Usta ile Margarita. Bulgakov Mihail

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Usta ile Margarita - Bulgakov Mihail страница 3

Автор:
Жанр:
Серия:
Издательство:
Usta ile Margarita - Bulgakov Mihail

Скачать книгу

ilk başta, tıpkı “Turbin’in Günleri” gibi yalnız Sanat Tiyatrosu’nda oynanmasına izin verildi. Ama kısa bir süre sonra, 1928 Eylülü’nde yasaklandı.

      “Yarış”, yazarının ölümünden on yedi yıl sonra (1957) ilk kez Volgograd’ın Gorki Tiyatrosu’nda sahnelendi.

      “Yarış” çok değişik bir oyundur. İçindeki sekiz ayrı düşle, sanki “Turbin’in Günleri”nin devamıdır. Ama psikolojik bir dram değildir; duvarın ötesinde, ülkelerinden uzakta kalmış kişiler hakkında acıklı bir güldürüdür. Düş görürcesine, halka karşı işlenen kanlı cinayetleri hatırlayan beyaz subaylar onurlarını yitirir, sefalete ve düşkünlüğe sürüklenirler. Yazar onları “davranışlarına göre” yargılar. Onlara karşı acımasız davranır, günümüzde bu düşlerin başka türlü yorumlanması olanaksızdır.

      Yazar, oyunun ve niyetlerinin sakıncalı görülmediği dönemlere yetişemedi. “Yarış”ın bir daha ortaya çıkmamak üzere karanlığa gömüldüğünü sanıyordu.

      1927 yılında Vartangov Tiyatrosu “Zoyka’nın Evi”ni oynadı. N.E.P.3 çağının Moskovası üzerine bir hiciv olan bu oyunla Bulgakov, yeniden eleştirmenlerin saldırısına uğradı. Oyunun hiciv yanı dikkate alınmıyor ve gerçeğin, taraflı bir bakış açısıyla, akıl almaz biçimde çarpıtıldığı söyleniyordu.

      Karmeni Tiyatrosu’nun 1928’de oynadığı “Kızıl Ada”, Bulgakov’un fırtınalı tiyatro hayatını bitirdi. Oyun, sözde devrimci görüntüleri alaya alıyor, Bulgakov gerçeğin altını çizmek için çok yerde hicivden yararlanıyordu. Ama bu bir şaka olarak kalmıyor; yazar, yurttaş olarak kendi yerinin de altını çiziyordu.

      “Zoyka’nın Evi” ile “Kızıl Ada”, tiyatronun repertuvarından çıkarıldı. Aynı şey “Turbin’in Günleri”nin de başına geldi ama oyun, üç yıl sonra yeniden gün ışığına çıktı.

      P.S. Popov’a yazdığı bir mektupta Bulgakov şöyle diyordu: “1932 yılı Ocak ayının ikinci yarısında bilmediğim, derinine inmek niyetinde de olmadığım nedenlerle Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği hükümeti, “Turbin’in Günleri”nin yeniden oynanması için Sanat Tiyatrosu’na emir verdi. Oyunun yazarı için bu, hayatının bir bölümünün kendisine iade edilmesi demektir. Başka sözüm yok.”

      Sonradan Stalin’in, “Turbin’in Günleri” için, “Pek öyle korkulacak bir oyun değil, zararından çok yararı var,” dediğini öğrendik (bkz. 1949’da yayımlanan Stalin’in bütün eserlerinin ikinci cildi). “Turbin gibilerinin, davayı kaybettiklerini anladıktan sonra silah bırakmak zorunda kalmaları, Bolşeviklerin yenilmezliğini, onlara karşı bir şey yapılamayacağını gösterir,” diyordu Stalin. “‘Turbin’in Günleri’, Bolşevizmin sarsılmaz gücünün bir örneğidir.” Sonra da ekliyordu: “Tabii yazarın bu konuya bir katkısının olduğu söylenemez, ama ne önemi var.”

      Böylece “Turbin’in Günleri” kurtulmuş oldu. Ama yalnızca tek bir oyundu kurtulan.

