Kısas-ı Enbiya ve Tarih-i Hulefa II. Cilt. Ahmet Cevdet Paşa

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kısas-ı Enbiya ve Tarih-i Hulefa II. Cilt - Ahmet Cevdet Paşa страница 7

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Kısas-ı Enbiya ve Tarih-i Hulefa II. Cilt - Ahmet Cevdet Paşa

Скачать книгу

o bidatini ortadan kaldırmıştır.

      Ondan sonra Ebu Müslim, Nasır İbni Seyyar’a davet içeren bir mektup yazdı. Nasır ona cevap yazmayıp hemen azatlısı Yezid’i bir miktar askerle Ebu Müslim’in üzerine gönderdi. Ebu Müslim de ona karşı bir miktar asker gönderdi. Savaş sırasında Yezid’in askeri bozuldu ve kendisi yaralı olarak tutulup Ebu Müslim’in huzuruna getirildi. Ebu Müslim, onun yaralarını tedavi ettirdi ve serbest bıraktı. Ancak bundan sonra kendisiyle savaş yapmayacağına dair ondan söz aldı. O da efendisi olan Nasır’ın yanına gitti ve Ebu Müslim ile cemaatini övmeye başladı, “Vallahi onlar namazı vaktinde, ezan ve kametle kılıyorlar. Kur’an okuyorlar ve Allah’ı çok zikrediyorlar. İnsanları Resulullah (s.a.v.) Hazretleri’nin dostluğuna davet ediyorlar. Onların emri, yükselecek zannederim. Sen benim efendim olmasan buraya gelmeyip onların yanında kalırdım.” dedi.

      O sırada, Abbasoğulları taraftarlarından Hâzm İbni Hüzeyme, Nasır İbni Seyyar’ın Merv-Rûz şehrindeki memurunu geceleyin öldürerek, Merv-Rûz’u zapt etti. Fetih müjdesi ile oğlu Hüzeyme’yi Ebu Müslim’e gönderdi. Her tarafa Ebu Müslim’in ünü ve şöhreti yayılır oldu. Her yerde onun faziletlerinden bahsedilir ve pek çok insan gelip onunla görüşür oldu.

      Nasır İbni Seyyar, bu duruma kayıtsız kalmıyordu. Fakat halkı, Ebu Müslim ile görüşmekten de menedemiyordu. Zira büyük bir muhalif fırkanın başkanı olan Kirmani ile savaş durumundaydı. İkisi de Merv şehri dışında karşı karşıya ordularını kurup çevrelerini hendekle çevirmişlerdi. Hâlbuki uzun zamandan beri arka arkaya meydana gelmiş olan savaşlardan dolayı iki taraf da zayıf düşmüştü. Ebu Müslim’in başına ise bir ay zarfında ikisine de üstünlük sağlayacak kadar asker toplanmıştı. Kendisi tarafsız bulunup iki tarafa da eğilim göstermekteydi. O sırada Ebu Müslim tarafından gönderilen bir komutan, Nasır’ın Herat’taki memurunu kovarak Herat şehrini zapt etmişti.

      Nasır İbni Seyyar ile Kirmani, Ebu Müslim’e karşı ittifak lüzumunu hissetmekte idiler. Nasır’ın daveti üzerine barış şartlarının müzakeresi için Kirmani, yüz atlı ile şehrin içine girdi. Nasır, bu sırada bir fırsat bulup Kirmani’yi öldürdü. Fakat Kirmani’nin oğlu Ali, babasının yerine geçti. Rebia’nın kabileleri ve Yemen kendi tarafında olduğu hâlde Ebu Müslim tarafına eğilim gösterdi.

      Nasır İbni Seyyar ise Ebu Müslim’in günden güne artmakta olan kuvvetinden korku ve endişe ederek öncelikle yardım için Mervan’a takdim etmiş olduğu yazıda, Ebu Müslim’in ortaya çıkışını ve insanları, İbrahim İbni Muhammed İbni Abbasi’ye davet ettiğini belirtti. Askerinin çokluğunu açıklayarak, araya, Mervan’ın ırk gayretini tahrik edecek tesirli beyitler sıkıştırmıştı. Arz etmek istediklerinin özeti şudur:

      Kül altında ateş ışığı görüyorum. Alevlenmesi de yakındır. Kavmin akıllıları, o ateşi söndürmezse bedenler ve başlar onun odunu olur. Bilmem ki Ümeyye uyanık mıdır, yoksa uykuda mıdır? Eğer kavmim uykuda ise onlara de ki kalkınız, çünkü ayaklanma vakti yaklaştı.

      Mervan’ın o zamanki karargâhı Harran şehri idi. Hemen Belka’daki emiri marifetiyle İmam İbrahim’i Hamime’den koruma altında getirip, Harran Hapishanesinde hapsettirdi, kendisi pek çok sıkıntı içinde bulunduğundan Nasır İbni Seyyar’a cevaben yazdığı emirnamede ona yardım edemeyeceğini anlattı.

