Ay’a Yolculuk. Жюль Верн
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Ay’a Yolculuk - Жюль Верн страница 9
“Söz almama izin verin.” diye araya girdi J. T. Maston. İzin verilince de “Beyler!” diye söze başladı heyecanla, “Başkanımız mermi konusuna öncelik vermekle gayet iyi yaptı. Ay’a göndereceğimiz mermi bizim elçimiz olacaktır ve bu konuya ahlaki yönden bakmak isterim.”
Mermiye böyle yeni bir açıdan yaklaşılması komite üyelerinin merakını celbetmişti. Bu nedenle kulak kesilip J. T. Maston’ın sözlerini dinlediler.
“Sevgili dostlarım!” diye devam etti konuşmasına, “Sözü uzatmayacağım. Merminin, öldürücü merminin fiziki mevcudiyetini bir kenara bırakıyor, sadece soyut, manevi, mermiyi inceliyorum. Bana göre beyler, bir top mermisi insan gücünün en belirgin göstergesidir. İnsan gücünün tam bir özetidir. İnsan, Tanrı’ya en çok mermiyi yaratırken yaklaşmıştır.”
“Harika!” dedi Binbaşı Elphinstone.
“Çünkü!..” diye bağırdı konuşmacı, “İlahi güç, yıldızları ve gezegenleri yarattıysa insanlar da top mermisini yarattı. O yeryüzündeki hızın kıstasıdır, uzayda başıboş dolaşan ve hakikatte birer mermi olan gök cisimlerini baskı altına alacak olan nesnedir. Eğer Tanrı ışığın, elektriğin, yıldızların, kuyruklu yıldızların, gezegenlerin, rüzgârın ve sesin hızının yaratıcısıysa bizler de bir attan veya trenden yüz kat daha hızlı olan top mermisinin yaratıcısıyız.”
J. T. Maston kendini kaptırmıştı. Dua eden bir kimsenin dudaklarından çıkan ezgiler vardı dilinde mermi için bu övgü dolu sözleri söylerken.
“İstediğiniz rakamlar mı?” diye sordu, “İşte size açıklayıcı rakamlar. Sıradan bir yirmi dörtlük top güllesini ele alalım. Evet, hızı elektriğin sekiz yüz binde biri, yerkürenin Güneş çevresindeki dönüş hızının yetmiş altıda biri kadar ama topun ağzından çıkarkenki hızı sesin hızını geçer ve saniyede iki yüz tuvaza4 ulaşır. Bu, on saniyede iki bin tuvaz, dakikada on dört mil, saatte sekiz yüz kırk mil, günde yirmi bin yüz mil demektir, yani yerkürenin dönüşü sırasında Ekvator üzerindeki bir noktanın sahip olacağı hız. Bu da senede 336.500 millik hız anlamına gelir. Sonuç olarak Ay’a on bir günde, Güneş’e on iki senede, Güneş Sistemi’ndeki Neptün’e 360 senede varacaktır. İşte bizim elimizden çıkan şu sıradan top mermisinin yapacağı şeyler. Hele bu rakamı yirmi katına çıkarıp saniyede yedi millik bir hızla fırlattığımızda neler olur neler! Ah o muhteşem gülle, ihtişamlı mermi. Değil mi beyler, söyleyin, böyle bir şey yukarıda Dünya’dan gelen bir elçi olarak karşılanmaz mı?”
Bu şatafatlı bitiş, büyük bir coşkuyla karşılandı, J. T. Maston da kutlamalar arasında yerine otururken heyecanını gizleyemiyordu.
“Ve şimdi…” dedi Barbicane, “İşin şiirsel kısmını bırakıp sadede gelelim.”
“Elbette.” diye cevapladı üyeler ağızları kocaman sandviç lokmalarıyla doluyken.
“Çözmemiz gereken sorun şu…” diye devam etti başkan, “Saniyede 12.000 yarda hıza çıkan bir mermiyi nasıl yapacağız? Bunu elde edebileceğimizi düşünmek için bazı sebeplerim var. Bugüne kadar ulaşılmış hızlara bakalım bir. General Morgan bizleri bu konuda aydınlatacak.”
