Турецкий язык. Перевод прозы на примере романа «Kürk Mantolu Madonna. Часть 1». Практикум с заданиями (В2–С1). Татьяна Олива Моралес

Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Турецкий язык. Перевод прозы на примере романа «Kürk Mantolu Madonna. Часть 1». Практикум с заданиями (В2–С1) - Татьяна Олива Моралес страница 3

Турецкий язык. Перевод прозы на примере романа «Kürk Mantolu Madonna. Часть 1». Практикум с заданиями (В2–С1) - Татьяна Олива Моралес

Скачать книгу

kadar bile param kalmamıştı.

      18.1. Sonu çıkmayacağını bile bile girdiğim birçok kabul imtihanlarının hakikaten sonu çıkmayınca nedense gene üzülüyor;

      18.2. arkadaşlardan habersiz olarak, tezgâhtarlık için müracaat ettiğim mağazalardan ret cevabı alınca yeis içinde gece yarılarına kadar dolaşıyordum.

      19. Birkaç tanıdık tarafından ara sıra davet edildiğim içki sofralarında dahi vaziyetimin ümitsizliğini unutamıyordum.

      20. İşin garibi, sıkıntımın arttığı ve ihtiyaçlarımın beni bugünden yarma çıkarması bile imkânsız hale geldiği nispette, benim de çekingenliğim, mahcupluğum artıyordu.

      21.1. Evvelce bana iş bulmaları için müracaat ettiğim ve hiç de fena muamele görmediğim bazı tanıdıklara sokakta rastladığım zaman başımı önüme eğip hızla geçiyordum;

      21.2. evvelce bana yemek yedirmelerini serbestçe rica ettiğim ve sıkılmadan ödünç para aldığım arkadaşlarıma karşı bile değişmiştim.

      22. «Vaziyetin nasıl?» diye sordukları zaman, acemi bir gülümseme ile: «Fena değil… Tek tük muvakkat işler buluyorum!» diye cevap veriyor ve hemen kaçıyordum.

      23. İnsanlara ne kadar çok muhtaç olursam onlardan kaçmak ihtiyacım da o kadar artıyordu.

      24. Bir gün, akşamüstü, istasyonla Sergievi arasındaki tenha yolda ağır ağır yürüyor, Ankara’nın harikulade sonbaharını doya doya içime çekerek ruhumda nikbin bir hava yaratmak istiyordum.

      25. Halkevinin camlarından aksederek beyaz mermer binayı kan rengi deliklere boğan güneş, akasya ağaçlarının ve çam fidanlarının üzerinde yükselen ve buğu mudur, toz mudur, ne olduğu belli olmayan duman, herhangi bir inşaattan dönen ve parça parça elbiselerinin içinde sessiz ve biraz kam bur yürüyen ameleler, üstünde yer yer otomobil lastiği izleri uzanan asfalt…

      26. Bunların hepsi mevcudiyetlerinden memnun görünüyorlardı.

      27. Her şey, her şeyi olduğu gibi kabul etmekteydi.

      28. Şu halde bana da yapacak başka bir şey kalmıyordu.

      29. Tam bu sırada yanımdan hızla bir otomobil geçti.

      30. Başımı çevirip baktığım zaman camın arkasındaki çehreyi tanıdığımı zannettim.

      31. Nitekim araba beş on adım gittikten sonra durdu, kapısı açıldı; mektep arkadaşlarımdan Hamdi, başını uzatmış, beni çağırıyordu.

      Sokuldum.

      32. «Nereye gidiyorsun?» diye sordu. «Hiç, geziniyorum!» «Gel, bize gidelim!»

      33. Cevabımı beklemeden bana yanında yer açtı.

      34. Yolda anlattığına göre, çalıştığı şirketin bazı fabrikalarını dolaşmaktan geliyordu:

      35. «Geleceğimi eve telgrafla bildirmiştim, herhalde hazırlık yapmışlardır.

      36. Yoksa seni davet etmeye cesaret edemezdim!» dedi.

      Güldüm.

      37. Sık sık görüştüğüm Hamdi’yi, bankadan ayrıldığımdan beri görmemiştim.

      38. Makine vesaire komisyonculuğu yapan, aynı zamanda orman ve kereste işleriyle uğraşan bir şirkette müdür muavini olduğunu ve oldukça iyi bir para aldığını biliyordum.

      39. İşsiz zamanımda kendisine müracaat etmeyişim de hemen hemen bunun içindi:

      40. İş bulmasını rica etmeye değil de, para yardımı yapmasını istemeye geldim zanneder diye çekinmiştim.

      41. «Hep bankada mısın?» diye sordu.

      42. «Hayır, ayrıldım!» dedim. Hayret etti: «Nereye girdin?» İstemeye istemeye cevap verdim: «Açıktayım!»

      43. Beni baştan aşağı bir süzdü, kılık kıyafetime baktı, evine davet ettiğine pişman olmamış olmalı ki, elini dostça bir tebessümle omzuma vurarak:

      44. «Bu akşam konuşup bir çare buluruz, aldırma!» dedi.

      45. Halinden memnun ve kendinden emin görünüyordu.

      46. Demek artık tanıdıklara yardım lüksünü bile yapacak hale gelmişti. Gıpta ettim.

      47. Küçük, fakat şirin bir evde oturuyordu.

      48. Biraz çirkin, fakat cana yakın bir karısı vardı.

      49. Hiç çekinmeden yanımda öpüştüler.

      50. Hamdi beni yalnız bırakarak yıkanmaya gitti.

      51. Beni karısına tanıtmadığı için, ne yapacağımı bilmeden, misafir odasının ortasında dikilip kaldım.

      52. Karısı da kapının yanında duruyor ve belli etmeden beni süzüyordu. Bir müddet düşündü.

      53. Galiba zihninden

      «Buyurun, oturun!» demek geçti. Fakat sonra buna lüzum görmeyerek yavaşça dışarı süzüldü.

      54. Her zaman ihmalkâr olmayan, hatta bu gibi kaidelere fazlaca dikkat eden ve hayattaki muvaffakiyetinin bir kısmını da bu dikkatine borçlu olan Hamdi’nin beni böyle ortada bırakı-vermesinin sebebini düşündüm.

      55. Mühimce mevkilere geçen adamların esaslı âdetlerinden biri de galiba eski -ve kendilerinden geri kalmış- arkadaşlarına karşı gösterdikleri bu biraz da şuurlu dalgınlıktı.

      56.

Скачать книгу