      Beni Ümeyye, öteden beri Beni Haşim’den ve özellikle Hz. Ali’nin evladından ürkerlerdi. Sonra Mervan İbni’l Hakem hanedanı arasına ihtilaf ve geçimsizlik girince birbirlerinden de ürker oldular. Hazreti Ali’nin temiz soyundan, o zaman insanların sevgisine en çok mazhar olan ve teveccühünü kazanan Cafer-i Sadık Hazretleri, hilafet davasında bulunmadığı için hilafet makamında bulunan Mervan müsterih idi. Hazreti Ali’nin biraderzadelerinden Abdullah İbni Muaviye’nin yukarıda geçtiği gibi hilafet davası ile ortaya çıkarak Fars bölgesini zapt etmiş olması ve yanına Beni Haşim’den pek çok zatları toplaması, Mervan için telaş sebebi olmuştu. Beni Abbas’tan hilafet davasına kalkışan olmadığı için Mervan’ın onlardan kuşkusu yoktu.

      Her ne kadar yüzüncü yıldan beri Abbasi davetçileri, her tarafta halkı davet etseler de onlar, “Muhammed soyunda rızaya…” davet edip Abbasoğulları sözünü gizli tutarlardı. Bu defa Horasan’da Ebu Müslim’in halkı, İmam İbrahim-i Abbasi’ye davet ettiği ortaya çıkınca, Mervan yukarıda geçtiği şekilde İbrahim’i tutup hapsederek rakibini ortadan kaldırdığını zannetti. İmam İbrahim ise Hamime’de tutulduğunda kendi hayatından ümidini kesti. Kardeşi Seffah’ı veliaht tayin ederek millet işlerini ona bırakmış ve ona biat ve itaat olunmasını evlat, akraba ve yakınlarına tavsiye etmekle işi asıl sahibine teslim etmiş idi.

      Nasır bin Seyyar, yukarıda geçtiği şekilde Mervan’ın kendisine yardım edemeyeceğini anlayınca Irak Valisi Yezid İbni Hübeyre’den yardım istedi. O da bir bahaneyle asker gönderemeyeceği cevabını verdi. Nasır İbni Seyyar, hemen Ebu Müslim’in topluluğunu dağıtmak üzere Horasan’da bulunan Arap kabilelerini birleşmeye davet etti. Çoğu onun bu çağrısına uydu. Fakat Ali İbni Kirmani, Ebu Müslim tarafından tutulunca kabilelerin ittifakı gerçekleşmedi.

      Ebu Müslim kırk iki gün Sefidec köyünde kaldıktan sonra Mahuvan köyüne gidip orada ordusunu kurmuş, etrafına hendek çevirmiş, başkan ve kumandanlar tayin ederek işlerini yoluna koymuştu. Yüz otuz yılının başlarında, Ali İbni Kirman’ın ordugâhına vardı. Görüştüler, söyleştiler, birleştiler. Ondan sonra Ebu Müslim, Mahuvan ordugâhına gelip askerini deftere kaydettirdi. Yedi bin askere ulaştı. Günden güne onun kuvveti ve Nasır Seyyar’ın şaşkınlığı artmakta idi. Bir müddet bu şekilde geçtikten sonra Ebu Müslim’in talimatı üzerine Ali bin Kirmani, yüz otuz yılının rebiülahirinde Merv şehrinin bir tarafına girdi. Nasır İbni Seyyar ile savaşa başladığında diğer taraftan da Ebu Müslim bir miktar asker sevk ettikten sonra ordusuyla bizzat şehre girip idare merkezini zapt etti ve emirlik makamında oturdu. Hemen iki tarafa savaştan vazgeçmeleri için haber gönderdi. Ali İbni Kirmani gelip Ebu Müslim’e biat etti. Başka insanlar da biat etti. Nasır İbni Seyyar, hemen kaçarak Serahs’a, oradan Tûs’a ve oradan da Nişabur’a gitti. Ebu Müslim de Horasan şehrini ele geçirip hükmü altına aldı.

      Yukarıda açıklandığı gibi Fars bölgesini alan, İsfahan’da oturan Abdullah İbni Muaviye’nin başına çok kalabalık toplanmıştı. Fakat inzibat ve intizamları olmadığından, Irak Valisi İbni Hübeyre tarafından sevk edilen askere karşı koyamayıp dağıldılar. Çoğu savaşamayıp esir oldular. Abdullah İbni Muaviye kaçarak Herat taraflarına varınca, Ebu Müslim tarafından Herat valisi olarak atanan Nasır Malik-i Huzâî ona adam göndermiş, soyunu ve gelişinin nedenini sormuş. O da soyunu açıklayarak, “Siz, Âl-i Muhammed’de rızaya davet ediyormuşsunuz. Onun için geldim.” demiştir. Muaviye ismi, Beni Haşim içinde kullanılır bir isim olmadığı hâlde Abdullah’ın babası Şam’da doğduğu zaman hilafet makamında bulunan Muaviye’nin emriyle Muaviye diye isimlendirildiğini anlatmış. Ebu Nasır ise bu isimden hoşlanmadığı hâlde, “Âl-i Muhammed’de rızaya…” şeklindeki belirsiz söz, Abbasoğulları şeklinde yorumlanmakla Ebu Talib soyundan gelen birinin hilafet davasıyla ortaya çıkışının kabulü, Haşimoğullarını ikiye ayıracaktır. Nice yıllardan beri uğraşılarak tesis edilmiş olan Abbasilere daveti bozabileceği düşüncesiyle Ebu Müslim’den aldığı emir üzerine Abdullah İbni Muaviye’yi idam etmiştir.

      Yezid İbni Hübeyre, bu şekilde Fars bölgesini ele geçirdikten sonra Ebu Müslim’in hücumlarını defetmek için gerekli olan yerlere asker sevk ettiği

Скачать книгу