60'lardan Günümüze Azerbaycan Hikâyesi. Анонимный автор
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу 60'lardan Günümüze Azerbaycan Hikâyesi - Анонимный автор страница 6
Yukarıda bahsedildiği gibi hikâyenin başkahramanının portresiyle ölüm anında, başı, aralarında husumet olan, eski dostu Kerem’in dizinin üstendeyken karşılaşırız: “Niftalı oldukça değişmişti. Gerdanı biraz sarkmış, yüzü kararmış, kalın bıyığı seyrelmiş, şakakları ağarmıştı. Gözlerinin çevresinde hafif kırışıklıklar oluşmuştu” (Şıhlı, 2007, s. 21). Bu cümlelerden Kerem’le Niftalı’nın uzun süredir karşılaşmadığını öğreniriz, zaten karşılaşsalar biri diğerini vurmuş olmalıdır. Şimdi Kerem, yaşı ilerlemiş ve vurulmuş olan Niftalı’ya yardım edemediği için üzülür. Bu sırada Niftalı yanındakinin kim olduğunu anlar ve Kerem’i görünce öyle sevinir ki, sanki düşmanı değil sevdiği bir insandır. Burada eskiden Niftalı ile Kerem’in çocukluk arkadaşları olduğu özetlenir. Hayat şartları onları birbirinden ayrı düşürmüş, koparmış hatta düşman etmiştir:
“Şimdi birbirlerinin yüzüne hasret kalmışlardı. Silahlıydılar. O, Kerem’e, Kerem de ona yaklaşamıyordu. Kerem tüfeğini alıp dağlara çıktı, at sırtında ömür geçirdi. (…) Niftalı ise, evinde, akrabalarının çevresinde korku içinde yaşıyordu. Muhtar olduktan sonra değişmişti. Kerem ona birkaç kez, ‘köy insanlarına dokunmaması için’ haber göndermişti. Ama bunun hiçbir yararı olmamıştı. Kerem, kulağını çekmek için çoktandır onu arıyordu” (Şıhlı, 2007, s. 22).
Eski dostların düşmanlık nedeni şahsi olmayıp Niftalı’nın görevinin gereğini yerine getirirken köy ahalisini incitmesiyle ilgilidir. Hayat şartları onları birbirine karşı koysa da geleneksel değerlerden vazgeçmezler. Bu yüzden onu arkadan namertçe vuranın Mürşid olmasına üzülmekle birlikte, Kerem tarafından vurulmadığına da sevinir. Bir insanın ölüm anında bunu düşünmesi olayların gerçekleştiği dönem için olağan bir haldir. Niftalı ve hikâyede yer alan diğer kişiler geleneksel hayat tarzının getirdiği değerlere sahip insanlardır. Bu nedenle de başkahraman, ölüm anında hayatı terk ettiği üzerine değil, kimin tarafından nasıl vurulması üzerine düşünür. Son kez etrafa göz gezdirerek Kerem’den bir istekte bulunur. Hikâyenin etkileyici sahnesi diyalog şeklinde gerçekleşir:
“-Kerem, son bir dileğim var…
–Silahını çıkar, beni alnımdan vur!
–Neler söylüyorsun?
–Bırak, muhtar Niftalı’yı kaçak Kerem öldürmüş desinler… Erkeği erkek öldürür!..” (Şıhlı, 2007, s. 23).
Namert kurşunuyla ölmek istemeyen Niftalı, Kerem’den onu kendi silahıyla vurmasını ister. Kerem buna ne kadar çok üzülse de eski dostunun dediğini yapar. Hikâye Kerem’in tetiği çekmesi sahnesiyle biter.
Şahıs kadrosu içinde yer alan Muhtarın babası ve Kaçak Kerem’in atlı grubu dekoratif unsur olarak ele alınacak kişilerdir.
Hikâyede olaylar ismi verilmeyen bir köyün çevresinde cereyan eder. Kaçak Kerem’in Gazax rayonu Gırag Kesemen köyünden olduğundan yola çıkarak olayların bu köy çevresinde gerçekleştiği söylenebilir. Hikâyede köyün çevresindeki bazı yer isimleriyle birlikte yakın ve uzak çevreye ait isimlere yer verilir: Tiflis, Gence, İrevan, İran, Kür, Aras, Karayazı ormanı, Dilcan deresi, Ceylançöl. Yer yer köyün çevresindeki tahıl tarlaları ve s. ile ilgili tasvirler yapılır:
“Gözünü ufuklara dek uzatıp giden tahıl tarlalarına dikti. Hafif bir esinti vardı. Sıcaktan kavrulup sertleşmiş sümbüller hışırdıyordu. Otları çoktan sararıp solmuş dereli tepeli bu boz düzlüğün ortasında, kavak ağaçlarının birbirine değen yapraklarının hışırtısı da duyuluyordu” (Şıhlı, 2007, s. 15-16).