Rodman Columbiad
“Kolaylıkla.” diye cevapladı general, “Savaş sırasında deney komitesinin üyesiydim ne de olsa. 5.000 yarda öteye ulaşabilen yüzlük Dahlgren topları, mermilerini saniyede 500 yarda hızla atabiliyorlardı.”
“Peki, Rodman Columbiad?” diye sordu başkan.
“New York yakınlarındaki Hamilton Kalesi’nde denemesi yapılan Rodman Columbiad saniyede 800 yardalık bir hızla yarım tonluk bir mermiyi altı mil öteye fırlatabilmişti ki bu İngiltere’de ne Armstrong’un ne de Palisser’in başarabildiği bir şeydir.”
“İngilizler!” dedi J. T. Maston korkunç kancasını doğu yönünde ufka çevirerek.
“Sanırım…” diye söz aldı Barbicane, “Bu sekiz yüz yardalık hız, elde edilen en yüksek hız, öyle değil mi?”
“Evet öyle.” diye cevapladı general.
“Tüh!” diye hayıflandı J. T. Maston, “Benim havan topum parçalanmasaydı…”
“Evet…” diye sakince devam etti Barbicane, “Ama parçalandı. Yani sonuç olarak başlangıç noktamız 800 yardalık bir hız olmalı. Bunu yirmi katına çıkartmalıyız. Bu hıza ulaşmanın yollarını başka bir zamana erteleyerek dikkatinizi merminin boyutları konusuna çekmek istiyorum. Siz de biliyorsunuz ki artık söz konusu olan en fazla yarım tonluk bir mermi değil!”
“Neden olmasın?” diye sordu binbaşı.
“Çünkü merminin…” diye cevapladı J. T. Maston, “Ay halkının -tabii öyle bir halk varsa- dikkatini çekecek büyüklükte olması gerek.”
“Evet.” diye devam etti Barbicane, “Daha da önemlisi var.”
“Neyi kastediyorsunuz?” diye sordu binbaşı.
“Şunu kastediyorum; bir mermiyi sadece fırlatmak yetmez, hedefe ulaşana kadar izlediği yolu da takip etmeliyiz.”
“Nasıl?” diye hayretle bağırdı binbaşı ve general.
“Bunu kesinlikle yapmalıyız.” dedi Barbicane, “Aksi takdirde girişimimiz bir sonuca ulaşmaz.”
“Ama o zaman…” diye söz aldı binbaşı, “Bu merminin inanılmaz boyutlarda olması icap eder.”
“Hayır, beni bir dinleyin. Gözlem cihazlarının çok iyi bir seviyeye geldiğini hepimiz biliyoruz. Bazı aletlerle nesneleri 6.000 kat büyütebiliyoruz ve Ay’ı kırk millik bir mesafeye kadar yaklaştırabiliyoruz. Bir kenarı altmış fit olan bir nesne o uzaklıktan iyice görülebilir. Teleskoplarının gücünün arttırılmamasının sebebi, güç arttıkça ışığın azalmasıdır. Yansıtıcı bir aynadan başka bir şey olmayan Ay da daha uzaktaki nesneleri seçebilmemiz için gerekli ışığı sağlayamaz.”
“Peki o zaman, ne yapmayı önerirsiniz?” diye sordu general, “Altmış fit çapında bir mermi mi yapacaksınız?”
“Pek sayılmaz.”
“Ay’ın parlaklığını arttıracaksınız o zaman.”
“Kesinlikle öyle.”
“İşte bu biraz fazla!” diye bağırdı J. T. Maston.
“Fakat çok kolay!” dedi Barbicane, “Eğer Ay ışığının içinden geçmesi gerektiği atmosfer tabakasını inceltebilirsem o ışığı yoğunlaştırmış olmaz mıyım?”
“Tabii ki.”
“Tamam
4
Tuvaz: Eski bir uzunluk ölçüsü birimi. 1968 m. (ç.n.)