Ebu Müslim Horosani'nin İntikamı. Corci Zeydan
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Ebu Müslim Horosani'nin İntikamı - Corci Zeydan страница 6
Fakat ne yazık ki! Ebu Müslim, bu cazibeli melek gibi güzel âşığının bütün bu hissiyatından, içinden geçen duygularından, kalbinin çarpmasından habersizdi. O, bütün kalp ve fikriyle takip ettiği büyük siyasi harekete gönlünü vermişti. İmam adına hilafetin ele geçmesinden başka bir isteğe gönlünü vermiyordu.
Ebu Müslim, imamın emirlerini söylediği zaman elini cebine soktu. “Arapça nasıl söylenirse size öylece harfiyen okuyacağım.” diyerek bükülmüş bir ceylan derisi çıkardı. Herkes de büyük bir sessizliğe büründü. Okumaya başladı.
Ey Abdurrahman ehlibeyitteniz, sen de bizdensin sana emanet ettiğim şu emirleri büyük bir ciddiyetle icra et. Yemen kabilesine, özellikle teveccüh ve ihsanda bulunarak onları harekâtımıza katılmaları için ikna et. Zira Cenabıhak bizi ancak onların desteği ile bu işte başarılı kılacaktır. Rebîa kabilesine hiç güvenme. Onlara daima şüpheli bir gözle bak. Mudar kabilesinden ise asla emin olma. Çünkü bize en yakın düşmanlar bunlardır. Her kimden güvenin ve huzurun ortadan kalkarsa, her kimin sadakatini şüpheli görürsen onu tereddütsüz katlet. Elinden gelirse Horasan topraklarında, Araplardan ve onların taraftarlarından esir bırakmamak için çalış. Beş karış boyunda çocuklardan itibaren her kimi bize karşı iyi niyet ve sadakat beslemiyor görürsen onu idama izinlisin. 4
Ebu Müslim okumasını bitirdiği zaman ne gibi bir etki oluşturduğunu anlamak için Merv beyine bakarak deriyi tekrar dürdü, cebine koydu. Bey, imamın emirlerini anlayınca içerdiği şiddet ve dehşetten titremeye başladı. Fakat diğer taraftan Emevilere karşı pek büyük bir kin beslediği için imamın sözlerinde gördüğü histen, intikamdan fevkalade memnun oluyordu. Her ne kadar kendisi Kirmani’nin oğluyla kızını evlendirmek istiyor ise de buna bir dereceye kadar korku sebebiyle mecburiyet görüyordu. O, hâlâ Abbasilerin başarılı olacaklarını pek de ümit etmiyordu. Bey bütün bu hissiyatını gizli tuttu. İmamın emirlerini cidden takdir ettiğini gösterir bir vaziyet alarak dedi ki:
“Hakikaten pek yanıltıcı omayan pek etkili emirler… Hiçbir ileri görüşlü yoktur ki bunları takdir etmesin. Beylerden olsun önde gelen kişilerden olsun herhangi bir İranlı bunu işitirse derhâl Abbasilere taraftar kesilecektir. Halit siz de bu fikirde değil misiniz?”
Bermekilerin atası olan Bermek’in oğlu Halit o sırada kırk yaşında bulunuyordu. Bermek vaktiyle Belh’te bulunan Nevbahar ateş-hanesinin reisiydi. Mecusi olarak kaldığı, Müslüman olamadan vefat ettiği büyük ihtimaldir. Çok akıllı, zeki, cesur ve çalışkandır. En seçkin mevkide olan oğlu Halit, İran’da İslam’ın şerefiyle müşerref olmuş ve bir taraftan İranlılar adına, Emevilerden intikam almak diğer taraftan da devleti kurduklarında en yüksek mevkilere geçerek hükûmetin gücünü almak üzere Abbasilerin siyasi yapısına katılmıştı. Kendisi dediğimiz gibi kırk yaşındayken yaşı yirmiden biraz fazla olan Ebu Müslim’in emri altında bulunmaya razı olmuştu. Abbasi cemaatinden Halit gibi daha pek çok yaşlı adam, belli başlı birçok komutan da yalnız imamın emrine muhalefet etmemek üzere o pek genç adamın komutası altında bulunmaya kabul etmişlerdi. Yalnız onlardan Süleyman bin Kesir adında biri itiraz etmişti fakat itirazı fayda etmeyince herkes gibi o da boyun eğmeye mecbur olmuştu. Ebu Müslim, Halit’i sahip olduğu üstün vasıflara mahsus seviyor kadrini takdir ediyor. En mühim konuları kendisi ile görüşüyordu. İşte bu sebepten bey ile görüşmek için kafiledeki diğer arkadaşlarına tercihen onu beraber almıştı.
