Ebu Müslim Horosani'nin İntikamı. Corci Zeydan

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ebu Müslim Horosani'nin İntikamı - Corci Zeydan страница 7

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Ebu Müslim Horosani'nin İntikamı - Corci Zeydan

Скачать книгу

ayağa kalkmak istediyse de dizlerini kendisini kaldıracak dereceden daha zayıf gördü. Acaba Ebu Müslim’in kalbinde bu saf, namuslu ve gönül vermiş için bir his bir meyil var mıydı? Bunu bilmek Gülnar için büyük bir amaç oluşturuyordu. Nazarıdikkatini çekmek fikriyle ayağa kalkmak için bütün kuvvetini harcadı. Nihayet salonun bir direğine tutunarak ayağa kalktı. Misafirlere doğru biraz yaklaşmak üzere iki adım yürüdü. Gülnar bu hareketi ile yalnız Halit’in dikkatini çekmişti. O da kendisine beğeni ile baktı. Ebu Müslim ise âşığına karşı pek kayıtsız davranarak varlığından bihabermiş gibi bir bakış bile yöneltmedi.

      Ebu Müslim sözünü bitirince Merv beyi sordu:

      “Acaba Abbasilerin siyah sancakları tercih etmelerinden maksat nedir? Şehit edilen Hazreti Ali, Hazreti Hüseyin ve diğer Alevi hanedanı erkânı için matem delili olmak için mi bu renk seçilmiştir? Yoksa başka bir maksadı mı vardır?”

      Ebu Müslim tekrar oturarak o iki adama bağı eskisi gibi bağlamalarını emretti. Halit ve bey de yerli yerlerine oturdular. Yalnız Gülnar ayakta kalarak oturmadı. Ebu Müslim, beyin sorduğu soruya cevap verdi,

      “Siyah renk, peygamberimizden sonra gelen ehlibeyte özgüdür. Çünkü hazreti peygamberin ukab adıyla bilinen sancağı siyah renkteydi.”

      Bey, Şia hakkında aldığı bu önemli bilgi üzerine cidden düşünmeye, demirden yapılmış gibi görünen Ebu Müslim’den korkmaya başlamıştı. Çünkü Ebu Müslim, imamdan aldığı emirleri uygularken küçük bir şüphe üzerine adam öldürmeye hazırlanıyordu. Kirmani ile ilişkisini bilse kendisinin sadakatinden de şüphe edecek, ihtimal ki emirleri uygulamak için tereddüt etmeyecekti. Bunun için kendisinin de Şia’nın en gayretli taraftarı olduğunu göstermeye gerek görerek dedi ki:

      “Başaracağımıza, İranlıların şan ve şerefinin yükseleceğine şimdiden emin oluyorum. Tanıdığım ne kadar İran beyleri varsa onları birlik içine sokarak Müslüman olmayanlara yol göstereceğim. Çünkü onların çoğu hâlâ Mecusilerdir.”

      Halit: “Bu beyler, Müslüman olur; bize destek verip yardımda bulunursalar kendi nefislerine hizmet etmiş olacaklardır. Çünkü biz İranlıların şan ve şerefini yüceltecek İranlı bir devlet tesisine çalışıyoruz.”

      Bey: “İran beylerinden çoğunu İslam çatısı altına getirmeye söz veriyorum. Para da çoktur…” dedikten sonra ellerini birbirine vurmakla çağırdığı uşağa:

      “Hazinedarı çağır, buraya gelsin!” emrini verdi.

      Ebu Müslim, beyin hazinedarı çağırmasından kendilerine yardım olmak üzere her zamanki gibi para vereceğini anlayarak yanındaki iki adamdan birine bir işarette bulundu. İşaretin manasını derhâl anlayan adam hemen oradan çekilip çıktı ve biraz sonra, biri koltuğu altında boş büyük bir meşin torbaya sahip iki adamla geri geldi.

      Bunlardan diğeri azıcık semizce kısa boylu bir adamdı. Geniş bir kaftan giymiş başına büyük bir sarık sarmıştı. Boyunun kısalığı nedeniyle kaftanını yerde sürüklüyor gibiydi. Onun arkasında bir uşak, hokka kalem taşıyordu. Bunlar salona girince bir tarafa durup emirin karşısında hazır oldular. Ebu Müslim kaftanlıya sözü yönelterek:

      “Gel, İbrahim ehlibeyte destek adına beyin gönlünden kopan yardımları kaydet.” dedi.

