Kazakları Ruslaştırma Siyasetinin Bilinmeyen Yönleri. Mekemtas Mırzahmetulı
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Kazakları Ruslaştırma Siyasetinin Bilinmeyen Yönleri - Mekemtas Mırzahmetulı страница 8
Yukarıda belirtilen misyonerlik fikirlerinin oluşmaya başladığı zamanlarda, bir zamanlar dinî eğitim veren bir öğretmen okulunda öğrenci olan Joseph Stalin kendine özgü sağduyuyla net tedbirler almıştır. Stalin, Türk halklarının Ruslaştırılma politikasının savunucularını dinleyerek, halkların bu duruma karşı çıkma ihtimaline karşı Kiril alfabesini direkt uygulamamış ve sonrasında Kiril’in daha rahat kabul görmesi amacıyla 1930’da Latin alfabesini zorla kabul ettirmiştir.
Alfabede yenilik, Türk dilli halkları hazırlıksız yakalamıştır. Bu nedenle süreç büyük zorluklarla ilerlemiştir. Ayrıca o dönemde eğitimli insan sayısı da azdır. 1937’ye gelindiğinde Stalin ve yanlıları aydın Kazakları siyaset sahnesinden kolaylıkla çıkarmıştır. Kiril alfabesinin Latin alfabesinin yerini alması konusunda kimse Stalin’i engelleyememiştir. 1940’da halkın talepleri gözetilerek bu kararın alındığı fikri benimsetilmeye çalışılmıştır. Felsefeci G. Batıgin Sovyet Hükümeti’nin gerçekleştirdiği faaliyetlerle ilgili olarak şöyle belirtir: “Stalin’in baskıcı rejimi o kadar geniş çaplıydı ki, birçok bölgede halkın tarihsel hafızasını devam ettirecek aydın kesim yok edilmiştir.”
Azerbaycan, Kazakistan ve Moldova’da mevcut alfabe Kiril alfabesiyle değiştirilmiştir. Bir asırlık geleneğe dayanan kültür kökleri ortadan kaldırılmıştır.20 Baytursunov misyonerlik tarihini etraflıca bilen bir yazardır ve misyonerlerle sıkı bağlantılar kurarak çalışmıştır. Onların nihai amaçlarının halkı Hristiyanlaştırmak ve Ruslaştırmak olduğunu çok iyi anlamış ve devrim öncesinde şunları yazmıştır:
“Hükümet için yararlı olan, halkın tek bir yazı, dil ve din çatısı altında toplanmasıdır. Rus İmparatorluğu’nun himayesinde farklı dilleri, yazıları kullanan ve farklı inanışlara sahip olan halklar vardır. Yönetim için elbette bu halkların dil, yazı ve inanışlarını Rus biçimiyle değiştirmelerinden daha iyi bir şey yoktur.” 21
Baytursunov’un sarf ettiği cümleler derin anlam taşımaktadır. Aslında Rus İmparatorluğu’nun sömürgeci gruplarının, özellikle de misyonerlerin tek arzuları gayrı Rus halkların aynı dili konuşarak, tek bir dinin yayılmasını sağlamaktır. Bu hedefe ulaşmak için rüşvet ve kaba kuvvete varıncaya kadar farklı birçok tedbir alınmıştır. Neyse ki Ekim Devrimi onların hayallerini gerçekleştirmesine engel olmuştur. Fakat devlet adamı Nikita Kruşçev’in bilmeden ya da kasten söylediği sözler hala hafızalardadır: “Hepimiz ne kadar hızlı Rusça konuşmaya başlarsak, komünizmi de bir o kadar hızlı inşa edebiliriz.” Kruşçev’in bu cümleleri, Suslov’un büyük ölçüde etki ettiği Kazak çevresindeki ulusal nihilistlerin ve kozmopolitlerin sayısını arttırmış ve onları kışkırtmıştır. Bu, sözde bilimsel oyunlar hayatımızı zehirlemeye devam etmektedir.
On yıl içerisinde Rus, Gürcü ve Ermeniler dışındaki çoğu halkların yüzyıllar boyunca kullandıkları yazı dilleri üç defa değiştirilmiştir. Stalin bu reformları, yeri doldurulamaz manevi kayıplara yol açacağını bilerek gerçekleştirmiştir. Bu uygulamanın Türk dilli halkların tarih, kültür ve edebiyatlarına ne derece zarar verdiği şimdi daha iyi anlaşılmaktadır. M. Vsevolodova ‘Aynı Dilde Konuşalım’ (Поговорим на равных языках) başlıklı makalesinde “Halkların geleneksel yazı dili bir neslin gözleri önünde Stalin’in emriyle değiştirildi. Stalin’in şahsi kararıyla Orta Asya’da Arap alfabesinden önce Latin alfabesine, sonra da Kiril alfabesine geçişin getirdiği belli başlı kayıpları hatırlatmak yeterlidir.”22 şeklinde yazarak toplumda yeni bir tartışma yaratmıştır.
Devlet politikası seviyesinde yürütülen Hristiyanlaştırma ve Ruslaştırma girişimleri, Rus Çarlığı’na tabi olan farklı dinlere mensup ve farklı dilleri konuşan gayrı Rus halkların geleneksel alfabelerinin Rus alfabesine dönüştürülme çabaları erken dönemde başlamıştır. Fakat bu siyasi faaliyetler gayrı Rus halkların yaşam biçimleri, inanışları, gelenek-görenekleri ve dünya görüşleri dikkate alınarak uygulanmıştır. Örneğin Komi23 halkının Hristiyanlaştırılması ve alfabelerinin Rus alfabesiyle değiştirilmesi XIV. yüzyılda başlamıştır. Bu süreçte Dmitri Donskoy aktif bir şekilde yer almıştır. Tatar halkı bu büyük felaketle Korkunç İvan döneminde karşılaşmıştır.
19
ÇN: Kazak edebiyatının ünlü simalarından Ahmet Baydursunov (1873-1937), XIX. asrın sonları ile XX. asrın ilk otuz yılında Kazak edebî ve sosyal hayatı ile siyasetine damgasını vurmuş bir şahsiyettir. Sanatkâr, şair, gazeteci, yayıncı, dilci ve edebiyatçı gibi vasıflarıyla, Kazak halkını sosyal ve medenî bir uyanışa hazırlayan, onlara yol gösteren tanınmış bir Kazak âlimidir. Baydursunov’un bıraktığı eserler, üç ana bölüm altında toplanabilir. Birincisi; yazarın halkı aydınlatma dili kurallarına göre öğretme ve tanıtma; edebiyatı tanıtma ve araştırmalar yapma gibi konularda yazdığı yazılarıdır. İkincisi; şiirleridir. Üçüncüsü; diğer dillerden tercüme ettiği eserleridir. Bkz. Biray, Nergis. (1999). Ahmet Baytursunoğlu ve Eserleri (1873/1937).
20
Novoye vremya. (1989). № 18, 25.
21
Kazak. (1914). 9 Mayıs. № 102.
22
Pravda. (1989). 6 Mart.
23
ÇN: Rusya’nın kuzeybatı topraklarında yaşayan özerk halk.