Nutuk. Мустафа Кемаль Ататюрк
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Nutuk - Мустафа Кемаль Ататюрк страница 19
Efendiler, Diyarbakır ve Bitlis dolaylarında, halkı aydınlatmak maksadıyla, oralarda, ordu komutanı olarak bulunduğum sıralarda, bir kısmını şahsen tanıdığım birtakım ileri gelen kimselere özel mektuplar yazdım ve Van, Bayazıt civarlarında bulunan bazı aşiret reisleriyle de temas ve bağlantılar kurdum (Ves. 47, 48, 49, 50, 51, 52, 53).
Erzurum’dan Ayrılmak Lüzumu
Nihayet, efendiler, ağustos içinde her taraftan birtakım temsilcilerin Sivas’a hareket ettikleri ve bir kısmının Sivas’a gelmeye başladıkları anlaşıldı. Sivas’a gelen temsilciler tarafından, Sivas’a ne vakit hareket edeceğimiz sorulmaya başlandı.
Artık Erzurum’dan ayrılmak gerekiyordu. Fakat şimdiye kadar verdiğim bilgilerden anlaşılmıştır ki Sivas Kongresi’nin gayesi doğu ve batı vilayetlerinin ve Trakya’nın, yani bütün memleketin birliğini sağlamaktı. Bu sebeple doğu vilayetlerinin bu kongrede, temsilcileri bulunması icap ederdi. Bu vilayetlerden Sivas Kongresi için temsilciler seçtirmeye kalkışmak pratik olmayan bir fikirdi. Erzurum Kongresi’ni yapan temsilcilerin Sivas’a gönderilmesine kalkışmanın da mümkün olamayacağı anlaşılıyordu. Zaten Vilayatışarkiye Müdafaaihukuk Cemiyeti adına, kendi vilayetlerinden yetki almış olan bu temsilcilerin daha umumi bir gaye için yetkileri de yoktu. Bu bakımdan, Erzurum Kongresi’nin, Sivas Kongresi’ne doğu vilayetleri adına bir temsilci heyeti göndermeye yetkisi olmayacağı da meydandaydı.
Yeniden temsilci seçtirmeye kalkışmak ne kadar pratik değil idiyse birtakım nazariyeler çerçevesi içinde sıkışıp kalmak da o kadar pratik değildi.
En basit ve pratik çare, Vilayatışarkiye Müdafaaihukuk Cemiyeti Heyetitemsiliyesi’ni Sivas’a götürüp Kongre’ye dâhil etmekten ibaretti.
Üyelerden Mutki aşiret reisinin, Mutki dağlarından çıkmaktan korktuğunu bizzat bilirdim. Siirt Mebusu Sadullah Bey ortada yok.
Servet ve İzzet Beyler, Kongre biter bitmez birer mazeretle Trabzon’a gitmiş bulunuyorlar.
Erzurum’da Rauf Bey ve Raif Efendi var. Raif Efendi mazeret ileri sürüyor. Yolumuzda, Erzincan’da Şeyh Fevzi Efendi’yi bulabileceğiz.
Servet ve İzzet Beyleri davet ettim, gelmediler. Raif Efendi’ye, bizimle gelmesi için rica ettik, kabul etti.
Nihayet, Heyetitemsiliye üyeleri olarak, Erzurum’dan üç kişi, Erzincan’dan bir kişi ve Sivas’ta bulduğumuz Bekir Sami Bey ile beş kişi olduk ve Sivas Kongresi’ne katılan temsilcilerin kartlarını incelemek lüzumu hissolunduğu zaman, ben, orada şöyle bir vesika yazdım ve altını Heyetitemsiliye mührüyle mühürledim.
Heyetitemsiliyeden:
Mustafa Kemal Paşa Rauf Bey
Ulemadan (din bilginleri) Raif Efendi Şeyh Fevzi Efendi
Bekir Sami Bey
Yukarıda isimleri yazılı zatlar, Doğu Anadolu adına, Sivas Kongresi’nde bulunmak üzere Erzurum Kongresince vazifelendirilmiştir.
Efendiler, Erzurum’dan ayrıldığımız tarih 29 Ağustos 1919’dur.
Sivas Yolunda
Amasya’dan Erzurum’a gelirken, Sivas’ta küçük bir hikâyeye konu olan vaka hatırlarınızdadır. Gariptir ki Erzurum’dan Sivas’a giderken de buna benzer küçük bir durumla karşılaştık.
