Genç Tulpar Hareketi. Amircan Alpeyisov
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Genç Tulpar Hareketi - Amircan Alpeyisov страница 6
Sosyalist ideoloji, Sovyetler Birliği döneminde Kazak halkının zevk ve alışkanlıklarını kökten değiştirdi. Halkın idrak ve dünya görüşü, Sovyet ideolojisi çemberi ile sınırlandı. Göçebe hayat tarzının getirdiği serbestlik, Kazakların başka ülkelerin değerlerini çabuk benimsemesini kolaylaştırdı. Başka bir medeniyet biçimini benimseyen herhangi bir toplumun, belli başarılar elde etse de, kendi kutsal değerlerini kaybedeceği muhakkaktır. Sovyetler Birliği’ndeki diğer milletlerle karşılaştırıldığında, Kazaklar, kendi gelenek-görenekleri ve kültürel miraslarını daha çok kaybettiler. Buna dayatılan sınıf mücadelesi de eklenince, milli şuur zayıfladı. Art arda gelen çetin zamanların çokluğu, Kazakların milli varlığını türlü sıkıntılı dönemlerden geçirdi. Başkasına bağımlılık, Kazak kavmini köklerinden uzaklaştırarak ağır eziyetlere karşı karşıya bıraktı. Ne var ki, milli ruh zayıflamasına rağmen tarihi devamlılık bilinci tamamen yok olmamıştı.
Kazak halkı, başından onca zorluklarla dolu zamanlar geçirse de, bağımsız devlet olma özlemini hep yaşattı. Hürriyetini, ata mekânını, toprağı ile mülkünü korumayı bildi. Kazak kadınları, yüzlerle binlerle, yurda sahip çıkacak yiğitler, düşmanına karşı at sürecek baturlar dünyaya getirdi. XVIII. yüzyılın ilk kırk yılı içerisinde Kazak halkına, Cungarlar, İdil Kalmukları ve Başkurtlar dört bir yandan saldırarak halkın üçte ikisini kırdılar. Ne var ki Kazakların topraklarına sahip olamadılar, bu yerlerde kalıcı olamadılar. Kazakların; ülkelerini, ata topraklarını korumaya her zaman kudretleri, güçleri yetti.
Halka, her yüzyılda bir, yaşantılarında parlak bir dönem, “alplar dönemi” hediye edilir. Kazaklara XVIII. asırda, yurdum için savaşacağım diye attan inmeyen baturlar bağışlandıysa, XX. asrın başında da bir “aydınlar grubu” bağışlandı, dünyaya Alaş mensupları geldi. Manevi ihtiyaçların, milli karakteri tarih sahnesine çıkarması da bir diyalektik kanundur. Bunun gereği olarak, halkın yarını söz konusu olduğunda, onun ar-namusu, ülkenin geleceği için mücadeleye hazır, milliyetçi, cesur, bilgili ve kahraman insanlar gün yüzüne çıkar.
Kazaklar, “Atanın sanatı, oğula mirastır” derler. Kazak halkı, sadece ata-baba yolunu devam ettirmede değil, yıllar boyu felakete maruz kaldığında bile, toprağını korumayı, ileri görüşlülüğü ile gelecek nesle örnek olabilmeyi başardı.
XX. yüzyılın 60’lı yıllarında Kruşçev Ilımlılığı ile imkân bulup uyanan milli mizaç, milli şuuru her yönüyle harekete geçirdi. Sovyet cumhuriyetlerinde milliyetçilik büyük bir yükseliş gösterdi. Özellikle, milli entelijansiya ile öğrenci gençlerin teşkilatlanmaları, milli kurtuluş hareketlerinin itici gücüne dönüştü.
Atalarından kalan namları, ana-baba gelenekleri, başkalarına örnek olacak örf-âdetleri ile heybetli güç-kuvvet sahibi olan halkın o yıllarda içine düştüğü durum karşısında, Kazakistan dışında eğitim gören gençler umursamazlık gösteremediler. Geçen yüzyılın 60’lı yıllarında bin dört yüzden fazla Kazak genci, aynı anda Moskova’da eğitim alıyordu. Ruhu yüce insanlar, nerede yaşarlarsa yaşasınlar uyum içinde olurlar, sesleri birlikte çıkar. Kazak gençleri, her ne kadar Sovyetler Birliği’nin dört bir yanında, uzak mesafelerdeki çeşitli cumhuriyetlerde yaşasalar da, birbirlerini görmeden, işitmeden de aynı hedeflere yönelmeyi bildiler. Milletlerine olan sevgileri, onları çok işleri halletmeye, faydalı işler yapmaya yöneltti. Ülke dışında eğitim almakta olan gençlerin bir araya gelme arzuları, zamanın talebinden, var olabilme kaygısından doğmuştur dersek hata etmiş olmayız.
