Üç Silahşörler. Александр Дюма
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Üç Silahşörler - Александр Дюма страница 16
Dartanyan’ın şansına Kardinal’in adamlarından biri izleyiciler arasındaydı ve intikam yemini etmişti. Ayağına kadar gelen fırsatı tepmedi ve şunları söyledi:
“Genç adamın toptan korkmasına şaşırmamak lazım. Ne de olsa kendisi bir silahşor çırağı.”
Dartanyan, âdeta yılan sokmuşçasına kafasını çevirdi. Bu hakaretvari konuşmayı yapan muhafıza gözlerini dikti.
“İstediğiniz gibi bakabilirsiniz genç adam, diyeceğimi dedim.” derken bıyıklarını buruyordu.
“Söyledikleriniz herhangi bir açıklama gerektirmediğinden…” diye cevap verdi Dartanyan. “Beni takip etmenizi rica edeceğim.”
“Ne zaman?” diye sordu muhafız aynı alaycı tonla.
“Derhâl! Eğer sizin için de uygunsa.”
“Kim olduğumu biliyor musunuz peki?”
“Ben mi? Kesinlikle bilmiyorum ve umurumda değil.”
“Tamamen yanılıyorsunuz. Eğer ki kim olduğumu bilseydiniz belki de böylesine ısrarcı olmazdınız.”
“Adınız nedir?”
“Bernajoux.”
“Peki o zaman Mösyö Bernajoux…” dedi Dartanyan sakince. “Sizi kapıda bekleyeceğim.”
“Gidin beyefendi, sizi takip ediyor olacağım.”
“Acele etmeyin mösyö. Bizi görürler yoksa. Bilmeniz gerekir ki böyle bir duruma şahitlik edilmesi iyi olmaz.”
“Doğrudur.” diyen muhafız isminin delikanlıya tesir etmemesine şaşırmıştı.
İşin aslı Bernajoux ismi herkesçe bilinirdi. Dartanyan hariç belki. Bernajoux Kardinal’in koyduğu bütün nizamnamelere rağmen sık sık kavgaya tutuşan biriydi.
Porthos ve Aramis oyuna dalmıştı. Athos da onları büyük bir dikkatle izliyordu. Bu sebepten arkadaşlarının dışarı çıktığını görmediler. Kısa bir süre sonra da muhafız onu takip etti. Kral ile görüşeceği için vakit kaybetmek istemeyen Dartanyan, hızlıca etrafına bakındı ve caddenin boş olduğunu gördü. Rakibine şunları söyledi:
“Her ne kadar isminiz Bernajoux olsa da bir silahşor çırağı ile uğraşmak zorunda olduğunuz için şanslı olduğunuza inanıyorum. Ama emin olun elimden geleni yapacağım. Gardınızı alın!”
“Fakat burası kavga etmek için uygun bir yer değil. St. Germain Manastırı’nın arkasına gitmeliyiz belki de.”
“Söylediğiniz şey tamamen mantıklı.” dedi Dartanyan. “Ama ne yazık ki kaybedecek vaktim yok çünkü saat on iki de bir görüşmem var. Gardınızı alın beyefendi!”
Bernajoux böyle bir şeyi ikiletecek adam değildi. Bir anda kılıcını çekip rakibine savurdu. Genç rakibini bu şekilde korkutacağını düşünüyordu.
