Üç Silahşörler. Александр Дюма

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Üç Silahşörler - Александр Дюма страница 28

Жанр:
Серия:
Издательство:
Üç Silahşörler - Александр Дюма

Скачать книгу

mi düşünüyorsunuz?”

      “Evet. Saati yavaş işleyen bir arkadaşınız var mı?”

      “Yani?”

      “Gidin ve onu bulun. Saat dokuz buçukta yanında olduğunuza şahitlik etmesi icap edebilir. Hukuk dilinde buna ‘suç işlendiğinde başka yerde olduğunu kanıtlama’ denir.”

      Bu tavsiyeyi akıllıca bulan Dartanyan derhâl Treville’in konağında aldı soluğu. Herkes gibi salona girmek yerine Treville’in ofisine gitmek istediğini söyledi. Konağa sık sık gelen Dartanyan’ın isteğine uyarken zorluk çıkarmadılar. Mösyö de Treville’e delikanlının görüşme talebi iletildi.

      Beş dakika sonra Treville, delikanlı için ne yapabileceğini ve o saatte gerçekleşen ziyaretin sebebini sordu.

      “Kusura bakmayın mösyö.” dedi Dartanyan. Treville’i yalnız başına beklediği sırada saati kırk beş dakika geriye almıştı. “Saat daha dokuz yirmi beş olduğundan sizinle görüşmek için çok da geç olmadığını düşündüm.”

      “Dokuz yirmi beş mi?” diye bağırdı Treville saate bakarak. “Bu mümkün değil!”

      “Saate bakın mösyö.” dedi Dartanyan.

      “Haklısın.” dedi Treville, “Daha geç olduğunu düşünüyordum. Peki senin için ne yapabilirim?”

      Daha sonra Dartanyan Kraliçe ile ilgili uzun bir hikâye anlattı. Majesteleri için endişelendiğini söyleyip Kardinal’in Buckingham ile ilgili planlarından bahsetti. Bütün bunları öylesine sakin ve tarafsız bir üslupla dile getirmişti ki kandırılmış Treville, Kardinal, Kral ve Kraliçe arasında yeni gelişmeler yaşandığını düşünmeye başladı.

      Saat on olduğunda Dartanyan, verdiği bilgiler için kendisine teşekkür eden Treville’in yanından ayrılıp salona döndü. Merdivenlere geldiğinde bastonunu hatırlayıp ofise çıktı. Saati geri aldığı anlaşılmasın diye eski hâline getirdikten sonra kendisine şahitlik edecek biri olduğundan emin vaziyette caddeye indi.

      11

      Entrika Devam Ediyor

      Treville’i ziyaretten dönen endişeli Dartanyan eve en uzun yoldan gitti.

      Dartanyan, kendisini yolundan saptırıp yıldızlara bakmasına, zaman zaman iç çekip, zaman zaman gülümsemesine sebep olan ne düşünüyor olabilirdi?

      Madam Bonacieux’ı düşünüyordu. Bir silahşor çırağı için neredeyse mükemmel bir aşktı bu genç kadın. Güzel ve gizemli bu kadın saray sırlarından bahsetmişti. Kadının duygularını kısmen ortaya koymuş olması da aşkta toy olan biri için karşı konulamaz bir cazibe unsuruydu. Dahası, Dartanyan onu kötü niyetli adamların elinden kurtarmıştı ve minnet duygusu kolayca aşka dönüşebilirdi.

      Dartanyan çoktan hayal kurmaya başlamıştı. Kadının kendisine yollayacağı aracı vasıtasıyla aldığı buluşma mektubunu, altın zinciri ya da elması düşünüyordu. Genç beyefendilerin Kral’dan utanmadan hediye kabul edebildiğini zaten görmüştük. Ahlakın gevşediği o zamanlar için aynı durum metreslerden de beklenebilirdi. Metresler, hislerinin kırılganlığını hediyelerinin sağlamlığıyla telafi etmek istercesine dayanıklı ve değerli hediyeler sunarlardı.

      Erkekler hiç utanmadan kadınlar vasıtasıyla yükselirlerdi. Öyle ki güzel olanları sadece güzelliklerini verirlerdi. Zengin olanları ise buna ek olarak paralarını… Kadınlarının tedarik ettiği maddi imkânlar olmasa başarılı olamayacak erkeklerin sayısı o dönemde hayli fazlaydı.

