60'lardan Günümüze Azerbaycan Hikâyesi. Анонимный автор
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу 60'lardan Günümüze Azerbaycan Hikâyesi - Анонимный автор страница 10
“Tasvir ve nakledilen hadiselerin başlangıcı ve sonu için anahtar rolü oynar. Olgu ve olayların doğruluğuna okuyucu inandırır.
Paralel yahut çok zincirli olay örgüsünün işlenişinde geçiş işlevini görür. Bedii eserin diline bütünlükte ruhuna sadelik halkîlik aşılar” (s. 96).
Kızbike-Kız Kulesi hikâyesinin ilk cümlesinden itibaren kendisini hissettiren halk edebiyatı tesirini eserin sonunda verilen “bayatı” ile görmek de mümkündür. Bu hikâye sonundaki ilave metin, bazı yazarların metin sonunda yer verdikleri türden bir montaj tekniği değildir. Caferzâde’nin hikâyeyi bir bayatı ile sonlandırması onun birçok eserinde görülebilen bir üslup özelliğidir. Metnin sonunda yer alan bayatı da Kız Kulesi hakkında söylenmiş bir bayatıdır ve bir bakıma hikâyenin şiir tarzında sunulmuş bir özetini ihtiva eder:
“Əziziyəm qız qala,
Tikdiribən qız qala.
Namərd oğullar ölə,
Vətən üçün qız qala”
Hikâyede anlatılanları kısaca özetleyecek olursak olay örgüsünün birbirine âşık iki gencin iki düşman taraf arasında kalması üzerine şekillendiğini söyleyebiliriz. Belirtilmeyen bir zamanda hikâyedeki ülkenin hükümdarı ölür ve yerine kimin geçeceği meselesi ortaya çıkar. Ülkenin aksakalları ve sözü dinlenenleri ölen hanın oğlu akıl ve cesaret noktasında yetersiz olduğu için aklı ve cesareti ile ün kazanmış “Kuşlu” isminde bir başka genci tahta çıkarırlar. Ölen hanın oğlu Kuzey’e de kıymazlar ve onu yetişmesi için Kuşlu Han’ın yanına verirler. Ancak Kuzey bu durum karşısında içten içe kıskançlık ve kin besler. Kuşlu Han’ın bir kızı ve Kuzey’in de bir oğlu olur. Bu çocuklara ülkenin aksakalı Kızılkaya tarafından Kızbike ve Ayaz isimleri verilir. Kızbike ve Ayaz çocukluktan itibaren bir arada büyürler ve birbirlerine küçük yaşlardan itibaren büyük bir aşkla bağlanırlar.
Günün birinde Kuşlu Han hastalanınca Kuzey tahta geçebilmek ümidiyle ihanete kalkışır. Oğlu Ayaz bu fikre sıcak bakmaz ama Kuzey, oğlunu “aslında bu ülkenin vârisi biziz” diyerek kandırır. Ayaz, Kızbike’ye bu suretle daha kolay kavuşacağını da düşünerek babasının bu ihânetine ortak olur. Hâdise ülkenin aksakalları tarafından haber alınır ve Kuzey ülkeden gönderilir. Elbette Ayaz da. Sevgililer için artık ayrılık yılları başlamış ancak aşkları giderek büyümüştür. Kaçak durumdaki Kuzey diğer ülkelerden de yardım alarak Kuşlu Han’ın ülkesine bu kez daha güçlü bir şekilde saldırır. Kuşlu Han iyileşmiş ve bu saldırıya karşılık vermiştir. Kuşlu ve Kuzey savaşta karşı karşıya geldiğinde Kuzey, Kuşlu Han’ın karşısına kendisi yerine oğlunu çıkartır. Ayaz babasından öğrendiği bir dövüş hilesi ile Kuşlu’yu namertçe öldürür. Kuşlu Han ve ülkesinin mağlup olacağı düşünülürken erkek dövüşçü kıyafetleri içerisinde kendisini gizleyerek savaş meydanına gelen Kızbike savaşın seyrini değiştirir. Ayaz hariç düşman askerlerini kılıçtan geçirir. Bu sırrı ile yaşayan Kızbike bir taraftan da ateşgâhta ibadetine devam etmektedir. Kızbike’nin kendi halkı da savaş meydanlarında bir anda zuhur ederek düşmanları dağıtan bu cengâverin Kızbike olduğunu bilmez.