Erzincan’dan batıya hareket ettiğimiz günün sabahı, Erzincan Boğazı ağzına gelir gelmez, bazı jandarma erlerinin ve subaylarının, heyecanlı ve telaşlı bir tarzda otomobillerimizi durdurduklarını gördük.
Durumu anlattılar: “Dersim Kürtleri boğazı tutmuşlardır. Tehlike var.
Geçilemez!”
Bir subay merkeze, kuvvet gönderilmesini yazmış.
O kuvvet gelince, tertibat alacak, hücum edecek, bu eşkıyayı püskürtecek ve yolu açacakmış…
Pek iyi ama bu eşkıyanın kuvveti nedir, neresini, nasıl tutmuş, ne kadar kuvvetle ve ne vakit gelecek?
Bu muammalar halledilinceye kadar geri Erzincan’a dönmek ve kim bilir ne kadar günler beklemek lazım! Bizim ise işimiz pek aceleydi. Ben, Erzurum ile Sivas arasındaki mesafeyi normal zamanda alıp kararlaştırılan günde, Sivas’ta bulunamazsam, şurada veya burada, şu veya bu sebeple korktuğum ve kaldığım, Sivas’ta ve her tarafta duyulursa, panik başlayabilir, işler altüst olabilirdi.
O hâlde karar?
Tehlikeyi göze alıp yola devam etmek. Başka çaremiz de yoktu. Yalnız ufak bir tedbir almayı uygun buldum.
Hafif makineli tüfeklerle silahlanmış fedakâr arkadaşlarımızdan birkaçını (Şimdi bir alay komutanı olan Osman Bey, ki Tufan Bey adıyla tanınmıştır, bunların başındaydı.) bir otomobille kendi otomobilimizin önüne geçirdik. Sağdan soldan gelecek uzak mesafedeki ateşlere aldırmayarak, otomobiller, hızla şose üzerinde ilerlemeye devam edecek. Vurulan, ölen olursa, onlarla meşgul olunmayacak… Tam şose üzerinde ve yakınında, şoseyi kapayan eşkıya ile karşılaşılırsa, hep birden otomobillerden atlayacağız ve bunlara hücum ederek yolu açacağız ve kalanlar tekrar kullanılabilir durumdaki otomobillere binerek hızla ileriye doğru uzaklaşarak yola devam edecekler… İşte verilen emir de buydu…
Bu tedbiri ve bu tarzda hareketi makul ve emniyetli görmeyenler bulunabilir. Gerçi bu tarihlerde Elazığ Valisi Ali Galip Bey’in Dersim’de dolaştığı ve bazı propagandalara ve tertiplere giriştiği biliniyor idiyse de söyleyeyim ki ben, evvela hakikaten Boğaz’ın tutulduğuna inanmadım. Bunu, İstanbul hükûmetinin adamı olabileceğini tahmin ettiğim bazı kimseler tarafından, sırf beni geri dönmeye mecbur etmek için kurulmuş bir plan olduğunu düşündüm. İkincisi, Dersim Kürtleri Boğaz’ı tutmuşlarsa, bunların alabilecekleri tertibatın, uzak tepelerden yola ateş etmekten ibaret kalması, bence çok muhtemeldi.
Hülasa, yürüdük, Boğaz’ı geçtik ve 2 Eylül 1919 günü Sivas’a vardık. Halkın, şehrin çok uzaklarından başlayan büyük ve parlak gösterileriyle karşılandık.
3’üncü Kolordu Komutanı olan Selahattin Bey, Sivas’ta bulunuyordu, Vali Paşa ile birlikte kongreye gelen temsilcilerin yerleştirilmesinde ve Heyetitemsiliye için lise binasının ve kongrenin yapılacağı salonun hazırlanmasında ve her türlü tedbirlerin alınmasında örnek bir misafirperverlik gösterecek şekilde, fevkalade çalışmışlardı.
Refet Bey, orada değildi. Nerede bulunduğunu da kimse bilmiyordu. Hâlbuki 7 Temmuz 1919 tarihli talimatımız gereğince, kendi bölgesi olan 3’üncü Kolordu bölgesinden ayrılmaması lazımdı ve bilhassa, tam Sivas’ta kongre toplanacağı günlerde orada bulunması icap ediyordu. Haberleşilerek kendisinin Ankara’da olduğu anlaşıldı. Ankara’da Kolordu Komutanı Ali Fuat Paşa’ya “derhâl ve mutlaka Sivas’a gönderilmesini” emrettim. 7 Eylül’de geldi ve Heyetitemsiliye üyesi olarak tarafımdan Kongre heyetine takdim olundu.
Efendiler,