      Dartanyan’ın hiçbir şeyi yoktu. Hafif bir cila işlevi gören taşralı çekingenliği dostlarının verdiği geleneksel olmayan tavsiyelerin rüzgârında kaybolmuştu. O zamanların tuhaf geleneğini takip eden Dartanyan, Paris’e savaş meydanı gözüyle bakıyordu. İspanya’da bir cephe varsa burada bir kadın vardı. İkisinde de çarpışılması gereken bir düşman, elde edilmesi gereken bir zafer vardı.

      Yine de belirtmek gerekir ki Dartanyan şu an için daha asil ve umursamaz duygular içindeydi. Mösyö Bonacieux zengin olduğunu söylemişti. Fakat bu durum delikanlının aşkının sebebi değildi. Yine de genç, güzel, akıllı bir kadını sevmeye başlarken maddi zenginlik bir artı değer değildir. Sadece bunu güçlendirir.

      Zenginliğin olduğu yerde güzellik başkadır. Güzel ve beyaz çoraplar, ipek elbise, hoş ayakkabı, başa takılan zevkli kurdele çirkin bir kadını güzel yapmaz belki ama güzel kadını daha güzel yapar. Bundan da önemlisi eller… Bir kadının ellerinin güzel kalması için o ellerin boş durması gerekir.

      Mevcut durumunu iyi bildiğimiz Dartanyan, milyoner değildi. Ama bir gün olabileceğini düşünüyordu. Fakat bunun gerçekleşeceğini düşündüğü zaman hâlâ uzaktaydı. Üstelik kendisini mutlu edebilecek binlerce şeyi arzulayan bir kadını sevmek ve ona bu şeyleri veremeyecek olmak iç karartıcı bir şeydi. Yine de bir kadın, zengin olmayan âşığına sahip olmadıklarını verebilirdi. Her ne kadar bu para çoğunlukla kocasına ait olsa da minnet duyulan taraf genelde koca olmazdı.

      Sevgi dolu bir âşık olmaya hazır Dartanyan aynı zamanda sadık bir dosttu. Tuhafiyecinin eşiyle ilgili hayal kurduğu sırada dostlarını unutmamıştı. Madam Bonacieux, üç silahşor arkadaşıyla yürüyüş yaptıklarında ya da fuarda gezdiklerinde yanında taşıyabileceği bir kadındı. Daha sonra yemek yediklerinde bir eliyle arkadaşının elini tutarken ayağıyla sevgilisinin ayağına dokunabilirdi. Zor durumda kaldıklarında arkadaşlarının yardımına da koşardı ayrıca.

      Peki ya Mösyö Bonacieux ne olacaktı? Dartanyan onu hiçbir şekilde düşünmemişti. Kendi kendine her neredeyse iyi olduğunu söylüyordu. Aşk duyguların en bencilidir.

      Her ne kadar Dartanyan ev sahibini unutmuş görünse de değerli tuhafiyecinin başından geçenleri ileride öğreneceğiz.

      Dartanyan, gelecekteki aşkını düşünüp yıldızlara gülümseyerek yürürken Aramis’in yaşadığı mahallede buluverdi kendini. Planchet’i yollama sebebini anlatmak üzere arkadaşını ziyaret etmek istedi. Eğer Planchet’in dediği gibi kendisini görmeye gelip de bulamadıysa bu durumu açıklaması gerekiyordu. En azından Dartanyan’ın kendi kendine söylediği şey buydu.

      Bir de bunun tatlı Madam Bonacieux hakkında konuşmak için bir fırsat olduğunu düşünüyordu içten içe. İlk aşk söz konusu olduğunda sessiz kalmayı beklememek gerekir. Eğer bu ilk aşka eşlik eden neşe dışarı çıkmazsa insanı boğabilirdi.

      İki saattir karanlık olan Paris gittikçe ıssızlaşıyordu. Saat on bir olmuştu ve hava güzeldi. Arkadaşının evinin yakınlarına gelen Dartanyan karşıda bir gölge gördü. Pelerine bürünmüş bu kişinin ilk bakışta erkek olduğunu düşündü. Ne var ki boyunun kısalığını, yürüyüşündeki tereddüdü ve adımlarındaki kararsızlığı fark edince gölgenin bir kadına ait olduğunu anladı. Ayrıca kadın, aradığı evi bilmiyormuşçasına etrafına bakınıyor, geri adım atıp tekrar dönüyordu. Dartanyan şaşırmıştı.

      “Acaba ona yardım etmeli miyim?” diye düşündü. “Belli ki genç. Belki de güzel… Ah, evet! Bu saatte sokaklarda gezen bir kadın sevgilisini görmeye çıkmıştır.

Скачать книгу