?..
– Neden sinirleniyorsun ki? Kazak kadınları neden diğer kızlardan daha aşağı olsunlar? diye bağırdı İlisa. – Ne onurundan bahsediyorsun? Küresel ölçekte değerlendirecek olursak, tüm bunlar kimsenin umurlarında değil. Biz fahişe miyiz sanki? Sevgili kocalarımızı, cinsel tutkularını sinsice tatmin eden bazı yabancı güzeller gibi aldatıyor muyuz? .. Hayır ve yine hayır! Ve bu değişme fikiri bizim düşüncemiz mi? Kocalarımızın kendileri böyle istedi… Bu, bilmek istiyorsanız, özgür aşktır. Bu aşka, duyguya yeni bir bakıştır… Yeni bir zamanın ruhu… Hala anlamıyorsan anla artık!
– Sen… bak… akıllı olmayı ve alınganmış gibi davranmayı bırak, köyünün görgü kurallarını anlatma bize! Hayatın getirdiği yenilikleri keşfedemiyorsan, dilini tut, konuşma ve modası geçmiş görüşlerinle, doldurulmuş bir aptal olarak kalma, diyerek’ Engelsina alaycı bir şekilde çıkıştı.
Sem – genellikle makul, ölçülü bir genç olarak – morarmış ve karısına saldırmamak ve onu parçalamamak için tüm gücüyle kendini tutuyordu. Aşot, dudaklarını iğneleyici bir şekilde kıvırarak münakaşaya müdahale etmek durumunda kalmıştı:
– Sem, yeni evlenirken sana ne tavsiye ettiğimi hatırlıyor musun? Ama sonra benim fikrimi dinlemedin, kendi bildiğin gibi davrandın. Ve işte sana sonuç.
‘Ben de vazgeçirmeye çalışmıştım’ dedi kızgınlıkla John. Çılgına dönen Sem, Sapargül’le yalnızca kendisi arasında kalması gereken sırrı arkadaşlarına anlatmaya kararlıydı, küçük düşürülmüş karısına küçümsemeyle bakarak haykırdı:
– Ah, hiçbir şey bilmiyorsunuz! Bunu bir sır olarak sakladım, sizlerden sakladım. Bir düşünsenize, benden önce tek bir erkeğin ona bakmadığı, imrenmediği ortaya çıktı. Bu kadar yıl yaşamasına rağmen hiç bir erkekle birlikte olmamış! Bu olacak bir şey mi?!
– Öyle mi! İlisa alaycı bir şekilde kıkırdadı. – Yani, erkekler onu görmemezlikten gelmişler ve hiçbiri ona aşık olmamış… İlginç bir durum! Vah, zavallı Sem … Bu kimseye lazım olmayan bakireyi sadece sen, bir budalayı almışsın!
– Hayır, inanamıyorum! Bu olamaz! Sem, şaka mı yapıyorsun? Doğruyu söylediysen, o zaman senin Semiha’n… gerçek bir… aynı… diyerek – güldü Engelsina.
Burada yapacak başka bir şeyi olmadığını hisseden Semiha hızla ayağa kalktı, kendini toparladı ve yolu aramadan hızla oradan uzaklaştı. Geriye dönüp bakmaktan, geride kalan, kaba, alaycı, aşağılık ve iğrenç, işe yaramaz ve utanmaz küçük insan grubuna bir an bile bakmaktan iğreniyordu.
– Semiha, dünkü çıkışını nasıl anlamamı bekliyorsun?
– Tam tersine, bu soruyu sana ben sormak isterim…
– Neden?! Senin gibi vahşi öfkemi göstermedim ben. Mütevazı bir ziyafet olan dostluk buluşma ortamını bozmadım. Ama sen… kendi kültür eksikliğini, arkadaşlarıma saygısızlıkla gösterdin.
– Kültürsüz mü? Yani ben mi kültürsüzmüşüm? Ha ha ha! Benimle dalga mı geçiyorsun? Yani benim haysiyetimi, şerefimi incittiklerini anlamadın mı, ruhumu umursamadıklarını farketmedin mi? Aman Tanrım! Kimlere dönüşüyoruz!?