Karakalpak Halk Masalları. Анонимный автор
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Karakalpak Halk Masalları - Анонимный автор страница 3
Günlerden bir gün oğlu babasına haber göndermiş. “On yedi yaşıma geldim, gücüm kuvvetim yerinde, ava çıkıp seyran edeyim desem altımda atım yok, belimde kemer, elimde aksungur kuşum yok.” demiş. Padişah, oğluna silahını, bakımlı küheylanını ve padişahlığına yakışır aksungur kuşunu göndermiş. Silahlarını kuşanıp atına binip şehzade ava çıkmış. Avda önünden bir ceylanın kaçtığını görmüş. Ceylanı yakalamak için kuşunu göndermiş ki bir fırtına kopmuş. Yeryüzünü karanlık kaplamış. Padişahın oğlu ceylanın da kuşun da nereye gittiğini anlamayarak şaşıp kalmış. Biraz zaman geçtikten sonra güneş açmış. Güneş açınca padişahın oğlu ceylanın büyük bir çeşmenin yanında durduğunu görmüş. Bu çeşmede atını sularken suya yansıyan bir güzelin siluetiyle karşılaşmış. Etrafına baktığında, etrafta kimse yokmuş. Padişahın oğlu oracıkta o silüete âşık olmuş. Babam bu kızı bana bulmazsa başımı alıp giderim buralardan diye düşünmüş. Aksungur’u bırakıp babasının yaptırdığı şehre geri gelmiş. Şehre geldikten sonra babasına “Suda silüetini gördüğüm kızı bana alsın. Olmazsa ben aramaya çıkacağım.” diye haber göndermiş Babası da “O silüete âşık olmasın boşuna. O silüete bizim dedelerimiz de âşık olmuş ama bulamamışlar. Başka istediği kızı alırım, gidip böyle söyleyin.” diye haber göndermiş. Padişahın oğlu da “O kızı almazsa başımı alıp giderim.” demiş. Padişah çocuğunun gitmekte kararlı olduğunu anlayınca yanına beş yüz asker vermiş. Padişahın oğlu beş yüz askeri yanına alıp dağlardan geçiyorken başka askerlerin bir adamın elini bağlayıp götürdüklerini görmüş. Padişahın oğlu bu adama acıyıp, onu kurtarmak istemiş:
– Bırakın, adamı diye seslenmiş. Söyleyen padişahın oğlu olduğu için adamı serbest bırakmış askerler. Bırakılır bırakılmaz adam hemen gözden kaybolmuş. Bu adamın adı Kıran’mış. O kadar hızlı bir adammış ki altı aylık yolu bir atlamayla gidermiş. Gözden kaybolunca askerler:
– O Kıran adında babanın nefret ettiği bir adam. Şimdi babana ne diyeceğiz, demişler.
– Eyvah, o zaman ben suçluyum. Edepsizlik ettim, artık babamın yüzüne hayatta bakamam, diyerek yanındaki beş yüz askeri geri göndermiş. Ve kendisi dağlara doğru tek başına yol almış. Yolda giderken bir dağın başında ağlayan çok uzun boylu bir adam görmüş. Bu adamdan korkarak oradan kaçmaya başlamış. Adam gür bir sesle bağırmış:
– Sen kaçmakla kurtulamazsın. Ben senin ahiretlik dostunum, korkma beri gel, demiş. Dikkatlice baktığında az önce kurtardığı adam olduğunu anlamış. Yanına çağırıp kucaklaşmışlar.
– Benim adım Kıran. Babanın en büyük düşmanıyım. Beni yakaladılar. Götürüp öldüreceklerdi, sen beni ölümden kurtardın, demiş. Sonra da Kıran, padişahın oğlunu yaşadığı yere götürmüş. Beraber orada yaşamaya başlamışlar. Günlerden bir gün padişahın oğlu yatarken iç çekmiş. Kıran yerinden fırlayıp:
– At kişnese, sürüsünü özler, yiğit iç çekse yurdunu özler, derler. Ne oldu? Tek tek anlat, isteğini yerine getireyim, demiş. Padişahın oğlu da âşık olduğu kızı anlatarak aklında hep o kızın olduğunu söylemiş.