Mekân gibi zaman unsuru da hikâyede arka plandadır. Yazar, hikâyenin geçtiği dönemle ilgili herhangi bir bilgi vermez, nesnel zamanı belirtmez. Kaçak Harekâtı’ndan ve Kaçak Kerem isminden yola çıkarak olayların XIX yy. ikinci yarısından sonra gerçekleştiğini tespit etmek mümkündür. Neredeyse, en fazla bir saat sürecek olay geriye dönüş ve özetleme teknikleriyle genişletilir. Havanın sıcaklığı durumundan mevsimin yaz olduğu anlaşılır.
Yazar, hikâyede yalın ve sade bir dil, akıcı bir üslup kullanır. Olayların köyde geçmesine rağmen yerel söyleme pek yer verilmez. Yer yer anlatımın dilini güçlendiren diyaloglara yer verilir. Anlatımda özellikle geriye dönüş ve özetleme yöntemlerinden faydalanılır.
Eskiden günümüze, toplumumuz insani değerlere çok önem vermiş, vefa, dürüstlük, kahramanlık, mertlik v.s. gibi hasletler önem arz etmiştir. Hatta namert dosttan, mert düşman daha üstün görülmüştür. Bu, edebiyatımıza da konu olmuş, mertlik gibi olumlu davranışlar her şekilde yüceltilirken, namertlik gibi hasletler yerilmiştir. İsmail Şıhlı’nın “Namert Kurşunu” hikâyesi mertlik ve namertlik çatışması üzerine kurulmuş, hikâyede düşman olunca bile mert olunması gerektiği mesajı verilmek istenmiştir.
Hikâyede geniş olmasa da başkahramanın görevi ve köy ahalisi arasında kalarak iç âleminde yaşadığı sıkıntıya da değinilir. Başkahramanın iç çatışması hikâyede derinine irdelenmez, sonuçlarının yaşattığı olay üzerinden değerlere sahip olunması üzerine yoğunlaşılır. Daha çok olay ve olay aracılığıyla aktarılacak mesaja odaklanıldığı için zaman ve mekân gibi unsurlara dikkat edilmez, olayın gerçekleştiği, karakterlerin yaşadığı köyün ismi verilmediği gibi, nesnel zamandan da bahsedilmez. İster hikâyenin başkahramanı, isterse de gerçek hayatta var olan halk kahramanın prototipinin yer almasına rağmen şahıs kadrosunun fiziksel portreleri ve ruh tahlilleri yapılmaz. Tezli bir hikâye olmasına rağmen, yazar, kişilerini kendisi yargılamaz, realist bir tavırla nesnel, tarafsız bir düzlemde sunmaya çalışarak, bunu okuyucuya bırakır.
Almaz Yurdsever. (2015, 20 Şubat). Halk Gehremanı Kaçaq Kerem Hakkında Deyerli Menbe. Erişim tarihi: 28 Kasım 2019 https://525.az/site/?name=xeber&news_id=32590#gsc.tab=0
İsmayılov Y. (1999). İsmayıl Şıhlı. Hayatı, Muhiti, Sanatı. Bakı: Ayna.
Şıhlı İ. (2007). Namert Kurşunu. Y. Bayer, (Haz.), Hazar Kıyısında Yerle Gök (ss. 14-24). İstanbul: Telos.
AZİZE CEFERZADE
Azize Caferzâde 29 Aralık 1921 tarihinde Bakü’de doğmuştur. 1930 yılında okula başlayan Azize Caferzâde, ilk eğitimini Bakü’deki 38 numaralı okulda aldıktan sonra iki yıl Tiyatro Meslek Yüksekokulu’nda, sonra iki yıllık Muallimler Enstitüsü’nde okumuştur. II. Dünya Savaşı devam ederken, 1942-1945 yılları arasında zor şartlarda Azerbaycan’ın Aksu ilinin Çaparlı köyünde öğretmenlik yapmış olan Caferzâde, başarısı ve çalışkanlığı ile takdir edilerek okul müdürü vazifesine getirilmiştir. Azize Cafzerzade, Bakü Devlet Üniversitesi’nin (O zamanki adıyla Azerbaycan Devlet Üniversitesi) Filoloji Fakültesini kazanarak burada Bahtiyar Vahabzade, Gülhüseyin Hüseynoğlu, Feride Elyarbeyli, Rehim Nağıyev gibi sonradan meşhur olacak birçok şahsiyetle birlikte eğitim almıştır.