Kefensiz Gömülenler. Yusufoğlu Şükrullah
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Kefensiz Gömülenler - Yusufoğlu Şükrullah страница 5
Fakat dört gözle beklediğim dert ortağım, fikir ortağım dostlarım?! Geleli birkaç hafta oldu. Şair ve yazar dostlarımdan hiçbir haber yoktu. Aylar geçti, fakat merhum şair Mamarasul Babayev ve birkaç yazardan başka hiç kimse gelmedi. Bunun sebebi nedir? Bu korkaklık mı? Yoksa sevgisizlik ve riya mı?
Bunların hepsi sevgisizlik, korkaklık, dost kadrini bilmezlik ve iftira. Stalin’in şahsına tapınma devrindeki kanunsuzluk. İstediği kişiyi, istediği zaman ve istediği yerde gerçek dışı suçlamalarla tutuklama siyasetinin neticesiydi. Osman Nâsır veya Çolpan’ın kitabını okuduğun öğrenilecek olursa, bu tutuklanmak için yeterliydi. Nitekim Ekmel İkramov veya Fıtrat’ın kitabı evinde bulunduğu için nice insan tutuklanıp hapsedilmedi mi? Hâl böyle olunca, ‘halk düşmanı’ olarak hapsedilen bir yazarın evine gitmeye kim cesaret edebilirdi?!”26
Şükrullah tutuklandığı sırada hanımı Münevverhan, Oktyabr ilçesindeki 82. Mektep’te öğretmen olarak çalışmaktadır. Mektebin müdürü, henüz şairin sorgulanması devam ederken Münevverhan’ı, “halk düşmanının karısı” diyerek işten çıkarır. Altı ay sonra işine geri dönen Münevver Hanım, devamlı takip edilir. Hatta Stalin öldüğü zaman Münevver Hanım ile okuttuğu sınıfın öğrencileri, acaba nasıl ağlıyorlar diye kontrol edilir.27
Şükrullah, 1955 yılında tamamen aklanıp hapisten döndükten bir yıl sonra, Özbekistan Âlî Sovyet Prezidyumu Reisi Şeref Reşidov’un o sırada Yazarlar Birliği başkanı olan Kâmil Yaşın’a hitaben yazdığı şu 10 Temmuz 1956 tarihli mektup üzerine Yazarlar Birliği’ne tekrar üye kabul edilir:
“Özbekistan Yazarlar Birliği Başkanı K. Yaşın’a, Özbekistan edebî çevreleri Şükrullah Yusupov’u kabiliyetli ve genç bir şair olarak iyi tanımaktadır.
O, şimdi tamamen aklanmış, şiirler ve ‘Rassiya’ adlı bir destan yazmış ve bitirmiş. Bununla beraber 1950 yılında okuyucular tarafından kabul gören ‘Kommünizm Bosağasıda’ adlı destanının da tekrar bir görülüp incelenmesini istiyoruz.
Bunun için Ş. Yusupov’un Özbekistan Sovyet Yazarları Birliği’ne tekrar kabul edilmesi meselesini halletmenizi, eserlerini gündeme almanızı, ayrıca şiir ve destanlarının yayınını hızlandırmanızı ve Özbekistan Devlet Neşriyatı’na tavsiye etmenizi rica ederim.
Şükrullah bunun üzerine, yazdığı bütün eserlerini toplayıp Yazarları Birliği’ne gider. Eserleri, meşhur hikâyeci Abdullah Kahhar başkanlığında kırka yakın yazar tarafından incelenip değerlendirilir ve çok geçmeden birliğe üye olarak tekrar kabul edilir. O sırada henüz hapisten çıkmış olan bir adamın sorumluluğunu üzerine almak da büyük bir cesareti gerektirir. Şükrullah’ı çocukluk yıllarından beri mahalleden tanıyan meşhur şair Gafur Gulam sorumluluğu kabul edince, 1956 yılında Hayat İlhamları adlı şiir kitabı yayımlanır.29
Fakat Reşidov’un mektubuna rağmen şairin Özbekistan Devlet Neşriyatı’nda çalışmaya başlaması çok zor gerçekleşir. Devir, Stalin sonrası olmasına rağmen insanlar üzerindeki korku, hâlâ bütün dehşetiyle devam etmektedir. Bu sebeple, herkes birbirinden çekinmekte ve hiç kimse kendi milletine olan sevgisini ve bağlılığını açıkça ifade edememekte, millet değil, hatta “halkım” sözünü telâffuz etmek bile tehlikeli sayılmaktadır; onun yerine “Sovyet halkı” ifadesini kullanmak şartı devam etmektedir.30
Şükrullah, 2006 yılında kaleme aldığı mektubunda, o yıllarda bir sanatkârın hangi şartlarda eser verdiğini şu cümlelerle ifade etmektedir:
“1955 yılında, Stalin’in ölümünden sonra serbest bırakıldım. Serbest bırakılmama rağmen gönlüm hâlâ zincirliydi. Yazarların, gönüllerindeki dertlerini açıkça dile getirmek ve yazmak imkânı yoktu. Ayrıca, yazılan eseri ne şiş yansın, ne kebap kabilinden yayımlanabilecek hâle getirebilmenin çarelerini araştırmak da insanı son derecede bunaltıyordu. Bazen, bunu yazmak olmaz, diyerek asıl niyetimizden vazgeçmeye mecbur kalıyorduk. Bu durum, edebiyatın gelişmesine de, büyük kabiliyetlerin ortaya çıkmasına da engel teşkil ediyordu. ‘Men Ölgen emişmen’ ve ‘Anamnıŋ Duası’ adlı şiirlerim, uzun yıllar boyunca yayımlanamadı. ‘Asr Bahsi’ adlı destanım, ‘hayatın gerçeğine zıt, Marksizme karşı’, denilerek tenkit edildi, maziye duyulan özlemi dile getirmekle itham edildi. ‘Hatarlı Yol’ ve ‘Tebessüm Oğrıları’ adlı manzum piyeslerim ise, ancak birçok itiraz ve tartışmalardan sonra sahneye çıkabildi.”
