Peygamberler Tarihi ve Hz. Muhammed’in Hayatı. Ahmet Cevdet Paşa

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Peygamberler Tarihi ve Hz. Muhammed’in Hayatı - Ahmet Cevdet Paşa страница 7

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Peygamberler Tarihi ve Hz. Muhammed’in Hayatı - Ahmet Cevdet Paşa

Скачать книгу

“Aman bunu öldürmeyiniz. Belki büyür de işimize yarar yahut onu oğul ediniriz.” dedi ve onu emzirmek için pek çok sütana getirtti. Musa, hiçbirisinin memesini almadı. Annesi ise onu Nil’e bıraktıktan sonra arkasına gözcü bırakmıştı. Firavun’un sarayına alındığını ve sütana arandığını öğrendi. Sütanalığa kendisini arz ettirdi.

      Asiye onu getirtti. Musa, derhâl onun memesini aldı. Firavun’un çevresinden kimse farkına varmaksızın annesi, kendi oğlunu Firavun’un sarayında emzirip büyüttü.

      Hazreti Musa, büyüdükten sonra, bir gün Mısır’da gezerken gördü ki Beni İsrail’den biriyle bir Kıbti kavga ediyor. Kıbti’nin göğsüne bir yumruk vurdu, kazara Kıbti’nin canı çıkıverdi.

      Hazreti Musa, elinden böyle bir kaza çıktığına inanamadı, Firavun’dan korkup, hemen Mısır’dan firar ederek Medyen’e gitti. Orada Şuayb Aleyhisselam’ın bir kızını aldı. Bu şekilde on sene Medyen’de kaldı.

      Daha sonra ailesini alıp Mısır’a giderken Tur Dağı’na uğradı. Orada Allah Teâlâ Hazretleri’yle söyleşti ve oradan Mısır’a varıp büyük kardeşi Harun ile görüştü. Musa ve Harun Aleyhimesselam, Firavun’u davete memur olduklarından, Firavun’un yanına gittiler ve onu Hak dine davet ettiler. Ve “Beni İsrail’i bırak. Onları alalım, ecdadımızın kadim vatanları olan Kenan diyarına gidelim.” dediler.

      Firavun buna şaşarak, Hazreti Musa’ya, “Sen çocukken bizim sarayımızda büyüdün, sonra bir suç işledin ve buradan firar ettin. Şimdi dönüp gelmişsin, ne demek istiyorsun?” dedi.

      Musa Aleyhisselam da “Evet, elimden bir kaza çıktı. Bir Kıbti’yi vurdum, hataen öldürdüm ve korkumdan kaçtım. Şimdi Rabbi’lâlemin, bana nübüvvet ve risalet verdi ve seni davet için beni gönderdi.” diye cevap verdi.

      Firavun sordu: “Rabbi’l-âlemin nedir?”

      Musa Aleyhisselam, “Yerlerin, göklerin ve tüm mahlukatın Rabb’idir.” dedi.

      Firavun gazaba gelip, “Mısır’da benden başka rab yoktur. Eğer sen benden başka rab ve ilahlar tanırsan seni zindana atarım.” diye Hazreti Musa’yı korkuttu.

      Musa Aleyhisselam, asasını yere bıraktı. Hemen bir büyük ejderha oldu, hareket etmeye başladı.

      Firavun ondan ürktü ve daha önce kâhinin haber verdiği çocuğun o olabileceğini düşünüp endişeye kapıldı. Etrafındaki yakınlarına, “Ne buyurursunuz, Musa sanatında mahir ve büyük bir sâhirdir. Sihirbazlıkla sizin itikadınızı bozup da Mısır hükûmetini zapt etmek ister.” dedi.

      Onlar da “Biraz mühlet ver. Etrafa memurlar gönder. Ne kadar mahir sâhirler varsa getirsinler. Musa ile Harun’a galip gelsinler.” diye görüş verdiler.

      O zamanda sihirbazlık, âlemde pek revaçlı bir sanat olmuş ve her tarafta itibar bulmuştu.

      Firavun tarafından her şehre memurlar gönderildi. Ne kadar sanatında mahir sihirbaz var ise Mısır’a getirildi ve Kıbtilerin sene başındaki bayram gününde, belli bir yerde toplanmak üzere herkese ilan edildi.

      O gün bütün Mısır halkı orada toplandı. Sihirbazlar da oraya getirtildiler. Sihirbazlar meydana çıkıp, “Firavun’un izzet-i hakkı için biz galibiz.” diyerek sihir alet ve edevatı olan iplerini ve değneklerini ortaya attılar. Göz bağcılık ile yılanlar geziyormuş gibi birtakım gösteriler yaptılar. Hemen Musa Aleyhisselam, asasını bıraktı. Asa, bir büyük ejderha olup alet ve edevatı yuttu.

