Öldürmeden Önce . Блейк Пирс
Чтение книги онлайн.
Читать онлайн книгу Öldürmeden Önce - Блейк Пирс страница 9
"Çoğu zaman oldukça iyidir." dedi Kavin, Jennifer'a bakarak. "Ama o ve annem çok yakındılar, en iyi arkadaş gibiydiler."
"Kız kardeşler böyle olabiliyor." dedi Mackenzie, söylediklerinin doğruluğu hakkında hiç bir fikri yoktu. "Ama şimdi sana soracağım sorulara odaklanmanı istiyorum. Bunu yapabilir misin?"
"Evet."
"Güzel. Şimdi, bunu sana sormayı hiç istemiyorum ancak yardımı dokunabilir. Annenin para kazanmak için ne iş yaptığını biliyor musun?"
Kevin gözlerini yere dikerek kafasıyla doğruladı.
"Evet." dedi. "Nasıl olduğunu bilmiyorum ama okuldaki çocukların da haberi var. Birinin azgın babası muhtemelen kulübe gitti ve onu orada gördü. Sonra okul faliyetleri sırasında görüp tanıdı herhalde. Benimle bu konu hakkında hep dalga geçiyorlar."
Mackenzie böyle bir eziyeti düşünemiyordu bile ancak Hailey Lizbrook'a olan saygısı daha da arttı. Her ne kadar geceleri para için soyunuyor olsa da gündüzleri çocuklarıyla haşır neşir olan bir anneydi görünüşe bakılırsa.
"Tamam" dedi Mackenzie. "İşini bildiğine göre, bu gibi mekanlara nasıl erkeklerin gittiğini de hayal edebilirsin, değil mi?"
Kevin onayladı ve Mackenzie çocuğun gözünden sol yanağına doğru ilk damlanın aktığını gördü. Neredeyse çocuğun güvenini kazanmıştı ve rahatlatmak için elini tuttu. Fakat onu kendine düşman etmek istemiyordu.
"Bana annenin son zamanlarda kızgın ya da üzgün bir şekilde eve gelip gelmediğini söylemen gerek. Ayrıca onunla eve gelen herhangi bir erkek oldu mu bilmek zorundayım."
"Hiçbir zaman, kimse onunla eve gelmedi." diye cevap verdi. "Ayrıca annemi neredeyse hiç kızgın ya da üzgün görmedim. Onu sadece bir kez, geçen yıl avukatlarla pazarlık yaparken kızgın görmüştüm."
"Ne avukatları?" diye sordu Mackenzie. "Annenin neden avukatlarla konuştuğunu biliyor musun?"
"Biraz. Bir gece iş yerinde bir olay yaşanmış. Bu yüzden de annem avukatlarla konuşmak zorunda kaldı. Bir kısmını annem telefonda konuşurken duydum. Onlarla yasaklama emri hakkında konuştuğunu duyduğuma eminim."
"Yani sence çalıştığı yer hakkında konuşuyorlardı?"
"Kesin emin değilim." dedi Kevin. Söylediği bir şeyin yardımı dokunabilecekmiş gibi geldiği için biraz daha heveslenmiş görünüyordu. "Ama öyle düşünüyorum."
"Bana çok yardımın dokundu Kevin." dedi Mackenzie. "Aklına gelen başka bir şey var mı?"
Yavaşça kafasını salladı ve Mackenzie'nin gözlerinin içine baktı. Hala güçlü kalmaya çalışıyordu fakat çocukta öylesine bir üzüntü vardı ki Mackenzie nasıl hala kendini bırakmadığını merak etmeden duramıyordu.
"Annem bunun hakkında utanç duyuyordu." dedi Kevin. "Daha önce evde gündüzleri çalışıyordu. Teknik yazar gibi bir şeydi, internet siteleri gibi şeyler de yapıyordu. Ama çok para kazandığını düşünmüyorum. Bu işi daha fazla para kazanmak için babam yüzünden yapmak zorunda kaldı. Çok zaman önce ayrıldılar. Artık hiç para yollamıyor. Bu yüzden annem diğer işi yapmak zorunda kaldı. Benim için ve Dalton için yaptı bunu ve…"
"Biliyorum" dedi Mackenzie ve bu sefer çocuğun gönlünü almıştı. Ellerini çocuğun omuzlarına koydu, çocuk bundan minnettar görünüyordu. Ayrıca açıkça görülüyordu ki her an avazı çıkana kadar ağlayabilirdi fakat yabancıların önünde buna izin vermek istemiyordu.
