Kızıl Odanın Rüyası IV. Cilt. Сюэцинь Цао
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Kızıl Odanın Rüyası IV. Cilt - Сюэцинь Цао страница 26
“Onu fazla ciddiye alma sen, canım. Böyle şeylerden hiç anlamaz. Gerçi bir sorun olduğunu fark ettiğinde haber vermek çok akıllıca. Aptal durumuna düşmemek için tek kelime etmeyen ya da hiçbir şey yapmayan gençlere hiç tahammülüm yok.”
Hanımefendiler bir süre daha kalıp sohbet ettikten sonra her şeyin yolunda olduğuna karar verip gittiler.
Kırık bir kalbin ilacı rahatlatıcı bir haberdir,
Düğümü ancak onu bağlayan çözer.
O günden sonra Daiyu’nün durumu yavaş yavaş düzelirken, Zijuan ve Xueyan Buda’ya gizlice şükran duaları ettiler.
“Çok şükür ki daha iyi!” dedi Xueyan, Zijuan’e. “Ne tuhaf bir hastalık bu! Düzelmesi de çok tuhaf!”
“Neyin sebep olduğunu biliyoruz.” dedi Zijuan. “Asıl bu ani iyileşme şaşırtıcı. Galiba evlenmeleri Baoyu ve Bayan Lin’in kaderi. ‘Mutluluğa giden yol pürüzsüz değildir.’ derler. ‘Göklerde kararlaştırılan evliliği hiçbir şey bozamaz!’ Evlenmek alınlarına yazılmış. Bu yüzden, ikisi de yürekten istiyorlardı; gökler hükmü vermiş olmalı! Geçen yıl, Baoyu’ye Bayan Lin’in güneye gideceğini söylediğim zaman olanları hatırlasana. Neredeyse şoktan ölecekti, olay çıkarmıştı. Şimdi bir sözümüz onu öldürecekti. Onlarınki yazgı değil de nedir?”
Bu romantik teori karşısında birbirlerine bakıp gülümsediler.
“Neyse ki daha iyi! Bir daha asla bu konuyu açmayalım! Baoyu başka birisiyle evlense, ben de kendi gözlerimle şahit olsam bile kimseye tek kelime söylemeyeceğime yemin ederim.” dedi Xueyan.
“Doğru!” dedi Zijuan gülerek.
Bu konuda yapılan gizli konuşma sadece onlarınki değildi. Daiyu’nün tuhaf hastalığı ve daha da tuhaf iyileşmesi, evde fısıldaşmalara ve spekülasyona neden oldu; kısa sürede Xifeng’ın kulağına kadar geldi. Wang Hanım ve Xing Hanım bir şeylerden şüpheleniyorlardı; Büyükanne Jia’nın da her şeyin altında yatan neden için fikri vardı. Bir gün dört hanımefendi Büyükanne Jia’nın dairesinde toplandı ve sohbetleri sırasında konu Daiyu’nün hastalığına geldi.
“Ben de size bir şey söyleyecektim.” dedi Büyükanne Jia. “Baoyu ve Daiyu küçüklüklerinden beri hep beraberler, bu beni hiç endişelendirmedi, onları hep çocuk olarak gördüm. Ama son zamanlarda, Daiyu’nün hastalığının sıklaştığını, birden gelip, birden gittiğini fark ettim. Bu büyüdüğünün işareti. Onların sürekli beraber olmalarına izin vermeyi artık uygun bulmuyorum. Siz ne düşünüyorsunuz?”
Biraz sessizlikten sonra Wang Hanım kelimelerini itinayla seçerek cevap verdi.
“Daiyu çok fazla okuyor; çok akıllı bir kız. Baoyu’ye gelince, bazen çok budala ve patavatsız olabiliyor. Görünüşe bakılırsa hâlâ çocuk sayılırlar. İkisinden birini birdenbire Bahçe’den taşıyacak olursak, bu tuhaf olmaz mı? ‘Zamanı geldiğinde gecikmeyin, her erkek damat, her kız gelin olur.’ derler. Mümkün olduğunca çabuk harekete geçip onları evlendirmek en iyi çözüm olmaz mı, anne?”
Büyükanne Jia kaşlarını çattı.
“Daiyu aşırı duygusal; tuhaf mizacının bazen hoş olduğunu kabul ediyorum elbette ama Baoyu’nün karısı olmasını istemiyorum. Ayrıca böyle nazik bir bünyeyle çok uzun yaşamayacağından korkuyorum. Baochai’in her bakımdan daha uygun bir seçim olduğundan eminim.”