      O zamana kadar hazinedarı beyin yanına gelerek kulağına gizlice söylenen emir üzerine gidip sırtında ağır para keseleri olan bir uşak ile salona dönmüştü. Ebu Müslim kendi hazinedarı İbrahim’e paranın kaydını emredince İbrahim keseleri saymaya başladı. Yirmi adet olan keseler mühürlüydü. Her biri üzerine “bin dinar-i Yusufi” kelimeleri yazılmıştı. Sayma işi bittiği zaman İbrahim, yardımcısına ve uşağa bunların büyük torbaya doldurulmasını söyledi. Sonra kalem ve divitini alarak kaftanının altından çıkardığı bir tomara keseler ile sahip oldukları dinarların sayılarını kaydetti.

      Bu sırada, Ebu Müslim gayet önemli bir meseleyle meşgulmüş gibi gözlerini yere dikmiş, düşünmeye dalmıştı. Bu sessizlik hâli ona bir kat daha heybet ve vakar veriyordu. Gülnar o zamana kadar ayakta durmaktan yorulduğu için pederinin yakınında bir minder üzerinde oturarak bütün hareketine karşı tamamen kayıtsız ve ilgisiz duran Ebu Müslim’e gizli nazarlara göz gezdirmeye başladı. Halit, kızcağızın bu nazarlarını pek manidar görmüşse de bu bakışlardaki mananın nedeni olan o kahraman delikanlının buraya yalnızca emirleri yerine getirmekle yükümlü olduğunu, inkılaptan başka hiçbir şeye ehemmiyet vermediğini, kalbinde kadınlar için hiçbir yer bulunmadığını bildiği için o nazarları anlamamış gibi davrandı.

      Hazinedar paranın kaydını bitirince gitmek için izinde bulundu. Ebu Müslim’in de artık kalkıp gitmek istediği hâl ve tavrından anlaşılıyordu. Bunu hisseden bey bahçenin bir tarafında bulunan bir haneyi eli ile göstererek:

      “Yatmak için gitmek istiyorsanız dinlenmeniz için bu haneyi hazırladık.” dedi.

      Bunun üzerine Ebu Müslim ayağa kalktı. Orada hazırda bulunanlar ve onun lideri olduğu heyet, büyük bir saygıyla hazır hâlde durdular.

      Ebu Müslim:

      “Artık yatmaya gidelim. Şu, son iki gün içinde yolda fazlasıyla yorulduk.” diyerek yürümeye başladı. Merv beyi ona salonun kapısına kadar eşlik ettikten sonra ellerini birbirine vurdu. Uşaklar geldi, misafirlerin önünde çerağlar ile yürüyerek dinlenmeleri için ayrılan haneye kadar götürülmeleri için emir verdi. Bey misafirini uğurladıktan sonra kızının yanına geldi. Gülnar, direklerin kenarında duruyordu. Salonda kendisi ile pederinden başka kimse kalmamıştı.

      9

      BEY İLE HANIM KIZI

      Merv beyi kendi kızına dikkatle bakınca hâl ve tavırlarından onun Kirmanizade ile gerçekleşecek izdivacı meselesiyle zihnen meşgul olduğunu, o gece Ebu Müslim’in konuşmasından Kirmani’nin bulunduğu mevkinin fenalaştığını anlayarak zaten arzusu dışında olan bu izdivaca kızcağızın itiraz etmeye hazırlandığını hissetti. Bey sanki bir şefkat hissiyle elini Gülnar’ın omuzuna koyduğu hâlde, onun yatak odasına doğru yürüdü. Gülnar da pederiyle beraber yürümeye başladı. Bey artık kararların alındığı bir işe, o gece cerayan eden konuşma tesiriyle kızı tarafından itiraz yer ve meydan bırakmak istemiyordu. Dedi ki:

      “Kızım! Bu gece misafirlerin söyledikleri sözlere çok önem verme, bunların bu seferki girişimlerinde de başaramayacaklarını zannederim. Eskiden de kaç defa gelip gittikleri, hiçbirinde bir başarı gerçekleştirdiklerini görmedim.”

      Gülnar, o gece misafirler gelmesinden önce pederi ile gerçekleşen konuşmadan sonra şimdi onun birdenbire bu sözleri ile bahse başlamasından, ne demek istediğini pek kolaylıkla anladı. Onunla yürümeye devam ettiği hâlde ağzından şu sözleri kaçırmaktan kendini alamadı:

      “Babacığım başaramayacaklarını zannediyorsanız ne için onlara destek oluyor, para veriyorsunuz?”

      Bey, bu soru üzerine durup gülmeye başladı. Sağ eli ile sakalını tuttu. Sol eli Gülnar’ın omuzunda duruyordu. Yavaş bir sesle:

      “Kızım! Ben bunu ilerisini düşünerek yaparım. Abbasilere kendimizi taraftar göstermezsek

Скачать книгу