Ne var ki Dartanyan, bir gün önce acemiliğini üzerinden atmıştı. Zafer sarhoşluğu ve gelecek ümidinden dolayı geriye bir adım dahi atmadı. İki kılıç çarpışmaya başladı böylece. Dartanyan kaskatı dururken rakibi geri çekilmişti. Bu fırsattan yararlanan Dartanyan kılıcıyla rakibinin omzunu yaraladı. Daha sonra geri çekilip kılıcını kaldırdığında ise yarasının önemli olmadığını söyleyen rakibi üzerine saldırıp delikanlının kılıcına saplandı. Bernajoux düşmemişti ve yenildiğini kabul etmiyordu. Sadece bir akrabasının emrinde çalıştığı Mösyö de la Tremouille’ın evine yöneldi. Rakibinin yarasının ciddiyetinin farkında olmayıp onu sıkıştıran Dartanyan muhtemelen üçüncü bir darbeyle işini bitirecekti. Ne var ki kavgayı işiten iki muhafız kılıçları ellerinde dışarı çıkıp Dartanyan’a saldırdılar. Bu sırada Athos, Porthos ve Aramis de dışarı çıkıp arkadaşlarına saldıran muhafızları püskürttüler. Bernajoux yere düşmüştü. Dörde iki kalan muhafızlar, “Yardım edin. Mösyö de la Tremouille konağındakiler yardım edin!” diye bağırmaya başladı. Bu bağırışlar üzerine otelde bulunan herkes dışarı çıkıp dört savaşçının üzerine çullandılar. Bunun üzerine silahşorler, “Silahşorlere yardım edin!” diye bağırdılar.
Silahşorlerin çağrısı karşılık bulmuştu. Kardinal’den nefret ettikleri bilindiğinden sevilirlerdi. Bu sebepten diğer savaşçılar bir kavga sırasında silahşorlerin tarafında yer alırlardı. O sırada oradan geçmekte olan Mösyö Dessessart’ın birliğine ait üç askerden ikisi dört arkadaşın yardımına koştu. Diğeri ise Mösyö de Treville’in konağına giderek, “Silahşorlerin yardımına koşun!” diye bağırdı. Konak her zamanki gibi savaşçılarla doluydu. Arkadaşlarının yanına koşmakta gecikmediler. Bir an büyük bir kargaşa ortaya çıksa da üstünlük silahşorlerdeydi. Kardinal’in muhafızları ile Mösyö de la Tremouille’ın adamları otele çekilip kapıyı güç bela kapattılar. Yaralı adama gelince, durumu ciddi vaziyette oradan götürüldü.
Silahşorler ve müttefikleri pek heyecanlıydılar. Mösyö de la Tremouille’ın konağını bu adamlara ev sahipliği yaptığı için yakıp yakmamayı tartıştılar. Bu teklif ahali arasında heyecan yaratsa da saat on biri vurunca Dartanyan ve arkadaşları görüşmelerini hatırlayıp arkadaşlarını sakinleştirdiler. Adamlar sadece taş atarak yetinmek zorunda kalmışlardı. Ne var ki kapı çok güçlüydü ve bir müddet sonra sıkıldılar. Ayrıca bu girişimin lideri kabul ettikleri kişiler yanlarından ayrılmak zorunda kalıp olaydan çoktan haberdar olan Mösyö de Treville’in konağına yönelmişlerdi.
“Derhâl Louvre’a gidiyoruz!” dedi Treville. “Derhâl gidelim ki Kardinal aklını çelmeden Kral’a ulaşalım. Olayı dünkü kavgaya bağlar aradan çıkarırız.”
Ne var ki saraya vardıklarında Kral’ın St. Germain ormanında geyik avına çıktığı haberini aldılar. Treville bu bilgiyi iki kez tekrar ettirdi. Her işittiğinde kaşları çatıldı.
“Majestelerinin dün ava çıkma planı var mıydı?” diye sordu Treville.
“Hayır efendim.” diye cevap verdi uşak. “Başavcı bu sabah gelip bir geyik tespit ettiklerini söyledi. Kral ilk başta olumsuz yanıt verse de avcılığa olan düşkünlüğünden dolayı yemekten sonra yola koyuldu.”
“Peki Kral, Kardinal ile görüştü mü?” diye sordu Treville.
“Muhtemelen.” diye cevap verdi uşak. “Kardinal hazretlerinin atlarının bu sabah arabaya koşulduğunu gördüm. Nereye gittiğini sorduğumda bana ‘St. Germain.’ cevabını verdiler.”
“Bizden önce davranmış.” dedi Treville. “Beyler, ben bu gece Kral’ı görmeye gideceğim. Siz ise sakın bunu yapmaya kalkmayın.”
Fazlasıyla mantıklı bu tavsiye, Kral’ı çok iyi bilen bir adamdan