"Dedektif Porter." dedi Mackenzie. Adam içeri girerek gözlerini dikti.
"Soracağınız başka soru var mı?" Bu soruyu sorarken kafasını sallayıp, anlayacağını umarak kurnaz bir şekilde adama baktı.
"Hayır, sanırım burada işimiz bitti." dedi Porter.
"Pekala." dedi Mackenzie. "Son kez teşekkür ediyorum çocuklar."
"Evet, teşekkür ederiz." dedi Porter, salonda Mackenzie'nin yanına geçerken. "Jennifer numaramız sende var. Yardımcı olabileceğine inandığın her şey için çekinmeden bizi arayabilirsin. En küçük detayların bile yardımı dokunabilir."
Jennifer kafasını salladı ve boğuk bir şekilde teşekkür etti.
Mackenzie ve Porter dışarı çıktılar, birkaç tahta basamağı indikten sonra sitenin park alanına doğru yürümeye koyuldular. Evden duyulamayacak kadar bir mesafe kat ettikten sonra Mackenzie aralarındaki mesafeyi kapattı. Adamın kızgın boğalar gibi sinirli olduğunu hissedebiliyordu ama bunu umursamadı.
"Bir hareket noktası yakaladım." dedi. "Kevin, annesinin geçen yıl işyerindeki biri için bir yasaklama emri formu doldurduğunu söyledi. Bu olay yüzünden annesini ilk defa kızgın ya da üzgün gördüğünü söyledi."
"Çok iyi." dedi Porter. "Kuyumu kazarak iyi bir şeyler elde edebildiğin anlamına geliyor bu."
"Kuyunu kazdığım yok" dedi Mackenzie. "Büyük çocukla arandaki mesafenin açıldığını gördüm ve bunu düzeltmek için bir adım attım."
"Saçmalık." dedi Porter. "Çocukların ve teyzelerinin gözleri önünde beni küçük düşürdün ve zayıf gösterdin."
"Bu doğru değil." dedi Mackenzie. "Ayrıca doğruysa bile ne olmuş? Çocukları aptal yerine koyarak hatta sanki İngilizce bilmiyorlarmış gibi konuşuyordun."
"Hareketlerinden ne kadar saygısız olduğun anlaşılıyor." dedi Porter. "Hatırlatmak isterim ki senin yaşın kadar benim dedektiflik yapmışlığım var. Eğer yardımına ihtiyacım olursa, bunu sana söylerim."
"Bitti mi Porter?" diye cevapladı kadın. "Konuşmanız bitmişti hatırlamıyor musun? Kazacak bir kuyu filan yoktu ortada. Kapı dışarı edilmiştin. Bir şansın vardı ve onu kullanamadın."
Arabaya ulaştıklarında Porter kapıyı açarken arabanın tepesinden gözlerini Mackenzie'ye dikti.
"Karakola geri döndüğümüzde Nelson'un yanına gideceğim ve yeniden atanmak için talepte bulunacağım. Bıktım artık bu saygısız tavırlarından."
"Saygısız?" dedi Mackenzie kafasını sallayarak. "Bu kelimenin ne anlama geldiğini biliyor musun acaba? Neden bana karşı tavırlarına yakından bir bakmıyorsun?"
Porter güçsüz bir ah çekti ve başka hiçbir şey söylemeden arabaya bindi. Mackenzie, arabaya binmeden önce son bir kez eve baktı ve Kevin'ın kendini tutmayı bırakıp bırakmadığını merak etti. Büyük resme bakınca Porter'la arasında geçen dargınlık oldukça önemsiz görünüyordu.
"Arabaya binecek misin?" diye sordu Porter, çizgiyi aştığı için kadına çok kızgındı belli ki.
"Evet" dedi ve telefonunu çıkardı. Nelson'un numarasını çevirirken, içinde yarattığı naif tatminkarlığı