1956 yılında Hayat İlhamları adlı şiir kitabının yayımlanmasından sonra eserler vermeye devam eden Şükrullah, bilhassa 1960-1970’li yıllarda yeni şiir kitapları, destanlar, piyesler ve nesir türünde birçok eser verir. Bunlar arasında Umrim Barıça (1960), İnsan ve Yahşılık (1962), Zerreler (1973), Süyançık (1977), Yaşagım Keledi (1978), Seniŋ Bahtıŋ (1986) gibi önemli şiir kitapları, Rassiya (1957), İkki Kaya (1961), 26. Tangatar (1967), Köngil Çırağı, Gül ve Ateş adlı destanları, Hatarlı Yol (1963)(manzum), Tebessüm Oğrıları (1965)(manzum), Toydan Keyin Tamâşâ (1974), Cencel, Ogrını Karakçı Urdı (1997), Unsız Feryad, Hasret Bağı (manzum) gibi piyesleri, Cevâhirat Sandığı (1977) ve Kasasli Dünya (1994) adlı hatıra kitapları, Kefensiz Kömilgenler (1990), Tirik Ruhlar (1999) ve Agır Künler Sevinçi (2002) gibi romanları en önemli olanlarıdır. Şükrullah’ın bunlardan başka Yulduzlar (1964), İnsan İnsan Üçün, Şe’rler, Dastanlar, Uçaver Bürgüt ve son olarak bütün eserlerinden seçilmiş şiirlerini ihtiva eden Tökilgen Derdlerim (2001) gibi eserleri de yayımlanmıştır. Bu eserlerin bir kısmı Rusçaya tercüme edilmiş, Tatar ve Azerbaycan lehçelerine de aktarılmıştır.
Eserleri Hakkında Birkaç Söz
İlk gençlik yıllarından itibaren sanatla ilgilenen Şükrullah, edebî hayata şiir yazarak başlamış, daha sonra tiyatro eserleri ve romanlar da kaleme almıştır. Kısaca temas etmek gerekirse, Özbek pamuk çiftçisinin yeni tarım alanları açmak için gösterdiği gayretlerin konu edildiği Çallar adlı eseri, modern Özbek destancılığına katkıda bulunan bir eser olarak kabul edilir. Köngil Çırağı adlı eserde, savaşın vahşetini ve askerlerin metanetini anlatır. Rassiya ve İkki Kaya adlı eserlerde, enternasyonalizmin gücü ve halkların dostluğu yüceltilir. 26. Tangatar’da ise, Taşkent depreminden hareketle halkın tabiî felâketler karşısındaki metaneti terennüm edilir.
Hayat İlhamları, Umrim Barıça, İnsan ve Yahşılık, İnsan İnsan Üçün, Yulduzlar adlı eserlerde insanın manevî olgunluğunun övülmesi önemli bir yer tutar. Şair, toplum hayatının dışında kalanları tenkit eder, insan kalbinin güzelliğini ve insanın toplum karşısında mukaddes bir borcunun bulunduğunu terennüm eder.
Zerreler adlı eserde, klâsik nazım şekli rubaîyi yeni şiirde devam ettirir. Şair, bu eserde, kendi hayat tecrübesinden çıkardığı sonuçları ustalıkla ifade eder. Süyançık’da, yeni şiirleriyle birlikte otuz beş yıllık sanat hayatından seçtiği
26
27
28
“Yahşilik Ölmeydi”,
29
30
“Yahşilik Ölmeydi”,