Merv beyi imamın emirleri hakkındaki fikrini Halit’ten sorunca derhâl şu cevabı aldı:
“İranlıların, Abbasiler için pek fedakârca çalışacaklarına şüphem yoktur. Çünkü İranlılar bu uğurda yalnız Abbasiler için değil doğrudan doğruya kendi çıkarları için çalışmış olacaklardır. Ehlibeyit ve peygambere can ve mal ile destek olmak her İranlı için kutsal bir borçtur. Çünkü onların başarısı İranlıların şan ve şerefini yükseltecektir.”
Merv beyi, Kirmani ile yaptığı sözleşmeyi ve evlilik dolayısıyla doğacak bağı hissettirmeksizin Ebu Müslim’e övgü dolu sözler ile hoş görünerek beğenisini ve güvenini belli etti. Abbasilere de pek ziyade taraftar olduğunu göstermek maksadıyla dedi ki:
“Sizin gibi büyük, kudretli, kararlı ve cesaret sahibi adamlar başta bulunduktan sonra Şia’nın başarılı olacağı şimdiden bellidir.”
Halit cevap verdi:
“Fakat bey, bu iş için yalnız karar ve cesaret yetmez.”
Merv beyi, Halit’in bu sözlerinden ne demek istediğini derhâl anladı.
“Hepimiz, varımız yoğumuz ile bu işe destek olacağız. İnkılap girişimi gizli yapıldığı zamanlarda yardımdan nasıl çekinmedik ise iş gerçeğe döküldükten sonra da yardımda tereddüt etmeyeceğiz.” dedi.
Ebu Müslim açıklamasını tamamlamak maksadıyla tekrar söze başladı:
“Daha sonra bildiğiniz şekilde Horasan’a gelerek gizlice hazırlıkta bulunduk. Bu zaman zarfında ara sıra imam hazretlerinin yanına gidiyordum. Taraftarlarından toplanan paraları kendisine götürüyor dönerken yeni emirleri ondan alıyordum. Bu sene imam beni yalnızca bu hususun gerçekleşmesi için geri gönderdi. Adını andığım nakipler güvenilir olduğu için yola çıktık. Yolculuk sırasında hükûmet memurlarına rast gelince onları yalanla aldatıyorduk. Çünkü her ne zaman nereye gideceğimizi sordular ise kutsal topraklara gidiyoruz dedik. Kumis’e vardığımız zaman benim ve büyük nakiplerden Süleyman b. Kesir adına yazılmış, imam hazretleri tarafından bir ferman ile (köşkün önünde yere serilmiş olan bağı göstererek) zafer sancağı vasıl oldu. İmam hazretleri (cebinden fermanı çıkarıp okuyarak) bana: ‘Sana zafer sancağını gönderiyorum. Bu fermanım her nerede eline varır ise oradan geriye dönerek hilafetimi tanıttırmak için gereken savaş hazırlıklarını alenen uygulamaya başla. Cenabıhak yardımcınız olacaktır.’ yazıyor.”
8
ZIL VE SEHAB SANCAKLARI
Ebu Müslim uzun bağdan bahsedince beyin gözleri o tarafa meyletmiş oldu. Bakışlarından sancağı merak ettiği, görmek istediği anlaşılıyordu. Ebu Müslim bağı getiren iki adama emretti. Bunlar bağı kaldırıp içeri sokmak istediler. Fakat bağ pek uzun olduğu için salona sığmadı. Bir ucu içeride diğer ucu dışarıda kaldı. Sancak, siyah bir kumaşa sarılmış, sıkı sıkıya bağlanmıştı. Bağ çözülünce her ikisi siyah renk olmak üzere bir sancak ile bir bayrağa sarılı olduğu görüldü. Sancak on dört, bayrak on üç arşın boyunda birer mızrak üzerine takılmıştı. Ebu Müslim sancağı görür görmez saygıyla ayağa kalkarak:
“Bu sancağın ismi Zıl, bayrağının ki de Sehab’dır. İkisinin rengi siyahtır. Siyah renk İmam İbrahim hazretleri
4
Taberi Tarihi, cilt 2.