      1929’da Bulgakov, kendini “Yobazların Oyunu” adlı (Molière’in hayatıyla ilgili) oyununa verdi. 1932’de onu Sanat Tiyatrosu’na teslim etti. 1934 yılına kadar ses çıkmadı. Oyun üzerinde tartışılıyor, yazara sahnelenmesi için çeşitli önerilerde bulunuluyordu. Sonunda, 1934 yılında provalara başlandı. Oyunu sahneye koymakla görevlendirilen N.M. Gorçakov, “Stanislavski’nin Sahneleme Dersleri” adlı kitabında, Bulgakov ile tiyatro arasında ilişkilerin kötü yanlarını göstermeye hiç çalışmadı; tersine, tiyatro yöneticilerinin, özellikle Stanislavski’nin, sahnelemenin ve oyuncu yönetiminin yazarın yorumuna uygun olması için çok dikkatli davrandıklarını, ince eleyip sık dokuduklarını belirtti. Ama Gorçakov, dolaylı yoldan Bulgakov’un acı durumunu ortaya koydu. Yazar, kendisine kabul ettirilmek istenen yoruma karşı çıkıyordu. Kızmaması için ona karşı çok saygılı ve dikkatli davranıldı. Bulgakov da ilişkileri bozmak istemiyordu; ama ne olursa olsun, iki taraf aynı dili konuşmuyordu. Temel anlaşmazlık, yazarın, yaratıcı ile iktidar arasındaki ilişkileri anlatan bir oyun yazmasından doğuyordu. Onun elinde Molière’in hayatı bir taslaktı, bu hayat üzerinde düşüncelerini dilediği gibi işliyordu. Tiyatro ise, Molière’i büyük bir tiyatrocu ve yaratıcı deha olarak göstermek niyetindeydi. “Molière’de, o büyük tiyatrocu ve eşsiz dâhinin parıl parıl parlayacağı sahneler görmek istiyoruz,” diyordu Stanislavski.

      Sizin oyununuzda, kaba deyimimi hoş görün, Molière fazlaca boğuşuyor, bedeni fazlaca öne çıkıyor. Bu sahnelerin yanında, yaratıcılığını ortaya koyan başka sahneler de gerekli. Bir oyun, bir rol, bir hiciv, ne isterseniz…

      Bulgakov, utana sıkıla, “Molière’in hiciv yazdığını hiç sanmıyorum,” dedi. “Bana kalırsa, gerek konu, gerekse oyunun trafiğiyle Molière’in dehasını hissettirmek oyunculara düşer.”

      Herkesin durmadan görüş belirttiği ve oyunu bir sürü başka oyunla karşılaştırdığı bu tartışmalara son vermek isteyen Bulgakov, güçsüzlüğünü açığa vurarak şöyle dedi: “Beş yıldır oyunda sürekli değişiklik yapılıyor. Artık dayanamayacağım.” Gorçakov’a da mektup yazmaya karar verdi. Mektupta şöyle diyordu:

      Molière’imi değiştirmeyi kesinlikle reddediyorum. Yapılması istenen düzeltmelerin, ana düşünceyi yok edip bana bambaşka bir oyun yazdırma niyetinden kaynaklandığını sezmekteyim.

      İçinde bulunduğu durumda, böyle kararlı bir ifade kullanmak, yürek isterdi.

      Provalardan çok önce, oyun, Repertuvar Komitesi tarafından kabul edildi. Sanat Tiyatrosu’ndan başka Leningrad Tiyatrosu da oyunu sahnelemek için Bulgakov’la anlaşma yaptı. Leningrad’da provalara bile başlanmıştı. Birden, tiyatro yöneticileri yazara, karar değiştirip oyundan vazgeçtiklerini bildirdiler.

      Bu, Molière’e vurulan ilk darbeydi. Ortada hiçbir resmî neden yoktu. Tersine, Repertuvar Komitesi’nin onayı oyunun her yerde oynanabileceği anlamına gelirdi. Tiyatro da yazılı anlaşma imzalamış, yazara avans bile vermişti. “Yukarı”dan hiçbir baskı gelmemiş, basında da oyun hakkında hiçbir kötü yorum çıkmamıştı. Leningrad’ın bu kararı vermesinin nedenlerini kestirmek güç; ama sahnelenmesinden çok önce, oyunun çevresinde yavaş yavaş birtakım kuşkuların doğduğu, bir kötü niyet havasının estiği bir gerçek. Sanat Tiyatrosu’nun da oyunu sahneye koymakta çok ağır davranması, çelişkili yorumlara yol açıyordu. Provalar ve yukarıda sözünü ettiğim Gorçakov’la tartışmalar bu atmosfer içinde geçti. Yine Gorçakov’un anlattığına göre, Stanislavski, ara sıra sahneleme çalışmalarına da karışmaktaydı. Stanislavski, görüşünü ortaya koyduğunda kendi yorumuna sadık kalınması için diretiyor, Bulgakov’un içinde bulunduğu güç durumu anlamak istemiyordu. Bulgakov bu yüzden Stanislavski’ye kinlendi, kızdı ve onunla hep küskün kaldı.

      Sonunda 15 Şubat 1936 günü oyunun galası yapıldı. Ama ancak yedi temsil verildi. 9 Mart 1936 günlü Pravda’da, “Dışı yaldız, içi yanlış” başlıklı yazı çıktı ve halktan ilgi görmesine karşın oyun afişten indirildi. Başka gazetelerin öldürücü eleştirileri de var elimde. Ama yazarın ustalığından söz eden Gorki’nin yazısını da saklıyorum. Gorki yazısında, “Bulgakov, hayatının son yıllarını yaşayan Molière’in eşsiz bir portresini çizmiş,” diyordu. “Kişisel sıkıntıları nedeniyle şöhretin ağırlığı

Скачать книгу