– Kolay, bu gece o kızı buluruz, demiş. Akşama kadar Kıran dağın başına odun toplamış. Güneş batıp karanlık düştükten sonra:
– Ben gidiyorum. Sen buradan ayrılma. Odunları sürekli yakıp otur. Ateş sürekli yanmazsa ben yolumu şaşırırım, demiş ve Kıran yola çıkmış. Padişahın oğlunun âşık olduğu kız peri padişahının küçük kızıymış. Kıran bunu biliyormuş. Kıran, peri padişahının ülkesine doğru yönelmiş. Tan atmak üzereyken padişahın oğlu uykuya dalmış ve ateş sönmüş. Korkuyla uyanan padişahın oğlu telaşla ateşi yakmış. Akşam olunca Kıran gelmiş:
– Padişahın oğlu ey, Kıran ağa kız nerede, diye sormuş.
– Dur kardeşim, bir sabah olsun, kızı getirdim demiş. Ve sonunda sabah olmuş. Kıran cebinden küçük bir anahtar çıkarıp padişahın oğluna vermiş:
– Atına bin, şu yolla git. Karşına bir uçurum çıkacak. Uçurumun kenarına bir sandık getirip koydum. O sandığı aç. İçinde bir boz güvercin var. O güvercin derin uykuda. Ayak bağı var, eline sağlamca bağla. Atının yularını da beline sağlamca bağla. Sonra da gagasına bir vur. Uyanıp gökyüzüne uçmak isteyecek atın da aşağı çekecektir. O sırada ölecek gibi olursan ben getirmedim, Kıran ağa getirdi diye söyle demiş. Padişahın oğlu ata binip yola çıkmış. Kıran’ın söylediği yere varmış. Sandığı açmış ve ayağından sağlamca tutup eline bağlamış. Atın yularını da beline bağlamış. Sonra gagasına vurmuş. Güvercin gökyüzüne uçmak istemiş ki atı yere doğru çekmiş. Ayağı yerden kesilip ölecek gibi olmuş, padişahın oğlu.
– Ben getirmedim, Kıran ağam getirdi, diye bağırmış padişahın oğlu. Sonra güvercin uçmayı bırakmış.
– Kıran ağan beni niçin buraya getirdi, Kıran ağana gidelim demiş güvercin. Güvercin Kıran’ın yanına gelmiş.
– Kıran ağa, niçin beni oraya getirdin, diye sormuş.
– Seni bu kişiyle kader bir araya getirmiş. Onun için getirdim, diye cavap vermiş.
– Öyleyse tırnağıma bir bakayım, demiş güvercin. Tırnağına baktığında, kaderin onları birleştirdiğini görmüş.
– Kıran ağa dediğin doğruymuş. Kabul ettim diyerek don değiştirip padişahın oğlunun önceden gördüğü silüetteki kız olmuş. O günden sonra üçü o dağda yaşamaya başlamış.
Bir gün padişahın oğlu gece yatarken iç çekmiş.
– Sen niye iç çekiyorsun? Yurdunu mu özledin? Anne baban var mı, diye sormuş kız.
– Ben padişahın oğluyum. Anne babam var, demiş.
– O zaman yurduna dönelim, demiş kız.
– Dönelim diyerek yerinden fırlamış. Atını hazırlayıp silahlarını kuşanmış, padişahın oğlu.
– Dur, edepsizlik etme! Tan atsın, Kıran ağaya söyleyelim. Hangi yolla gideceğimizi soralım, demiş kız.
Tan atmış. Kıran’ın yanına gidip, yurduna dönmek için izin istemiş padişahın oğlu. Kıran izin vermiş.
– Haydi, Kıran ağa, yolu tarif et, demiş padişahın oğlu.
– Şu yoldan devam et. Epey bir süre yol gittikten sonra yol iki ayrılacak. İkiye ayrıldığı yerde bir yazı var. Birinde “Kestirme, kestirme de olsa dolambaç.” diye yazılı, diğerinde ise “Dolambaç, dolambaç da olsa kestirme.” diye yazılı. “Dolambaç da olsa kestirme.” yazılı yoldan devam et. “Kestirme de olsa dolambaç.” yazılı yoldan gitme demiş. Kızla beraber padişahın oğlu yola çıkmış. Günlerce yol gittikten sonra yolun ikiye ayrıldığı yere gelmişler. Padişahın oğlu “Kestirme, kestirme de olsa dolambaç.” yazılı yoldan yürümeye karar vermiş. Kız:
– Kıran