Hikâyenin sonuna doğru Kızbike, aksakal Kızılkaya ve diğer ileri gelenlerden ülke savunmasının güçlendirilmesi için yüce bir kule inşa edilmesini ister ve kulenin yapımına başlanır. Ateşgâhın ortasında inşa edilen bu mabette Ayaz ve Kızbike son kez karşılaşırlar ama Kızbike Ayaz’ı kendi ülkesinde ifşâ ederek ölümüne sebep olmak istemez. Ayaz daha da güçlenerek bu kez kuleyi fethetmek üzere yeniden saldırır. Kızbike ise aşkıyla vatanı arasında iyice sıkışmıştır. Son saldırıda Ayaz’ı öldürmeye mecbur kalır ancak;“Ben sensiz yaşayamayacağım. Ama vatanıma ihanet eden sen de olsan, kalbim de olsa onu kesip atarım, gözlerim olsa onları oyup çıkarırım. Bu sensin, sevdiğim, sensin!” (Caferzade, 2020, s. 47) sözleriyle kendi canına da kıyacağını söyler. Ayaz’ın ölümü sonrasında düşman askerleri Kızbike’yi takip ederek kuleye kadar kovalar. Kızbike dövüşe dövüşe kulenin üstüne çıkar ve düşman askeri tarafından öldürülmektense kuleden aşağı atlayarak kendi canına kıyar. Bu esnada Kızılkaya ve askerler de Ayaz’ın ordusunu püskürtmüştür. Ülke kurtulur ancak Kızbike’nin aslında kim olduğu ve canına neden kıydığı da ölümüyle birlikte anlaşılır. Bunun üzerine ülkenin yaşlı kadınları, kız ve gelinleri gelerek, örtüsü yüzünden açılmış, saçları dağılmış, ateşler kızı Kızbike’ye gelinlik kıyafetini giydirerek defin için hazırlarlar. O esnada söylenen bayatı ile hikâye sona erdirilir:
“Əziziyəm qız qala,
Tikdiribən qız qala.
Namərd oğullar ölə,
Vətən üçün qız qala” 6
Hikâyede anlatım hakim bakış açılı üçüncü tekil (O) anlatıcı dilinden gerçekleştirilir. Anlatıcı, anlattığı olayların dışında durduğu ve gören durumunda olduğu için bu anlatıcı tipi ilâhî/tanrısal bir bakış açısına sahiptir; yeri geldiğinde kahramanların duygularını ya da ileride olabilecek olayları belirtmekten de geri durmaz. Anlatım üçüncü tekil şahıs ağzıyla ve yazarın dili kullanılarak gerçekleştirildiği için hikâyedeki anlatıcıya “yazar-anlatıcı” da demek mümkündür.
Kızbike-Kız Kulesi hikâyesinde gördüğümüz bu anlatıcı tipi anlatma esasına dayalı sözlü türlerin anlatıcılarına büyük oranda benzer ve köken itibariyle de ilâhî bakış açısı, destandan romana geçmiş bir unsurdur. Şifahi anlatmalarda dinleyicilerin karşısına somut bir varlık olarak çıkan bu anlatıcı tipi yerini Kızbike hikâyesinde Azize Caferzâde’nin manevi şahsına bırakır. Bir bakıma Caferzâde hikâyede gölge bir anlatıcıdır ve şahs-ı manevisi ile okurun karşısında kendisini var eder. Bu anlatıcı “Anlatıldığına göre eski zamanlarda bu yerlerde zalim bir hükümdar yaşardı” diyerek söze başlar; “Kızbike’nin gönlü bin yerden yaralanmıştı. Ayrılık Kızbike’yi kavururdu” sözleriyle kahramanın ruhundan haber verir; “Ülkemizin büyükleri ‘düşmandan dost olmaz’ demişler” sözleriyle okuyucusuna öğütler ve hulâsa “ülkenin namuslu kızı, alınmaz kule gibi sağlam çıktı” diyerek kendi fikriyatını izhar etmekten de geri durmaz; samimi ve içten bir masal anası gibi kendisini okura sevdirir (Caferzade, 2020, s. 45, 47). Hikâyede kullanılan dil yalın, açık, anlaşılır bir konuşma Türkçesidir. Yer yer bir şifahi edebiyat anlatıcısından izler taşıyan anlatım zarif ve işlek bir tarzda gerçekleştirilmiş ve bu itibarla da hikâyede belirgin bir akıcılık yakalanmıştır.
Hikâyede konu, düşmanına âşık olan bir kadının sevdiği kişi ile vatanı arasında tercih yapmak zorunda kalarak sevdiği adamı öldürmesidir. Tek kelime ile söylenecek olursa konu hüsranla neticelenen bir“aşk”tır. Hikâyede ana olaylar da yaygın bir kalıp olan ve ölümle neticelenen bu aşk macerası üzerine şekillenir. Kızbike’nin “aşk”ı öylesine büyüktür ki sevgilisi Ayaz babasını öldürmüş olsa dahi ona kıyamaz. Ancak neticede vatan sevgisi üstün gelir: “Ben sensiz yaşayamayacağım. Ama vatanıma ihanet eden sen de olsan, kalbim de olsa onu kesip atarım, gözlerim olsa onları oyup
6
Mâni şöyledir: “Aziziyem kız kule, yapılmıştır kız kala, namert oğullar ölsün, vatan için kız kalsın.”