Büyük yazar Muhtar Magavin, XX. yüzyılın 60’lı yıllarının ortasında Kazak maneviyatında yeni bir uyanış başladığını ifade eder. O sıralarda milli anlayışa, manevi hayata sahih bir bakış ortaya çıkmıştı. Kültür, edebiyat ve tarih alanlarında Kazak kavmi hakkında değerli eserler ortaya konuluyor, milli kimlik görünür hale geliyordu. Açlık ile savaştan ancak kendine gelip, toparlanıp, yaşantısı düzelmeye başlayan ülkede millilik, vatanseverlik şuuru uyanayım demeye başlamıştı.
Tarihin akışı, her bir halka kendini geliştirebilmesi için fırsatlar sunar. Tarihte “nazik zaman” olarak vasıflanan dönemler olur. Bu dönemlerde, milli şuur uyanıp, serpilmeye başlar. Böyle bir tarihi fırsatı iyi değerlendirebilen, bundan dürüst ve etkili şekilde faydalanabilen milletler büyük başarılara erişirler. Eğitim ve diğer alanlar da yoluna girer. Milletin sahip olduğu iyi nitelikler ortaya çıkar. Aydın, eğitimli ve milliyetçi insanların yıldızları parlayıp, yükselir. Bu sırada gelişme seviyesi, düşüncesi, karakteri, zihniyet ve motivasyonu yüksek, gayreti güçlü olursa, halk da kendi isteklerine ulaşır. Bağımsız devlet olup, gönlündeki arzular gerçekleşir; ekonomisi gelişir, geçim durumu iyileşir. En önemlisi de, milli ruh uyanır, halk kollarını sıvayıp önüne büyük-büyük hedefler koymaya başlar.
Arzu Geçitleri
Genç Tulparlılarda kurtuluş hareketi ile ilgili fikirler, işte söz konusu bu 1960’lı yıllarda uyandı. Sovyetler Birliği’ndeki siyasi değişim, milletini seven genç kadın ve erkekler üzerinde etkisini gösterdi. Özellikle Genç Tulpar Cemiyeti’nin gelecekteki lideri Murat Avezov, toplumdaki siyasi değişmelerin özünü çok iyi kavramıştı. Bu noktada, Alaş aydınlarının topyekün katliamından kurtulabilen tek kişi olan (babası) Muhtar Omarhanulı Avezov’un tarihi bir rolü vardır.
Büyük yazarın görkemli tarihî eserleri, özellikle de “Kıylı Zaman” (Zorlu Zaman) hikâyesi, gençlerin düşünceleri üzerinde büyük etkide bulundu. Muhtar Avezov ile oğlu Murat arasında yapılan ülkedeki hayat, halkın geleceği, kültür ve dilin kaderi hakkındaki konuşmalar, Genç Tulpar Hareketi’nin fikri ön şartlarını hazırladı. Muhtar Avezov, 1961 yılı temmuzunda dünyadan göçene kadar, Alaş düşüncesinin beslenme kaynaklarını oğlu Murat’a aktarıp, onu yetiştirdi.
Kazakistan’ın iktisadi gelişiminin karanlıklar içinde olması yanında, sadece kültür ve dilinin kaybedilmesi değil, Kazak halkının tüm değerleriyle birlikte tarih sahnesinden yokolması tehlikesi vardı. Dili ile milli hasletlerinden ayrılmaya başlayan Kazakların kadim kültürü de, sosyalist ideolojinin tesiriyle enternasyonalist, milli kimlikten yoksun bir mahiyet almıştı.
Böyle bir ahvalde, Muhtar Avezov’un, oğlu Murat’tan ne kadar ümitli olduğunu, ondan ne çok şey beklediğini, milletine yararlı işler yapacağına gönülden inandığını, yazarın, memleketindeki dostu Kamen Orazalin’e yazdığı mektupta görmek mümkündür. Semey şehrindeki dostlarına, oğlu Murat’ı halkla tanıştırmalarını rica etmesinde büyük bir siyasi öngörü de bulunmaktaydı.
Hakikat, ancak halkla gerçekten karışıp, onun taleplerini, ihtiyaçlarını kendi gözlerinle gördüğünde anlaşılır. Ayrıca Semey, Alaş aydınlarının şehriydi. Ulu Abay’ın ruhunun korunduğu, aydın, emsal olma vasfı taşıyan bir yerdi; ülkenin kaderinde her zaman örnek olacak bir geçmişe sahipti.
Babası Muhtar Avezov hayattayken aktardığı hatıralar, fikirler, onunla yaptığı bire bir sohbetler, ondan edindiği engin tecrübeler, şimdi, genç Murat için bir öğüt, bir vasiyet haline gelmişti ve onu harekete geçmeye yöneltti. 1961-62 yılları, Murat Avezov’un, babasının ülkülerini