      Sihirbazlar gördüler ki ne ip var ne de değnek. Hâlbuki eğer Musa’nın işi de sihir olsaydı, yalnız kendi gösterileri mahvolmalı, fakat ip ve değnek gibi alet ve edevatları mevcut kalmalı idi. “Bu mutlaka insan kudretinin dışında bir mucizedir.” dediler ve Hazreti Musa’ya iman ettiler.

      Firavun, onlara çok kızdı ve “Meğer Musa sizin ustanızmış. Önceden onunla işi pişirmişsiniz ve Beni İsrail ile birlikte Mısır’ı zabt etmeye karar vermişsiniz. Bakınız ben size ne yaparım. Ellerinizi ve ayaklarınızı keserim ve sizi hurma dallarına asarım.” dedi.

      Onlar da “Bizim için problem değil. Biz, Musa’nın Tanrı’sına iman ettik. Biz ancak onun af ve merhametini isteriz.” dediler.

      Bundan sonra da Musa Aleyhisselam, pek çok mucize gösterdi. Buna rağmen Firavun ve kavmi imana gelmedi. Bu arada Kıbti kavminden bir grup, “Musa’ya niçin bu kadar meydan veriliyor? Halkın zihinlerini karıştırıyor. Onun hareketi, âdeta memlekete fesat karıştırmak ve halkı isyana davet etmektir.” diyerek Firavun’u tahrik ettiler.

      Hâlbuki Beni İsrail’in tamamı Hazreti Musa’ya tabi bir şekilde yekvücut olmuş ve böylece kendilerini esaretten kurtarabilecek bir hâle gelmişlerdi. Bunun üzerine Firavun da bir aralık, belayı def etme kabilinde, Beni İsrail’in Mısır’dan çıkıp gitmesine ruhsat vermişti. Sonra pişman oldu.

      Musa Aleyhisselam ise bir zaman tayin ederek bütün Beni İsrail ile haberleşti ve geceleyin onları Mısır’dan çıkardı ve Bahr-i Kulzem’in, yani Kızıl Deniz’in kenarına götürdü. Firavun duyup, hemen etraftaki askerini topladı. Beni İsrail’in arkasına düştü ve sabahleyin onlara yaklaştı. Musa Aleyhisselam, asası ile denize vurdu. Deniz yarıldı, on iki yol açıldı. On iki soyun herbiri bir yoldan gitti. Firavun da askeri ile onları takip etti. Beni İsrail geçip kurtuldu. Sonra deniz birleşti, Firavun, askeriyle beraber boğuldu.

      Bu şekilde Musa Aleyhisselam, düşmanlarına karşı zafer buldu. Beni İsrail ile beraber Kenan diyarına doğru haraket etti.

      Yolda Amâlikalı bir kavmin yurduna uğradılar. Gördüler ki öküz suretine tapıyorlar. Beni İsrail her ne kadar Hazreti Musa’ya tabi olmuşsa da Mısır’da iken gözleri buna benzer suretlere alışmış ve zihinlerinde henüz Tevhid-i Bâri yerleşmemiş olduğundan, o kavmin öküz suretlerini görünce onlara meylettiler. Hemen “Ya Musa, onların ilahları gibi, bize de bir ilah tedarik et.” dediler. Hazreti Musa “Siz cahil bir kavimsiniz. Onların ibadetleri batıldır. Allah’tan başka ilah olur mu? Siz Rabbü’l-âlemin Hazretleri’nin verdiği nimetin kadir ve şükrünü bilmiyorsunuz. Sizi diğer kavimlerden mümtaz kıldı. Firavun size eziyet eder ve oğullarınızı keser iken Allah sizi kurtardı.” diye nasihat etti. O zaman Kenan diyarındaki en büyük şehirler; Eriha, Nablus ve Kudüs olduğundan, hemen yol üzerinde bulunan Eriha beldesine doğru gittiler.

      Fakat buralar o zaman Amâlika kabilelerinden birtakım zorbaların elinde olup, onları oradan savaş ile çıkarmak gerekiyordu.

      Beni İsrail, “Biz, zorbalar ile muharebe edemeyiz.” diye geri çekildi. Hazreti Musa da gücenip onlara beddua etti. Bu sebepten dolayı, Tih Sahrası’na düştüler ve kırk sene orada dolaştılar, bir tarafa çıkıp gidemediler. Mısır’da iken çektikleri onca eziyet ve sefaleti unuttular ve “Keşke Mısır’dan çıkmasaydık.” demeye başladılar. Tih Sahrası’nda bulundukça Cenabı Hak onlara kudret helvası gönderir ve bıldırcın indirirdi. Onlar da bu sayede hoşça geçinirlerdi.

      Kudret helvası ile bıldırcın kuşundan usandılar, “Biz, bakla ve soğan gibi hububat ve sebze isteriz.” dediler.

      Hazreti Musa’nın artık canı sıkıldı. “Haydi Mısır’a gidiniz. İstediğiniz şeyler orada vardır.” diye ret cevabı verdi.

Скачать книгу