“Bu konuda tabii ki hepimiz seninle aynı fikirdeyiz, anne.” dedi Wang Hanım. “Ama Daiyu için de bir koca bulmamız gerekiyor. Bulmazsak ve Baoyu’ye ilgi duymaya başlarsa -ki büyümekte olan bir kız için bu gayet normaldir- onu Baochai’le nişanladığımızda büyük bir problem yaşarız.”
“Ama aileden olmayan birini, ailedeki birinden önce evlendirmemiz söz konusu bile olamaz. Başka birisinin çocuğunun kendisininkinden önce evlendirildiği duyulmuş şey mi? Olması gereken sıralama, önce Baoyu’yü, sonra Daiyu’yü nişanlamak. Hem zaten Daiyu iki yaş küçük. Eğer dediğini doğru anladıysam, Baoyu’yü nişanladığımızı ondan saklamamız lazım diyorsun…”
O anda Xifeng hizmetçilere dönüp, “Yeterince açık mı? Efendi Bao’nın nişanından kimseye bahsedilmeyecek! Eğer birinizin bu konuda konuştuğunu duyarsam, hiç merhamet göstermem!” dedi.
“Sevgili Feng!” diye devam etti Büyükanne Jia. “Hastalandığından beri Bahçe’de olup bitenlerle pek ilgilenmediğini fark ettim. Daha çok dikkat etmelisin, sadece bu konuda değil tabii. Hizmetkârlar arasında ortaya çıkan utanç verici içki ve kumar olaylarının tekrarlanmasına ne pahasına olursa olsun engel olmalıyız. Çok dikkatli ol, olup bitenlerden gözünü ayırma. Hepsinin disiplin altına alınması lazım, en çok itaat ettikleri kişi de sensin.”
“Tamam, büyükanne.” dedi Xifeng.
Hanımlar bir süre daha sohbete devam ettikten sonra dağıldılar.
O günden sonra Xifeng, Bahçe’yi daha düzenli aralıklarla denetlemeye başladı. Bir gün, turlarından biri sırasında Nergis Adası’ndan geçerken, bir gürültü koptuğunu duydu. Yaşlı bir kadın avlunun dışında bağırıyordu; hemen bakmaya gitti. Onun yaklaştığını gören kadın ellerini yanlarına indirip esas duruşa geçerek selamladı.
“Neden bağırıp duruyorsun?” diye sordu Xifeng.
“Siz ve Bayan Zhu bana burada görev verdiniz, hanımefendi.” dedi kadın. “Çiçeklere ve meyve ağaçlarına bakıyorum. Ben yanlış bir şey yapmadım ama Bayan Xiuyan’in hizmetçisi hırsızlıkla suçluyor bizi!”
“Neden peki?” diye sordu Xifeng.
“Dün Heier’ı biraz oynasın diye yanımda buraya getirdim. Daha aklı ermediğinden, Bayan Xiuyan’in dairesine girip bakmış. Hemen eve geri gönderdim. Bu sabah hizmetçilerden biri bir şeyin kaybolduğunu söyledi. Ne olduğunu sorduğumda, beni sorguya çekti.” dedi kadın.
“Bunda kızacak bir şey yok!” dedi Xifeng.
“Bu bahçe bizim hanımımızın ailesine ait, onların değil. Hanımımız bizi burada görevlendirdi. Onlar ne cüretle bize hırsız derler?”
Xifeng yaşlı kadının suratına tükürdü.
“Dilini tut! Bu kadar yeter! Sen buradaki işlerden sorumlusun, eğer bir şey kaybolursa, hizmetçilerin seni mesul tutmaları normal. Ne cesaretle böyle saçma sapan konuşabiliyorsun?” diye çıkıştı.
Hizmetçilerine, bu yaşlı kadını kovması için Lin Zhixiao’nın karısını çağırmalarını söyledi. Onlar talimatını yerine getirmek için giderlerken, Xing Xiuyan koşarak geldi. Xifeng’ı selamladı.
“Sakın yapma! Önemli bir şey değil, bitti bile.” dedi endişeli bir gülümsemeyle.
“Bu doğru bir tutum değil, sevgili kuzen.” dedi Xifeng. Ben prensipleri önemsiyorum. Senin bir şeyinin kaybolmasının